30 Kasım 2024 04:52

İşkencecilerin peşinde bir Yılmaz...

Yılmaz Cerek'in cenaze töreni

Fotoğraf: Evrensel

Paylaş

Gazetemizin en ısrarlı okurlarından, haber kaynaklarından, destekçilerinden biriydi Yılmaz Cerek. Biriydi diyorum, çünkü iki gün önce onu son yolculuğuna uğurladık. O da 12 Eylül faşist darbesinin üzerinden bir silindir gibi geçtiği, insanlığını esir almaya çalıştığı yüz binlerden biriydi. O dönem yediği darbeler, gördüğü işkenceler Yılmaz’ı aramızdan erken kopardı. Şimdi O aramızda yok, ama hesap sormadaki ısrarı, sorgulaması geride kalanlara miras…

Kenan Evren komutasındaki darbeciler iktidara el koyup, binlerce, yüz binlerce insanı işkence tezgahından geçirirken, bugünkü iktidarın da köşe taşlarını döşediler. Hazırladıkları anayasa hem kendilerini, hem sermayeyi güvence altına almış, özellikle geçici 15. madde ile “Darbeciler yargılanamaz” denilmişti.  

Darbe, sermaye kesimi, onların savunucuları tarafından “Biraz da biz gülelim” diye karşılanıp, işçilerin, emekçilerin adeta kanları sömürüldü, karşı koyanlar ağır işkencelerden geçirildi. Uygulamaya konulamayan 24 Ocak kararları bir bir uygulandı, başta sendikal ve örgütlenme hakları, bütün haklar bir bir kırpıldı. Baskı ve zor yoluyla yüzde 95 ile geçirilen darbe anayasası sonrasında gelen iktidarların da adeta can simidi oldu. "Bundan daha kötüsü olamaz" denilerek darbe düzeni eleştirilirken, tek adam rejimi 12 Eylül darbesinin üzerine adeta tüy dikti.

***

Niye böyle bir giriş yaptım, neden Yılmaz’dan bu iktidara geldim diye sorulacak belki. Kurucuları ve ilk yöneticileri arasında yer aldığı Devrimci 78’liler dernek ve federasyonu olarak hep 12 Eylül düzenini sorguladı Yılmaz…

Ellerde yüzlerce siyah-beyaz fotoğraf, Sıhhıye Köprüsü üzerinden yürüyen binler... Her biri 12 Eylül faşizmi ve sonrası uygulamalarının işkence tezgahlarından geçmiş, idam edilmiş, öldürülmüş, kaybedilmişlerin fotoğrafları... Sanki ayağa kalkmışlar, işkencecilerden hesap sormak için yürüyorlar…

Sonrasında Çağdaş Sanatlar Merkezinde bir salonu doldurmuşlar, “Bize yaptıklarınızın hesabını sormaya geldik” der gibi yüzlerce siyah-beyaz fotoğraf… İşte bunların hazırlanmasında başta emeği geçenlerden biriydi Yılmaz Cerek. Elbette Mehmet Özer’i, Ruşen Sümbüloğlu’nu, Aysun Cerek ve onlarca emeği geçeni de unutmadan, ama Yılmaz’ın ömrünü 12 Eylül ile hesaplaşmaya adadığını da ıskalamadan…

***

12 Eylül darbesinde Kastamonu Azdavay ilçesinde bir köy okulunda öğretmendi Yılmaz Cerek. Aynı zamanda TÖBDER üyesi, Merzifon YDGD kurucularından… 1981 yılı başında gözaltına alınan, kitapları, dergileri suç unsuru sayılan Yılmaz Cerek, getirildiği Mamak’ta polis otosundan indirildiği andan itibaren nasıl coplarla dövülüp, küfre maruz kaldığını, hayvanların konulduğu gibi bir kafese konulduğunu, tüm tutukluların ilk geldiklerinde konuldukları kafeste kaldıkları 3-4 günlük süre boyunca işkence ve baskıların, hakaret ve küfürlerin devam ettiğini, aç ve susuz bırakıldıklarını anlatmıştı Evrensel gazetesinde…   

1980 yılı ağustos ayından itibaren Mamak Askeri Cezaevine müdür olarak atanan, işkenceci Raci Tetik, döneminde Mamak’ta ağır işkenceler gördü. Yayıncı İlhan Erdost’un dövülerek öldürüldüğü, idam cezası alan Erdal Eren’in idam sürecine kadar işkence altında baş eğdirilmeye çalışıldığı, kadın mahkumların direniş öykülerine sahne olan dönem…

Öğretmenlik hakkı da elinden alınan Yılmaz, kendi deyimi ile “Yıllarca hem fiziki hem de psikolojik olarak travmalar yaşamış, tahliye olduktan sonra da uzun yıllar psikolojik travma durumu devam etmişti.”

Ama o Yılmaz’dı ya. Yılmadı… Yıllarını 12 Eylül ile hesaplaşmaya verdi. AKP iktidarının 12 Eylül ile “hesaplaşma” adı altında getirdiği ancak bugünkü tek adam iktidarının yolunu açan anayasa referandumuna karşı da “hayır” dedi. Referandum geçince de ’78’liler olarak 12 Eylülcülerin peşini bırakmadı, göstermelik de olsa yapılan yargılamada Kenan Evren’den diğer paşalara, Mamak işkencecisi Raci Tetik’e kadar işkencecileri teşhir etti, suçlarını çarşaf çarşaf ortaya serdiler.

***

Yılmaz Cerek elinden alınan öğretmenlik hakkının da peşine düştü. Bir inşaat şirketinde yöneticilik yaparak SSK’den emekli olduktan sonra, öğretmenlikte geçirdiği 4 yıl 1 ay 11 günlük emeklilik ikramiyesini de almayı başardı, hatta bu durumdaki herkese “emsal” olsun diye kararı göndermeyi de ihmal etmedi...

10 Ekim 2015’de de Gar’daydı Yılmaz, “barış” istemek için. Patlayan canlı bombalar, etrafa saçılan bomba parçaları, bilyeler… Yüzlercesi gibi Yılmaz da yaralandı, bacağına bilye parçaları girmişti, uzun sürdü tedavisi ama o yargılama sürecinde hep olmaya çalıştı, tıpkı 12 Eylülcüler gibi, Gar katliamcılarına yol verenlerin de peşini bırakmadı.

Yaşadığı gibi de gitti, aniden, sessiz… Tabutu sevenlerinin, mücadele arkadaşlarının omuzlarında yükseldi, üzerinde kızıl bayrak ve ’78’lilerin sembol önlüğü ile…

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa