Bodrumdan giriş katına

Retrospektif açıdan bakarak Okan Buruk’un maça çift santrfordan dolayı yanlış formasyon ve Metehan Baltacı yerine Victor Nelsson tercihi nedeniyle yanlış kadroyla çıktığını söyleyenler olacaktır. Bu görüş oldukça takdir de görebilir.

Ama ben öyle düşünmüyorum. Çünkü kanımca maça formasyon ve oyuncu tercihleri üzerinden bakmak bizi sonuçlara götürür, nedenlere değil.

Ben ise burada birkaç başlık altında sonuçları değil, nedenleri tartışmak istiyorum.

FORMASYON

Okan Buruk maça 343 formasyonuyla ve en önde Dries Mertens artı Victor Osimhen ve Michy Batshuayi ikilisiyle (3-4-1-2) başladı. Belli ki aklında Tottenham maçındaki gibi, kendi oyununu rakibe dikte ettirme ve etkili ön alan baskısıyla AZ Alkmaar’ı kendi birinci bölgesine hapsetme fikri vardı. Ancak bu fikir çalışmadı.

Kanımca iki nedenden. İlki, bunun bir deplasman maçı olduğu unutulmamalıydı. Çünkü Galatasaray kendi sahasında, karşısında kim olursa olsun bütün rakiplerinin çıkış kanallarını kapatarak oynayabiliyor. Ancak aynı şeyi deplasmanda tekrarlayamıyor. Bunun temel nedeni Galatasaray taraftarı.

Galatasaray tribünleri iç sahada takımı inanılmaz biçimde öne itiyor. Dış saha maçlarında ise böyle bir taraftar desteğinden yoksun olduğu için rakibini istediği gibi kapatamıyor. Dün de açık biçimde gördük bunu.

İkinci neden; AZ Alkmaar’la Tottenham arasında önemli bir fark var. Tottenham her hal ve şartta kendi kalesinden pasla çıkarak oynamak isteyen ve oyuncu kalitesiyle bunu kolayca gerçekleştirebilen elit bir takım. AZ Alkmaar’ın ise kalitesi bunu yapmaya yetmiyor. Artı böyle bir isteği de yok zaten.

Söylemek istediğim şu aslında: Galatasaray’ın 343 formasyonu nedeniyle AZ Alkmaar’a etkili ön alan presi yapamadığını söylemek yanlış olur. Evet Galatasaray ön alanda rakibine istediği baskıyı yapamadı, ama bahsetmiş olduğum gibi bunun formasyonla hiçbir ilgisi yok. Farklı yapısal nedenler söz konusu.

BATSHUAYİ TERCİHİ

Buradan geliyorum Batshuayi tercihine. Açıkça ben bu tercihte fazla sorun görmedim ve görmüyorum. Şundan; Batshuayi yüksek potansiyele sahip bir oyuncu. Hem çok kuvvetli, hem de teknik kapasitesi oldukça yüksek. Bu nedenle de hem bağlantı oyununda ayakta kalabilen bir yapıya sahip izlenimi veriyor, hem de her türlü golü atabilen bir santrfor profili çiziyor.

Kanımca Okan Buruk da bunun farkında ve Mauro Icardi devre dışı kalmışken Batshuayi’yi sürekli oynatarak onun ritmini artırmak, böylece potansiyelinin ortaya çıkmasını amaçlıyor. (Buruk bu amacını maçtan sonraki basın toplantısında da açıkça dile getirdi.) Ancak maç içinde görüldü ki Buruk’un Batshuayi’yi kazanmak için çok daha fazla sabır, çok fazla maç ve çok daha fazla dakikaya ihtiyacı var. Çünkü aşırı özgüvenli görünmesine karşın Batshuayi maç içinde her şeyi yapmaya çalışan, ama bunların çok azını gerçekleştirebilen bir oyuncu profili çizdi.

KANAT BEKLERİ HAKKINDA SORULAR

Bu girişten sonra iki ayrı soruyu daha tartışmak arzusundayım. İlki şu; Okan Buruk, Barış Alper Yılmaz ve Yunus Akgün’ü kanat beklerde kullanarak takımın savunma güvenliğini tehlikeye mi atıyor acaba? İkincisi Buruk bu oyuncuları kanat bekte kullanarak onların hücum katkısını azaltıyor olabilir mi?

Ben iki soruyu da “evet” diye yanıtlıyorum. Çünkü Barış Alper Yılmaz her ne kadar altyapısı itibariyle bek ve savunma formasyonuna sahip olmasa da patlayıcı gücü sayesinde takıma 10 üzerinden 6-7’lik savunma katkısı verebilen bir futbolcu. Ancak Yılmaz’ın savunmaya harcadığı bu enerji yüzünden hücum verimliliğinin azaldığını da söylemek gerekiyor.

YUNUS AKGÜN SORUNU

Yunus Akgün’e gelince; kanat bek oynayan Akgün kanımca ne savunma yapabiliyor, ne de hücum.  Savunma yapamıyor, çünkü Yunus Akgün’ün patlayıcı gücü çok az. Artı pozisyon bilgisi (pozisyonu doğru okuyarak o an ne gerekiyorsa onu oynama bilgisi) çok az olduğu için takım savunmasında büyük büyük gedikler açılmasına yol açabiliyor.

Savunma karnesi zayıf olan Akgün bu notlarını yükseltmek için hücumda yanlış bir patikaya giriyor: Kendini gösterme telaşına düşerek doğru zamanda doğru kararı veremiyor.

Akgün’ün bu zayıflıklarını savunmaya ilişkin iki, hücuma yönelik bir örnekle göstermek istiyorum.

BİRİNCİ ÖRNEK

Dakika 1,03. Galatasaray’ın kendi sağından başlattığı hücumda Mertens Osimhen’i görüyor. Osimhen Batshuayi’ye pas vermek isterken topu AZ Alkmaar’ın orta saha futbolcusu Zico Buurmeester’e kaptırıyor. Buurdmeester önce Ruben van Bommel, ardından da Sven Mijnans’la paslaşıp takımını hızlı hücuma çıkarıyor. Onu Abdülkerim Bardakcı karşılıyor ve topunu kesiyor. Ancak Bardakcı burada topu kontrol edemiyor, sahipsiz kalan topu takım kaptanı Jordy Clasie kazanıyor ve sağ öne doğru yüksek oynuyor.

Burada kadraja Yunus Akgün giriyor ve gelen topa hamle yapmak yerine (topu kazanamayacağını düşünüp) geriye çekiliyor. Böylece top sağ kanat forvet Mayckel Lahdo’ya geliyor.

.

Galatasaray’ın kullandığı korner atışı sonrasında Sara’nın kaptırdığı topla başlayan AZ Alkmaar’ın hızlı hücumuna bakıyoruz. Soldan topla çıkan Parrott Yunus Akgün’ün takibindeki Lahdo’ya oynuyor.

Tam bu sırada AZ Alkmaar sağ beki Seiya Maikuma boş koşu gösteriyor. Yunus Akgün onu da kaçırıyor. Galatasaray ceza sahasına giren Maikuma’nun çektiği şutu Fernando Muslera çıkarıyor. Boşta kalan topa Mijnans hareketleniyor. Sonrası kolektif hata. Muslera ve Nelsson topu birbirlerine bırakıyorlar. Yunus Akgün ve Gabriel Sara Galatasaray ceza sahasına giren Mijnans’ı izlerken o kolayca golü atıyor.

.

Altı saniye sonrası. AZ Alkmaar’ın sağ beki Maikuma’nın şutu Muslera’dan dönüyor. Boşta kalan topu hiçbir Galatasaraylının takip etmediği Mijnans gole çeviriyor

İKİNCİ ÖRNEK

Dakika 23,04’te Galatasaray sağdan Mertens’le korner kullanıyor. En geride Yunus Akgün ve Sara var. Geriye açılan top Sara’ya geliyor, onun yaptığı pas hatasıyla AZ Alkmaar hızlı hücuma çıkıyor.

AZ Alkmaar’ın santrforu Troy Parrott sağdan bindiren Lahdo’yu görürken Yunus Akgün’ün rakibine uzak kaldığı dikkat çekiyor.

.

Galatasaray’ın kullandığı korner atışı sonrasında Sara’nın kaptırdığı topla başlayan AZ Alkmaar’ın hızlı hücumuna bakıyoruz. Soldan topla çıkan Parrott Yunus Akgün’ün takibindeki Lahdo’ya oynuyor.

Lahdo da sağdan bindiren Bommel’ı görüyor. Onun da takibinde yine Akgün var.

tabii sitesi

Dört saniye sonrası. Lahdo’nu pasıyla buluşan Bommel’ı Yunus Akgün takip ediyor.

Bommel topu sağına çekip Akgün’ü çok uzaklara gönderiyor. Ardından da kaleye vuruyor. Bu top Muslera’nın bakışları altında yakın direğin dibinden dışarı çıkıyor.

tabii sitesi

Üç saniye sonrası. Bommel Yunus’tan kurtulup kaleye vuruyor. Top yandan dışarı çıkacak.

Burada elbette Yunus Akgün’ü eleştirmiyorum. Eleştirdiğim şey defans yeteneği olmayan bir oyuncunun kanat bek oynaması, bu nedenle de hücum veriminin azalması.

HÜCUM ÖRNEĞİ

Bu gelişigüzel bir örnek, çünkü Akgün maç boyunca final hareketlerde buna benzer çok hata yaptı.

Dakika 40,50. Üçüncü bölgede sahipsiz topu Mertens kafayla Osimhen’e oynuyor, o da gerideki Akgün’e (aşağıdaki fotoğraf).

tabii sitesi

Galatasaray hücumunda Yunus’a bakıyoruz. Sağında Mertens boş. Sol önde Barış ve Batshuayi top bekliyorlar. Osimhen de paslaşmak için uygun. Ancak Yunus bunların hiçbirini yapmıyor, kaleye vuruyor.

An itibariyle Akgün’ün önündeki seçenekler şöyle:

  • Sağındaki Mertens’i kaçırarak tehlikeyi büyütmek.
  • Sol öne kavisli top göndererek Batshuayi ve Barış Alper Yılmaz’ı pozisyona sokmak.
  • Sol önündeki Osimhen’le verkaça girmeye çalışmak.Şut çekmek.
  • Sonuncunu yaptı Akgün ve şut attı. Bu zayıf top yandan dışarı çıktı.

KADRO MESELESİ

Geliyorum yanlış kadro iddiasına.

Hatırlanacaktır. Metehan Baltacı Bodrum FK-Galatasaray maçına ilk 11’de başlamış, ancak üçlünün sağ stoperinde istenileni veremediği için ikinci yarı başında Okan Buruk tarafından oyundan alınmıştı. Belli ki Buruk buradan devam etti ve bu kez Nelsson’a şans vermek istedi.

Ancak konu bu kadar da basit değil. Çünkü ikinci yarı başında Okan Buruk sadece Nelsson yerine Baltacı’yı oyuna sokmadı, maça sağ stoper olarak başlayan Davinson Sànchez’i de merkeze çekti.

Soru şu: Okan Buruk bunu ilk devrede de yapabilir miydi? Yani oyuncu değişikliğine gitmeden Sànchez’le Nelsson’un yerine değiştirseydi ne olurdu?

Bence Buruk AZ Alkmaar’da ilk 11’de ve sol kanat forveti olarak maça başlayan Ruben van Bommel nedeniyle Sànchez’i merkeze almak yerine sağa çekti. Muhtemelen Bommel’ın hızıyla Nelsson’u alt edebileceğini düşündü. Ki bunda çok haksız da sayılmaz. Çünkü Bommel’ı bırakalım Nelsson, Sànchez bile durdurmakta çok zorluk çekti. Birkaç pozisyonda durduramadı da.

Buruk’un Sànchez’i sağ stoperde tercih etmesinin bir diğer nedeni sağ kanat beki Barış Alper Yılmaz’dan hücumda daha çok yararlanmak da olabilir.

Diğer taraftan merkez stoper olarak oynayan Nelsson’un AZ Alkmaar’ın hareketli santrforu Parrott’la iyi eşleşemediği de çok açık.

Kısaca maç bittikten sonra karşılaşma içindeki gelişmelerden hareketle formasyon ve oyuncu tercihleri retrospektifinden hareketle tespitlerde bulunmak bence çok anlamlı değil. Bu anlayış kanımca temel sorunu ve nedenlerini görmemizi önlüyor.

MAÇI ANLAMA KILAVUZU

Kanımca maçı retrospektif açıdan bakarak şöyle değerlendirebiliriz.

a. AZ Alkmaar maçta istediklerini yapan taraf oldu.

