12 Aralık 2024 05:20

Kaosun geniş mezarlığı

Halep

Fotoğraf: Kinene Hindevi/AA

Paylaş

Suriye’de Esad yönetimi dönemi bitti: Büyük belirsizlikler içeren önümüzdeki süreçte yaşanacaklarla bağlı olasılıklar kapsamında kanıt gerektirmeyen olgusal başlıca gerçek, sadece Suriye’nin değil, bölgenin bugüne dek olanı aşan bir kaotik durumun içine sürüklendiğidir.  

Türk iktidarının propaganda bakanlığı merkezli havuz medyası, Suriye’de yaşananları “Erdoğan’ın büyük liderliği” ve Türkiye’nin fetih politikası doğrultusundaki ilerleyişinin göstergesi olarak sunuyor. Suriye asıl şimdi gerçek anlamında kurtlar sofrasına dönüştürülmüşken bu havuzun hortumlarına bağlanan yazarlar, bu ülkeye “Barış ortamı geldiğini, mezhepçiliğin son bulduğunu” ileri sürebiliyorlar. Oysa bölgede yaşayan tüm halklar şimdi çok daha kapsamlı-çok yönlü ve çok yanlı tehditlerle yüzyüze gelmiş durumdalar. Irak, Libya, Afganistan ve bir yönüyle Lübnan’da yaşanmış olanlar, olacaklara dair önemli veriler sunmuştur ama kurtlar sofrasında kemik kapmak için saldırı mevzilerine geçmiş olanlar, geniş halk kitlelerinin, emperyalist-siyonist bölgesel büyük operasyonun içerdiği tehditleri henüz yeterince görememiş olmasından aldıkları cesaretle ulumadalar.

Amerikan-İngiliz ve İsrail yönetimince hazırlanan ve Erdoğan yönetiminin koruyucu karargahta plana dahil olduğu operasyonun HTŞ-SMO (ÖSO) gibi selefi ordularınca icra edilmesinin sonuçları henüz yeterince açıklık kazanmamışken kutlama gösterileri düzenleyenlerin bir kısmı dahil sürüklenen yığınların başlarını uzattıkları giyotinin farkında olmamaları şaşırtıcı değil. İsrail, Suriye’yi neredeyse boydan boya bombalarken iliştirilmiş aparat yazarlar, yaşananları “devrim” ve “zafer” naralarıyla manşete taşımakla meşguller.

İktidarını sürdürmek için savaşacak gücü bırakılmamış ve savaşma politikasından vazgeçirilmiş bir devlet yönetiminin hakim olduğu kentleri teslim ederek çekilmesini sağlayan büyük güçler anlaşmasının Suriye’deki ve bölgedeki sonuçları henüz yeterince açıklık kazanmadı. Esad, yönetimi sürdüremeyecek duruma geldi ve bırakmak zorunda bırakıldı. Destekçisi Rusya ve İran’ın, ‘son hamle’ öncesi süreçte birinin Ukrayna savaşı nedenli, diğerinin ‘kol kanat güçleri’nin darbelenmesi sonucu ve ileri sürülenlere bakılırsa Esad yönetimiyle henüz neden ve kapsamı açık olmayan belirli anlaşmazlıkların da etkisinde, koruyucu savaş politikasından vazgeçtikleri bir durumda, HTŞ-SMO akınları yol aldı.

Yeni durumdaki gelişmeler İran ve Rusya karşıtı “cephe”de yer alanlar lehine ancak onlardan hangilerinin asıl kazananlar olacağının da henüz netleşmediği bir karmaşaya işaret ediyor. Suriye ve bölgedeki gelişmeleri mezhepçi-milliyetçi kimlikler aracıyla hesap-kitaba vuranlar, emperyalist-siyonist barbarlığın hiçbir zaman ve hiçbir yerde halklar yararına politikalar izlemediğini unutanlar ya da göz ardı edenlerdir. Emperyalist şeflerin barış ve özgürlük kavramlarını kullanarak sürdürdükleri söylemin ya da hatta kimi durumlarda olduğu üzere -ki şimdi Suriye’de örneğin böylesi bir durum söz konusudur- görünürde buna yönelik askeri-siyasi pratik sergilemelerinin ardında yatan, kendilerince de ifade edildiği gibi kendi çıkarlarıdır. Bu çıkarlar için kimi ne zaman nerede harcayacaklarını belirleyecek olan da güçler ilişkisinin seyridir. Somut örnek ve durumun gösterdikleri bu yöndedir: İsrail Golan’dan giriş alanını genişleterek Suriye’nin, Lübnan’ın ve İran’ın bugünü ve geleceğinde söz sahibi olacak güçlerden biri olduğunu veya olacağını askeri hamleleriyle ilan etmiş bulunuyor. Gazeteler “51 yıl sonra ilk kez Suriye topraklarına giren İsrail Ordusu, bugün de tarihinin en büyük hava saldırılarından birini gerçekleştirdi” diye yazdılar. Netanyahu, “Golan Tepeleri sonsuza kadar İsrail’in ayrılmaz bir parçası olacak” dedi. İsrail medyası, İsrail’in Suriye’de yaklaşık 300 hedefi vurduğunu belirtirken ABD yönetimi İsrail’in saldırılarını desteklediğini açıkladı. Netanyahu, HTŞ çetelerinin galibiyetinin “İsrail’in İran ve Hizbullah’a vurduğu darbelerin doğrudan bir sonucu” olduğunu söylerken önemli bir bağlantıyı, önemli bir gerçeği dile getiriyor.

