Baskıların haritası bize ne söylüyor?
Fotoğraf: Akın Çeliktaş/DHA
İfade ve bilgi edinme hakkını korumak amacıyla faaliyet gösteren Medya ve Hukuk Çalışmaları Derneğinin ‘2024 dava izleme raporu’ yayımlandı. Raporda yer alan veri, 1 Eylül 2023-20 Temmuz 2024 döneminde 1856 kişinin yargılandığı 281 davada görülen 614 duruşmadan derlenmiş. Rapora göre yargılananların yüzde 46.31’i aktivistlerden, yüzde 20.25’i öğrencilerden ve yüzde 19.71’i gazetecilerden oluşuyor.
Rapordaki ilginç detaylar bununla sınırlı değil. Örneğin ‘Silahlı terör örgütüne üye olmak’ suçlamasıyla yargılanan 187 sanığın yüzde 64.2'si, ‘Terör örgütü propagandası yapmak’ suçlamasıyla yargılanan 162 sanığın yüzde 34.6’sı gazetecilerden oluşuyor. ‘Kamu görevlisine hakaret’ suçlamasıyla yargılanan 101 sanığın yüzde 37.6’sı basın mensubu. ‘cumhurbaşkanına hakaret’ suçlamasıyla yargılanan 63 kişiden 24’ü yine gazeteci.
Dernek tarafından izlenen, 230 kişinin hakim karşısına çıkarıldığı 107 davada, Cumhurbaşkanı Erdoğan ve ailesi, üst düzey bürokratlar, yargı mensupları ve mülki idare amirleri ile polisler davacı olarak yer aldı. Bu davalardaki 116 sanık gazeteciydi.
Günümüzde baskılar elbette sadece gazetecilerle sınırlı değil. İşçiler, kadınlar, atanmayan öğretmenler yanında, hakkını arayan, ekmeğini kazanmaya ve hayatta kalmaya çalışan nicesi hedef alınıp, baskıyla yüz yüze geliyor. Gelinen noktada dozu ve kapsamı giderek artan baskıların yarattığı etkinin bir bütün olarak dikkate alınıp, baskının bütünsel fotoğrafı üzerinde düşünülmesi gerekiyor.
* * *
Erdoğan rejimince uygulanan her bir baskı örneğine yakından bakıldığında, daha düğmeye basılmadan önce bir meşruiyet temelinin örülmeye başlandığı dikkat çekiyor. Baskının amaç ve aktörlerine göre toplumu ‘saf/temiz halk’ ve ‘yozlaşmış elit’, ‘vatansever’ ve ‘terörist’, ‘yerli/milli’ ve ‘kökü dışarda olan’ gibi kategorilere ayıran ince hesaplamalar yapılıyor. Baskı gündeminin, en azından belli bir oranda, toplumsal desteği arkasına almasına özen gösteriliyor ve bu doğrultuda bir düşünsel çerçeve oluşturuluyor. Ülkenin sosyopolitik tarihinden ve kültürel birikiminden elde kalan sorunların istismar edilmesiyle yönetilen baskı ortamında, aşırı genellemeler ve utanma duygusu içermeyen yaftalamalar üzerinden baskıcı pratiklerin yolu döşeniyor.
Baskıcı bir politik adım atılırken önce toplumu tehdit eden ve hemen çözülmesi gereken bir sorun olduğu iddia ediliyor. Sonrasında bu ‘sorun’a neden olan “sorumlu” ve “tehlikeli” bir kesim tarifi yapılıyor ve baskının gerekçesi olarak bu kategorinin eylemleri dayanak gösteriliyor.
İş bununla da kalmıyor, baskı politikalarını destekleyecek somut bir destekçi kategorisi icat ve inşa ediliyor. Köyünün suyunu, ormanını savunan yurttaşın karşısına, herkesten önce açılacak termik santralde bekçilik vadedilen komşusu dikiliyor. Toplumsal cinsiyet eşitliği ve kadına karşı şiddete son verilme mücadelesinin karşısında evinde çocuk büyüten annenin duyarlılıkları kışkırtılıyor. Kamu ihalelerinin yandaşlara boca edilmesine itiraz edenlerin karşısına müteahhit firmanın taşeron işçileri çıkarılıyor. Çocuğunu belediyenin açtığı kreşe bırakıp asgari ücret kazanmak için işine giden anne, kreşte LGBTİ değerleri aşılandığı iddiasıyla tedirgin ediliyor. Kendi bildiğince yiyip, içip, eğlenenin yolu, başka mahallede yaşayan, yeme içme alışkanlığı farklı olan bekçiye kestiriliyor.