Dün maç başlayınca gördük ki AZ Alkmaar teknik direktörü Maarten Martens’in ana planı Galatasaray’ın aldığı riskleri değerlendirmekti. Martens bu amaçla şu stratejileri uyguladı:

  • Kapılan toplarla hızlı geçiş hücumlarına çıkartmak amacıyla takımına ikinci bölgede etkili bir pres yaptırmak.
  • Galatasaray’ın kullandığı duran toplarda hızla hücuma çıkarak rakibi cezalandırmak.
  • Galatasaray’ın etkili ön alan presinden etkilenmemek için Hollanda futbolunun DNA’sında bulunan hızlı ve kısa paslaşmaları kullanmak ve gerekirse uzun toplara yönelmek.
  • Takımının gençliğinden yararlanarak maçın son bölümünde tempoyu artırmak, böylece galibiyete ulaşmak.

Sonuncu şık hariç Martens’in hedeflerine ulaştığını söyleyebiliriz. Aslında Elfsborg maçında olduğu gibi AZ Alkmaar maçın son bölümünde tempoyu yükselterek momentumu eline geçirmeyi de başarmıştı.

tabii sitesi

Maçın momentum haritası. Burada da görüldüğü gibi AZ Alkmaar maçın başında ve sonunda tempoyu yükselterek sonuç almaya çalıştı.

Ancak 18 yaşındaki genç oyuncusu Kees Smit’in çift sarıdan kırmızı kart görmesi nedeniyle istediğini elde edemedi.

b. Galatasaray’ın temel sorunu tempoyu yükseltememek oldu.

Galatasaray hücumu savunmadan başlatan bir takım. Temposunu ve ritmini ön alan baskısı sayesinde artırıyor. Ancak rakibin topu kendisine bıraktığı zaman dilimlerinde ön alan presi yapamadığı için Galatasaray’ın tempo ve ritim kazanamadığını görüyoruz. Bunun birkaç nedeni var.

  • Galatasaray hızlı geçiş hücumu yapma karakterini yitirme tehlikesi içinde. Bunun temel nedenleri Kerem Aktürkoğlu’nun Benfica’ya transferi, Barış Alper Yılmaz’ın beke çekilmesi ve Ismail Jacobs’un sakatlık nedeniyle formadan uzak kalması.
  • Mauro Icardi’nin sakatlanması sonrasında Galatasaray’ın hücum şablonunda belirli bir monotonluk göze çarpıyor. Bunun temel nedeni Osimhen’in hava toplarında etkin olması nedeniyle Galatasaray’ın hücumda sık sık orta yapmaya yönelmesi.[1]
  • Hücum esnasında ortanın yanı sıra sık sık uzun top kullanılması. (Galatasaray AZ Alkmaar karşısında 44 kez uzun top kullandı, bunların 14’ünde -yüzde 32- başarılı oldu. Bu Galatasaray’ın yaklaşık her iki dakikada bir kez ileriye top vurduğu anlamına geliyor.[2]) Sık sık uzun top kullanma, takımın sahaya verimli biçimde yayılmasına, böylece ikinci topların kazanılarak hücumun yeniden tazelenmesine sekte vuruyor.
  • Pas hızının düşüklüğü.

SONUÇ

Galatasaray’ın özellikle ilk yarıdaki kötü oyununun damga vurduğu Bodrum FK maçından birkaç gün sonra, üstelik deplasmanda Tottenham maçının temposuna çıkabileceğini düşünmek hiç gerçekçi değildi.

Artı Galatasaraylılar, maçın başlangıç bölümünde Tottenham maçının tekrarının yerine deplasmandaki Young Boys maçının bir benzerini izledi. Bu iki maç arasındaki en belirgin fark ilk yarının ev sahibi lehine 2-0 tamamlanması yerine, 1-1 bitmesiydi. Galatasaray ikinci yarıda oyunun büyük bir bölümünü kontrol etti, ancak bu, gücünü ve temposunu AZ Alkmaar’a dayattığı ve kabul ettirdiği anlamına gelmiyor. Bu açıdan Galatasaray’ın Bodrum FK maçının ardından bir seviye yukarı çıkarak giriş katına yükseldiği söylenebilir.

Galatasaray’ın temposunu artırarak daha yukarı tırmanıp tırmanmayacağını Pazar günü Eyüpspor karşısında gözlemleyeceğiz.

Evrensel'i Takip Et