02 Aralık 2024 06:55

Geniş atılan ağda çıkışı aramak...

Tayyip Erdoğan

Fotoğraf: TCCB

Paylaş

Siyasal alandaki son üç ayın kritik gelişmelerini bir puzzleın parçaları gibi tek tek masaya koyalım.  

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Saray’daki 30 Ağustos Zafer Bayramı özel programında ‘iç cephe’ vurgusu yaptı: “İç kalemizde gedik açılırsa bunu toparlamak meşakkatli olacaktır. Hepimiz bedel öderiz.”

Erdoğan, aynı vurguyu BM toplantısının ardından, BM Güvenlik Konseyinin 5 daimi üyeli yapısını eleştirdiği konuşmasında yineledi: “İç cephemizde bir gedik açılırsa bu son derece maliyetli olur, hepimiz kaybederiz. İç cephe hedeflerimiz, bizim Kızıl Elma’mızdır.”

Bu sözleri hareket noktası olarak kabul eden MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, 1 Ekim’deki Meclis açılışında DEM Parti yöneticilerinin ellerini sıktı ve ardından Öcalan’ın DEM Parti Grubundan PKK’ye silah bırakma çağrısı yapmasıyla başlayıp, DEM’in İmralı’da Öcalan ile görüşmesine kadar varan çağrılar yaptı.

Erdoğan’ın ‘iç cephe’ çağrısını gölgede bırakan bu çıkış, muhalefet saflarında ‘Yeni bir süreç mi başlıyor’ sorusunun tartışıldığı bir dalgalanmaya yol açtı.

Ardından kent uzlaşısı formülü kapsamında DEM tabanının da desteğiyle CHP’den Esenyurt Belediye Başkanı seçilen Prof. Dr. Ahmet Özer’in tutuklanması ve yerine kayyım atanması, peşinden Mardin, Batman, Halfeti, Dersim, Ovacık ve Van’ın Bahçesaray Belediyesine kayyım atamaları geldi. Sonrasında Dersim Belediyesi Eş Bakanı Birsen Orhan tutuklandı. Yetmedi,

Eskişehir Cumhuriyet Başsavcılığının başlattığı soruşturma kapsamında ev baskınlarıyla gözaltına alınan gazetecilerden Bilge Aksu ve Mehmet Uçar ile Ankara merkezli soruşturma kapsamında gözaltına alınanlardan, insan hakları savunucusu Nimet Tanrıkulu, DEM Parti Eş Genel Başkan Yardımcısı Sevtap Akdağ, Kayapınar Belediye Eş Başkanı Cengiz Dündar'ın da aralarında olduğu 9 kişi tutuklandı.

Bir de dış cepheye bakalım.

IŞİD’in Suriye’deki ilk yapılanması Nusra Cephesinin devamı olan HTŞ (Heyet Tahrir el-Şam) ile Türkiye’nin eğitip donattığı, maaşa bağladığı yapıların içinde olduğu Suriye Milli Ordusu Halep’e girdi. Bu koalisyon kendisini Fethul Mubin (Müjdelenmiş galibiyet) Operasyon Odası olarak adlandırıyor.

Rus ve İran basını, Soçi, Astana ve Moskova mutabakatlarındaki Türkiye’nin taahhütlerine rağmen bu grupların önleri açılarak Halep’e girmiş olmalarından hareketle Türkiye’yi, anlaşmalara ihanet etmek ve fırsatçılıkla suçladılar. Türkiye’nin bölgedeki üs ve kuleleri bu süreçte, ‘yol veren’ himaye mevzilerine dönüşürken, ABD ve İsrail’in farklı biçimlerdeki destekleri de bu operasyonun önünü açan faktörler arasında.

Bu parçaları masanın üzerine koyduktan sonra, dönüp, bu yazı yazılırken, iktidar basınının güzide sesi Yeni Şafak’ın sitesine bakıyoruz. Manşetteki haberlerden biri şöyle: “Tel Rıfat operasyonu başladı. Muhalifler Halep ve İdlib’in kontrolünü ele geçirirken Suriye Milli Ordusu da Azez’den terör örgütü PKK/YPG’ye ait mevzileri vuruyor.”

‘Bizimkiler ilerliyor’ duygusuyla yazılan haberde ‘muhalifler’ diye tanımlananlar, BM’nin terör örgütü listesinde yer alıyor. “Terör örgütü” diye tanımlanan YPG ise, IŞİD’e karşı verdiği mücadele ve Suriye’nin yerel halkından oluştuğundan hareketle “terör örgütü” olarak nitelendirilmiyor.

Yeni Şafak’ın manşetindeki başka bir haber de şöyle: “Rusya’dan Halep’e bombardıman: Esed rejiminin kaçtığı Halep’in şehir merkezine, Rusya’ya ait savaş uçakları saldırı düzenledi. Çok sayıda sivil hayatını kaybetti.”

İktidar basını, Suriye sahasındaki cihatçı örgütleri coşkuyla desteklerken, Suriye devletinin talebiyle Suriye’deki cihatçı örgütleri bombalayan Rusya’yı insan hakları ihlali yapmakla suçluyor. Bu arada bu cihatçı kadroların Türkiye’de, ellerini kollarını sallaya sallaya Suruç ile Ankara Garı’ndaki 10 Ekim saldırısı gibi büyük katliamları gerçekleştirdiklerini hatırlatalım.

Masanın üzerine koyduğumuz puzzleın parçalarından geniş bir ağ çıkıyor. Bu ağın içindeki sadece bir noktaya odaklanırsanız o ağ sizi içine alabilir. ‘İç cephe’, kayyımlar, gözaltı ve tutuklamalar, Suriye’deki cihatçı örgütlerin Halep’e girişlerine kadar uzanan tüm parçalar birbirine bağlanıyor.

Yok ben sadece şu parçayı alayım ve onunla bir şey çıkarmaya çalışayım derseniz bir kördüğümün içinde kaybolmak da var.

O ağ, arkasındaki mantıkla ve tüm parçalarıyla bir bütün. Bu da bizi, ‘devlet eli’ ya da bölgedeki çeşitli türden farklı devletlerin çıkarlarının ötesinde, halkların barış içinde yaşayabileceği bir geleceği örebilmek için ona uygun yerde durmanın önemine götürüyor.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa