Türk sağının Trump coşkusu
Fotoğraf: Gage Skidmore/Flickr CC BY-SA 2.0
Beklediğimiz gibi Trump kazandı. Ve beklediğimiz gibi Türk sağının bazı kesimleri çok mutlu.
Sağın zihniyet dünyasını bilmeyenler için, bir İslam düşmanının sevince vesile olması çelişkili ya da aptalca gözükebilir. Ama aslında ne bir çelişki var ne de aptallık. Durumu kavramak için önce Türk sağının tepkilerine, sonra da Trump’ın gerçekten neyi temsil ettiğine bakalım.
Birkaç aydır sağ basında ve hükümet tabanında umutlu ve bir o kadar da tedirgin bir bekleyiş vardı: “Reis kazanacak, değil mi?” sorusu, tam da kendi arzularını ele veren bu kelimelerle, sıkça soruluyordu. Trump da, aynen biat ettikleri otokrat gibi, “Reis” onlar için.
Seçimi takip eden günlerde Trump’ın her adımı hayranlıkla takip edildi.
Trump’ın “içe kapanmacı” olduğu safsatası, sağ basının dışında da dillendiriliyor ama Türk sağı için bunun özel bir anlamı var. Bu konuda sağ cenahta yankı yaratan yazılardan birini, Akşam gazetesi yayımladı. Yazıda, herhangi bir destek sunulmadan, Trump’ın savaşları bitireceği iddia ediliyor. Ancak bundan daha da önemlisi, kendi reislerinin ikbali: “Yeni denklemin fırsat kapıları açacağını düşünmek için çok sebebimiz var. Birincisi Cumhurbaşkanı Erdoğan... Hem Trump hem de Putin ile "sonuç alıcı" temaslar kuracağına şüphe yok.” Yani Trump’ın zaferine asıl olarak Erdoğan için yaratacağı fırsatlar açısından bakılıyor.
Arada bir soğukkanlı değerlendirmeler ya da “siyonist yağcısı Trump’tan Gazze’ye tehdit” gibi başlıklar görülse bile, Trump’ın salvolarında sık sık bir keramet, hatta hidayet, aranıyor.
Örneğin, Trump’ın translar konusundaki açıklamalarının övgüyle anlatıldığı bir haberin altına yazılan şu yorumlara bakın. Konu bu olmamasına rağmen, bir okur Trump’ın “Israil filistin savaşını durduracak olan tek adam” olduğunu söylüyor. (İmla hatalarına dokunmadan aktarıyorum). Bir başka okur Trump için imanını seferber etmiş: “Yahu dünyanın işine bak trump a dua ediyorum hiç aklıma gelmezdi Rabbim şu sapıkların kahrına yapacağın bütün işleri kolaylaştırsın.” Bir diğeri eli yükseltiyor, birçok sağcının kalbindeki düşü ifade ediyor: “aferin la tramp gerçeğe dönüyorsun Rabbim hakkı da göstersin inşallah.”
Oysa bırakın yakında hidayete erecek olmayı, Trump açıktan bir İslam düşmanı ve çevresini de İslam düşmanlarıyla örüyor.
Trump’ın 2015-2016 seçim kampanyasında Müslümanları “terörist” olarak resmetmesiyle, Amerika’da bu kesime yapılan saldırılar sadece bir yılda yüzde 57 artış gösterdi. Camiler, evler ve dükkanlar tahrip edildi. Başörtüsü de hedef tahtasındaydı.
“Reis” Müslümanların ülkeye girişini engellemek için elinden geleni yaptı. Protestolar ve mahkemeler yavaşlattı bu çabaları. Ama ikinci başkanlığında daha şiddetli yasaklar koymak konusunda ısrarlı. Saklamıyor, açıktan söylüyor Müslümanların canını acıtacağını.
Trump’ın Amerikan politikalarını daha da sağa çekerek büyükelçiliği Kudüs’e taşıması, Likud önderliğindeki faşist koalisyonu iyice güçlendirdi. Bugünkü savaşa giden yolu bizzat Trump yaptı.
Savunma bakanı olarak düşündüğü Hegseth, “Bütün Müslümanları öldürün” diye bağırmış bir fanatik. Hem Hegseth, hem dışişleri bakanlığına aday gösterdiği Rubio Cumhuriyetçi Partinin şahin kanadından. Azıcık aklı olan, bu ikisinin dünyaya barış getireceğine inanmaz. Bu isimler nihayetinde kabinede yer almasa bile, Trump’ın ilk tercihlerinin bunlar olması, Müslümanları hiç de güzel günler beklemediğini açıkça gösteriyor.
O halde niye Türk-İslam sağcılarının aptalca davranmadığını reddettim başta? Çünkü Trump’ın başkanlığı hakikaten kendi istediklerine daha yakın bir dünya yaratacak. Trump Müslümanlar için hayırlı şeyler yapmayabilir ama dünyanın her yerinde diktatörlerin daha başına buyruk davranmasının iyice önünü açacak.
Biden ve Demokratlar da bunu yapıyorlardı, ne kadar özgürlüklerden yana olduklarını söylerlerse söylesinler. Yani çelişkiyi sağda değil, merkezde arayın derim.
Balık baştan kokar. Dünya kapitalizminin önder ülkesinde “Reis”in kazanmasıyla, dünya çapında bir sürü büyük ve küçük Trumpçık türeyecek.
Yani “Sarı Reis”in Türk sağına en büyük katkısı, tüm reislerin elini rahatlatacak olması. Başka şekilde söyleyecek olursak, Türk-İslam sağının her şeyden çok umursadığı şey İslam ya da Filistin değil, güç. Daha doğrusu, ulusal ve bölgesel olarak kendi liderinin gücü. Ve mahallelerdeki, iş yerlerindeki, evlerdeki reisçiklerin sorgulanamaz hakimiyeti.
Yine de, Erdoğan’ın Brunson krizi akabinde çok zor günler yaşadığını hatırlamakta fayda var. Elbette reisçiler bunu unutmuş değil.
Buna rağmen, dünyada demokrasi karşıtı bir rüzgar esecek olmasını böyle ayrıntılardan daha önemli görüyorlar. Trump’ın seçilmesiyle Türkiye’deki otoriterleşme arasında nedensel bağlar kurup, ikisini de kutluyorlar: “Tam da seçim öncesi Türkiye Trump’ın zaferini gördü. Ona göre harekete geçti… Kayyım atamaları bunun ilk halkasıydı.”
Müslümanlara ve İslam’a yapılacak tüm saldırılar ise, belli ki sadece “teferruat” reisçilerin gözünde.
- Trump’ın ilk yenilgisi 04 Ocak 2025 06:20
- Göçmen karşıtı göçmenler 21 Aralık 2024 04:29
- Batı solunun açmazı 23 Kasım 2024 04:33
- İşçi sınıfına ihanetin bedeli 09 Kasım 2024 04:16
- Amerikan seçimlerini aşırı sağ kazandı 03 Kasım 2024 04:35
- Filistin, iklim değişikliği ve seçim olmayan seçim 26 Ekim 2024 04:45
- Amerikan aşırı sağı ne kadar örgütlü, ne kadar tehlikeli? 12 Ekim 2024 04:16
- "Kamyoncular", işçi sınıfı ve Amerikan seçimleri 28 Eylül 2024 05:10
- Türk-İslam tahakkümünün ve Netanyahu terörünün ortak kökenleri 14 Eylül 2024 04:51
- Dünyanın sonu mu geliyor? 31 Ağustos 2024 04:10
- Kamala Harris neyi değiştirecek? 17 Ağustos 2024 05:06
- Doğu Avrupa’da aşırı sağın durumu 03 Ağustos 2024 05:34