Peki, bu us dışı süreklilik, toplumun bir kesiminin baskıya desteği nasıl sağlanıyor?
* * *
İsmi, köpekler tarafından duyulabilen ancak insanlar tarafından duyulamayan köpek düdüklerine dayanan ‘köpek düdüğü siyaseti’ (dog whistle politics) siyaset bilimciler tarafından yıllardır kullanılan bir kavram. Siyasetçilerin ilk bakışta normal ve zararsız görünen bazı ifadelerinin, halkın bir bölümüne korku veya ayrımcı bir üstünlük hissi veren mesajları, onların oyunu alabilmek için nasıl sinsice taşıdığını anlatıyor.
Halkın kaygı ve korkularını tahrik ederek onları harekete geçirmek, sınıf çıkarlarını bölmek ve seçimleri kazanmak için yapılan siyasal manevraların pek çok örneği mevcut. ABD’nin eski başkanlarından Ronald Reagan, 1980 yılında yürüttüğü seçim kampanyasında ABD’li beyaz seçmenden oy almak için, ‘Devletten yoksulluk yardımı alırken Cadillac araba kullananlar’ ve ‘Gıda kuponlarıyla biftek yiyenler’den bahsediyordu. Amaç, sosyal yardımlardan yararlanan en büyük kesimi oluşturan siyahların sistemi sömürdüğünü ima edip ırkçı duygulara seslenmekti. Donald Trump’ın hiç ağzından düşürmediği “Make America Great Again - Amerika’yı yeniden muhteşem yapalım” sloganı, içerdiği daha beyaz ve daha Anglosakson bir geçmişe olan özlem üzerinden oy kapma arayışı bunun bir başka örneği.
* * *
Türkiye’nin güncel baskı haritasına dikkatle bakıldığında, her bir baskı gündemini destekleyecek bir kesimin korkutularak, onlara ayrımcı bir öz güven hissi verilerek ve hassasiyetleri istismar edilerek ikna edildiği ve bu desteğin baskıyı meşrulaştırmak için kullanıldığı görülüyor. Aşırı derecede kutuplaştırılmış toplumsal ortamdaki kopuşlar ve güdümlü medya aracılığıyla kontrol edilen bilgi akışıyla bu süreç hayata geçiriliyor.
Bu nedenle, Erdoğan rejiminde yapılan her bir baskı örneğinin ayrıntılı haritasını çıkararak baskının üzerinde yükseldiği toplumsal dinamiğe ışık tutmak ve meşruiyet mekanizmasının nasıl işlediğini anlamak gerekiyor. Ancak bu yöntem izlenerek iktidarın farklı duygusal, kültürel ve sosyal söylem repertuvarlarından nasıl faydacı bir biçimde yararlandığı anlaşılıp, yerel ‘köpek düdüğü siyaseti’nin taraftarını ‘ait kılma/ait gösterme’, muhalifini ‘dışlama’ mekanizmasının deşifrasyonuyla baskıya karşı verilecek mücadelenin rotası netleştirilebilir.
- 150. Yazı - Üçüncü Mektup 24 Kasım 2024 03:01
- Biber gazını 40 yaşından sonra tadanların muhalefetini zenginleştirmek 17 Kasım 2024 04:25
- Demokrasi karşıtlığının kitlesel tabanı 10 Kasım 2024 05:26
- Ahmet Özer'in tutuklanması ve Kolombiya barış sürecinden dersler 03 Kasım 2024 04:32
- Fethullah Gülen'den sonra... 27 Ekim 2024 04:02
- ‘Çözüm’ü küçük çıkarlar için heder etmek 20 Ekim 2024 04:47
- ‘İç cephe’ çağrılarını 10 Ekim 2015’te yitirdiklerimizin fotoğraflarına bakarak düşünmek 13 Ekim 2024 04:47
- İsrail devleti terörü neleri örtüyor? 06 Ekim 2024 04:32
- Sağda birlik arayışları ve Kürtler 29 Eylül 2024 04:45
- Günay Kubilay'dan "Bir Kumpas Davasının Anatomisi" 22 Eylül 2024 04:00
- Narin… 15 Eylül 2024 04:51
- Reşit Kibar "Ne" için öldürüldü? 08 Eylül 2024 04:04