03 Aralık 2024 06:45

Esad’la görüşüp anlaşma mı, kavga mı? Hangisi?

Tayyip Erdoğan ve Beşar Esad

Fotoğraf: Volkan Furuncu/AA

Paylaş

Türkiye’nin görünüşte bir dış politikası ve dışişleri bakanı var. Koca bakanlık binasında allı pullu bir koltukta oturan eski MİT’çi bir bakan dünyayı dolaşıyor. Dolaşmadığında meslektaşlarıyla telefon görüşmeleri yapıyor. Ve inanacak kimse kalmışsa sağı sollu belli, belirli stratejik ve taktik hedefleri olan bir dış politikayı yürütüyor.

Yürütüyor mu gerçekten yoksa Allah ne verdiyse günübirlik bir perhiz, bir lahana turşusu mu tanıklık ettiğimiz?

Alın Suriye ve Ortadoğu politikasını. Kim Suriye’nin bir dış politika alanı olduğunu ileri sürebilir? Suriye ile ilişkileri kim yürütüyor? Dışişleri mi yoksa Milli Savunma Bakanlığı mı? Herhalde bu ülkenin kuzeyindeki “ceplerde” komutayı elinde tutan dışişleri değil!

Türkiye, emperyalistlerin izlediği dış politika eğilimine uymuş, militarize edilmiş bir dış politika izliyor. ABD, Rusya ya da İsrail’den farkı herhalde sadece nüanslarda ve bu tür farklılıkları koşullayan cürmünde. ABD nasıl, 5. ya da 6. Filo’suz dış politika izlemiyor ve ülke dışında sadece bakan ve diplomatlarıyla değil ama güç yığınak ve gösterileri ve askeri tatbikatlarla bile yetinmeyerek tamamen sıradan eylemleri olan işgal ve darbeleriyle görünüyorsa… Rusya nasıl, bakıyor olmuyor, Ukrayna’ya örneğin son olarak sıraya taktik nükleer silahları da koyarak çullanıyorsa… İsrail nasıl, Filistin ve Lübnan’da terör estirip Suriye ve İran’la ilişkilerini suikastlar ve bombardıman uçakları ve füzelerle yürütüyorsa öyle. Askeri birlikler Irak’ın kuzeyinden çıkmıyor, durmadan hareket düzenliyor. Suriye’nin kuzeyinde küçümsenmeyecek büyüklükte alan elde tutuluyor. Türkiye’nin Senegal’de, Somali’de, Libya’da, Katar’da askeri üsleri ve askeri bulunuyor. KKTC ve Azerbaycan’da da.

Erdoğan, Esad’la görüşmeyi gündemine alalı neredeyse yılı devirecek. İstekli açıklamaları birbiri üstüne yapageldi. Sadece Fidan değil, eski teşkilatı nabız yoklamaları yapmakla kalmadı, muhaberat yetkilileriyle görüşmeler de yaptı.

Belirli bir ilerleme sağlansa bile kritik bir noktada tıkandı. Türkiye “Suriye’nin toprak bütünlüğüne saygı” açıklamaları yaparken bu ülkenin kuzeyinde elinde tutmakta olduğu alanlardan çekilmeye yanaşmıyor. Esad ise Türkiye Suriye’den askerlerini çekmeden Erdoğan’la görüşme yanlısı değil. İlerlenemiyor. Erdoğan, Putin’den el vermesini ve ön ayak olmasını rica ediyor. Yine olmuyor. Hangi ülke, topraklarında asker bulunduran bir diğer ülkeyle görüşür? Bu ancak olağanüstü zor durumda olduğunda mümkün olabilir. Esad ve Suriye ise ayaklanma ve iç savaşın ardından belirli bir toparlanma sağladı, Arap Birliği tarafından da kutsandı, yanaşmıyor.

Görülüyor ki özellikle bütün güçlerin silahla var olabildiği Ortadoğu’da silahsız, askerileştirilmemiş bir dış politika yürütülemiyor olsa bile, sadece silahla ilerlemek de olanaksız.

Şimdi üstüne, sanki Esad’la görüşmek için onca uğraşılmamış gibi, Esad güçlerine karşı saldırıya geçen adını HTŞ olarak değiştirmiş El Kaide, tanığı manşet ve tutumlarıyla “yandaş basın” olan Erdoğan yönetimindeki Türkiye tarafından destekleniyor. Hatta desteklenmekle kalmıyor. Türkiye’nin besleyerek finanse ve komuta ettiği SMO (Suriye Milli Ordusu) HTŞ ile el ele bu saldırının yürütücülerinden.

Ne oldu? Yoksa perhiz ve lahana turşusu meselesi değil ama görüşme sağlanamayınca Esad’a silahla boyun eğdirilmeye mi çalışılıyor? Türkiye, seviye atlayıp birkaç ata birden mi oynar oldu yoksa?

Bu “Birden fazla ata oynama” gelişkinliği tamamen yabana atılır gibi değil. Ama “at” yerine konanlar en başta ABD ile Rusya ve attan çok file benziyorlar. Vurdular mı nereden geldiği anlaşılmaz! Büyük emperyalist güçlerle “aşık atma”nın birinci koşulu örgütlü halka dayanmaktır ki Bahçeli -hâlâ Erdoğan’ın haberi var mıydı yok muydu diye tartışıla dursun- bu nedenle “iç barış”ın önemini aklına getirip Öcalan’ı diline doladı.

Halkın devre dışı tutulması bir yana, eğer dış politika denecekse, hâlâ stratejik bir karara varmak şart: Aralarındaki sorunlardan yararlanarak yalnız başına yürümeye çabalanınca kafalar duvarlara çarptığına göre, ABD ile mi, Rusya ile mi yanaşık düzen yürünecek? Ve öyleyse Esad’la mı yoksa Suriye Kürtleriyle mi anlaşılacak? Yoksa ikisiyle birden mi?

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa