Eğer ‘Kurtuluş yok tek başına ya hep beraber ya hiç birimiz’se...
Fotoğraf: Damla Kırmızıtaş/Evrensel
Her sermaye iktidarı işçi sınıfından alıp sermayeye vermek ister, bunun için politikalar üretir, elindeki iktidar olanaklarını bunun için kullanır. Bunu yaparken kimi liberal yöntemlerle kimisi liberal yöntemlerin yanında sosyal önlemleri de koyarak, kimisi din ve milliyetçilik ambalajlayarak, kimisi de bütün bu önlemlerin yanında “zor”u kullanarak amaçlarını gerçekleştirmeye çalışır.
AKP iktidarı ise iktidarı boyunca bunların her birini belirli oranlarda kullandı. Ama son yıllarda, en azından tek adam rejimine geçilmesinden beri; hâlâ “havuçlar”, “cilalı ambalajlar”, “seçim rüşvetleri” kullansa da giderek Anayasa, yasa, teamül, kazanılmış haklar, hak-hukuk tanımazlığı, savcıları, polis-jandarma gücünü daha çok öne çıkararak amaçlarına varmaya çalışıyor.
Ama sistem artık neresinden tutsan elinde kalıyor. Emekçilerin yaşamları her gün sözcüğün gerçek anlamıyla daha da zorlaşıyor. Eğitimden sağlığa, sosyal güvenlikten yerel hizmetlere… hayatın her alanında sistem lime lime dökülüyor. Yığınların rejimden memnuniyetsizliği ve yaygınlığı da artıyor. Bu arttıkça memnuniyetsizliğin irili ufaklı tepkilere dönüşmesi de yaygınlaşıyor.
Sistemden memnuniyetsizliğin yaygınlaşmasının nedeni işçi sınıfının, emeklilerin, küçük ve orta tarım üreticilerinin, çevrecilerin, kadın ve gençlik yığınlarının artan ve yaygınlaşan geçim koşullarının olağanüstü ağırlaşmasıyla sınırlı da değil.
Tek adam rejiminin ayakta tutulması ve onun sürgit devamının güvenceye alınması için muhalefetin itibarsızlaştırılıp etkisizleştirilerek halkın gözünde iktidar alternatifi olmaktan çıkarılması, bu amaçla seçim sonuçlarının tanınmaması, HDP-DEM Parti’li belediyelere yönelik kayyım atanmasının CHP’nin kapısına da dayandırılmış olması, yerel yönetimlere soruşturma açılmasının sıradanlaştırılması, ekonomik kuşatmanın muhalif belediyelere “Mali kayyım atanması” denecek düzeye vardırılması, Kürt sorunu üstünden oynanan oyunlar, “İç cepheyi güçlendirme” manevraları, savaş ve silahlanma üstünden yapılan kara propaganda geniş halk yığınları içindeki memnuniyetsizliği artıran diğer bir “katman” olmuştur.
EMEK VE DEMOKRASİ GÜÇLERİNİN ORTAK MÜCADELESİNİN GEREĞİ GÖZLE GÖRÜLÜR HALE GELDİ
Bütün bu gelişmeleri iktidarı için bir tehdit, hatta “beka sorunu” olarak gören tek adam rejimi ve arkasındaki sermaye kliği, sistemi ayakta tutmak için içinden geçtiği krizin faturasını işçi sınıfı ve emekçilerin sırtına yıkmak için yeni önlemler almaktan imtina etmiyor. Tersine iktidarı için tehdit olarak gördüğü artan tepkileri boğmak için hak-hukuk tanımazlıkta sınır tanımıyor.
Bugün ülkemizdeki gelişmeler karşısında kafası iktidarın kara propagandası tarafından karıştırılmamış hemen herkes;
- Tek adam rejiminin, sistemin sorunlarından kaynaklanan bütün faturayı işçi sınıfı başta olmak üzere emeği ile geçinen bütün toplumsal kesimlere çıkarmakta kararlı olduğunda, bunun Erdoğan-Şimşek’in enflasyonla mücadele programı olarak ilan edildiğinde, bu programın uygulanmasında asıl yetkinin Erdoğan’da olduğunda,
- Önceki yıllardan farklı olarak muhalefetin ezilmesinde iktidarın çıtayı yükselterek DEM Parti ve CHP’li yerel yönetimleri kayyımlarla, mali ve adli soruşturmalarla tam kuşatmaya alarak itibarsızlaştırıp sindirmeyi pratik olarak gündeme aldığı konusunda, emekçilere sistemin yükünü fatura eden tek adam rejiminin CHP ve DEM Parti’yle birlikte tüm demokrasi güçlerini de ezmeyi amaçladığında,
- Bu gelişmelerin emek güçleriyle demokrasi güçleri arasındaki mücadele birliğinin nesnel zeminini güçlendirip bunun gereğini ve önemini çıplak gözle görülür hale getirdiğinde hemfikirdirler.
BİRİMLERDEN BİRLEŞİK MÜCADELEYE ADIM ADIM!
Burada sorun; hoşnutsuzluğun iktidarın baskılarını püskürtecek düzeyde yığınsal tepkiye dönüşerek direnişlere, mücadele alanlarına yansımamış olmasıdır.
Evet birer birer direnişler çoğalmaktadır. Bu denişlere emek güçlerinin çeşitli biçimlerde destek vermeleri, genelde yapılacak basın açıklamaları, direniş yerine yapılan ziyaretler, sendikaların, siyasi parti ve çevrelerin ortak ya da kendi başlarına yaptıkları basın açıklamaları, mitingler… elbette değerlidir. Çayırhan direnişine Zonguldak işçilerinin ve sendikalarının iş yavaşlatarak verdikleri destekler elbette ayrıca bir anlam da taşır.
Ama mücadelenin ilerletilmesi; emek ve demokrasi güçlerine yönelik saldırının püskürtülmesi için;
- İş yerleri, hizmet birimleri ve emekçi semtlerini esas alan ve yerellerin özelliğini dikkate alan bir çalışmanın organize edilmesi; ileri işçilerin, mücadeleci sendikacıların, yerelde tanınmış aydınların, demokratların, yereldeki çeşitli mücadeleler içinde tanımış kişilerin mücadele içinde inisiyatif alması,
- Mücadelelerin küçük büyük denmeden desteklenmesi,
- Yereldeki demokrasi ve emek güçlerinin birliğini her koşulda olmazsa olmaz gibi görmeyip bunun ancak mücadelenin ilerlemesi içinde yereldeki merkezi düzeydeki gelişmelerle bağlantılı olabileceğini bilerek; sabırlı ama gayretli olunması,
- Mücadelenin ilerletilmesi için teşvik edilmesi ama talebin asıl sahibi yığınların yerine partiyi, çevreyi geçirmemeye özen göstererek, ileri işçi ve emekçilerin, mücadeleci sendikacıların yerel emek örgütü yöneticilerinin yerel demokratların, aydınların inisiyatif almalarını sağlayan bir çalışmada ısrar edilmesi,
- Bileşenlerini yerelin özelliklerinin belirlediği emek platformu ve demokrasi platformlarının, yerine göre ortak yerine göre ayrı ayrı mücadelelerinin olabileceğini unutmadan oluşturulması,
- Mücadele içinde zaman zaman çalışmanın değerlendirilip dersler çıkarılması, bu derslerin mücadeleye katılan emekçiler içinde tartışılması ve hayata geçirilmesine özen gösterilmesi elbette mücadelenin ilerletilmesi için gereken tutum olmadır.
Son günlerde mücadelenin az çok yükseldiği hemen her yerde işçiler, emekçiler “Kurtuluş yok tek başına ya hep beraber ya hiç birimiz” sloganıyla destek talep ediyor.
Bu çağrıya yanıtı büyütmek, sermaye ve iktidarın emek ve demokrasi mücadelesini bastırmak için sürdürdüğü saldırıyı püskürtmek üzere emek ve demokrasi güçlerinin sorumluluğu olarak ortaya çıkmış bulunmaktadır.
Şimdi bu sorumluluğu kadim soyut bir sorumluluk gibi görmenin ötesine geçerek pratik bir görev olarak yerine getirmenin de zamanıdır!
- 2025'in emek, barış ve özgürlük yılı olması dileği ile... 31 Aralık 2024 06:59
- Ülkemiz işçi emekçileri 2025'i emek yılı yapacak güce ve deneyime sahiptir! 28 Aralık 2024 06:16
- Asgari ücretli işçinin grev hakkıyla da donatılmış yeni bir mekanizma talebiyle mücadeleye! 24 Aralık 2024 16:44
- Son iki haftada oluşan Suriye haritası neyi gösteriyor? 12 Aralık 2024 04:45
- Asgari ücret miktarı, AÜTK'ye bırakılamayacak kadar ciddi ve önemli taleptir! 08 Aralık 2024 04:44
- Suriye'de çıkar peşindeki herkes operasyonun içinde ama kimse rolünü kabul etmiyor 05 Aralık 2024 06:45
- İşçilerin özelleştirmeye karşı cepheden ‘hayır’ demekten başka bir seçeneği yok! 27 Kasım 2024 06:55
- Tek adam yönetiminin ülkeyi nereye getirdiğinin bir haftaya sığan fotoğrafıdır! 24 Kasım 2024 04:47
- Bakan Tekin ve arkasındakiler laikliğe cepheden savaş açan bir konumdadır! 21 Kasım 2024 04:52
- İktidar 'iç cepheyi güçlendirmek' istiyor, emek ve demokrasi güçleri ise 'birleşik mücadele' diyor 17 Kasım 2024 04:44
- Ülke ve halkın sorunlarını çözmeyen iktidar yeni suç ve cezalar ihdas ediyor 13 Kasım 2024 04:58
- Sermaye ve emek güçleri arasında sert mücadeleler dönemi! 10 Kasım 2024 04:46