İran’ın kol kanadını kırmak ve gerekli görürse vurmak, Rusya’nın bölge gücünü sınırlamak ve mümkünse bitirmek, Çin’in bölgeye yönelik hamlelerinin önünü kesmek için bir merdiven basamağı daha yukarı çıkmış durumda bulunan Amerikan emperyalizmi İsrail’in “güvenliği” için baş vurmayacağı araç-güç-oyun-manevra bırakmayacağını her fırsatta yinelemektedir. İngiliz, Fransız ve Alman emperyalistleri Ortadoğu ve ‘Kuzey Afrika’dan el çekmediler ve çekmeyeceklerdir. Rusya, desteklediği yönetimin yıkılmış olması sonrasında da Akdeniz kıyısındaki üslerini koruma ve sürdürme politikasından kolayca vazgeçmeyecek; yeni yönetimin oluşturulmasında söz sahibi olmada ısrarlı olacak ve bu yönetim ile de anlaşma yolu bulmaya çalışacaktır. İran yönetiminin ise İran’ın daha fazla sarılmış ve hedef olarak belirlenmiş olmasının farkında olarak politikalarını yenilemesi, yeni ittifak güçleri bulmaya çalışması ve İsrail’e karşı daha ılıman bir yöneliş içine girmesi olasılıklar dahilindedir. Kaybedenler sırasındadır ve ABD’nin son 45 yıllık kuşatma ve çökertme politikasının sonuçlarıyla daha şiddetli şekilde karşı karşıya gelmiştir. İsrail ve ABD’den yediği darbelerle güç kaybına uğramıştır; bölgedeki iddialarından vazgeçme ya da fiili saldırılarla parçalanma seçenekleriyle yüz yüzedir.

Türkiye yönetenleri ise HTŞ-SMO çetelerinin iktidara yürüyüşünü kendi zaferleri olarak kutlama gösterilerindeler. Tel Rıfat, Menbiç-Rakka ve devam diye haykırışlarla Kürt karşıtı harekatın getirileri üzerinden “masaya oturma” ve “yeniden imar rantı”ndan pay kapmaya ve dayanak edinerek bölgede mümkün olduğunca yayılmacı avantajlar edinmeye çalışıyorlar. Ne ki bölgeyi “dizayn edecek güç” söylemi eşliğinde izlenen yayılmacı-fetihçi politikalar nedeniyle gerginlik, istikrarsızlık ve savaş kışkırtıcı güçler arasında yer alan Türkiye burjuva iktidarı, erken zafer gösterilerine rağmen yeni sorunlarla yüz yüzedir. Trump yönetimindeki ABD’nin “Kürtlere şemsiye tutmaya devam edip etmeyeceği”, bölgedeki paylaşımın gerekleriyle bağlıdır. Şu an için coğrafi alanlarını genişletmiş durumdaki Kürtlerin Suriye’deki geleceği önemli oranda, Türkiye yönetiminin ABD ile HTŞ-SMO üzerinden şantajı da içeren pazarlık gücüne bağlıdır. Erdoğan yönetimi, Kürtlere karşı politkalarında ısrar etmesi durumunda İsrail ve ABD’nin istismar gücüyle hesaplaşmak gibi bir açmazla karşı karşıyadır. Suriye’deki Kürt özerk yönetimini tanıması durumunda ise iç korku nedeniyle krize mahkumdur.

Suriye’nin savaş-çatışma-bölünme sahası olmaktan kurtulması anlık gelişmelere bağlanmayacak denli sancılı bir süreç sorunu haline gelmiştir. Sorun, bir dönemler Irak işgali için uydurulmuş “petrole bulanmış martı” görüntülerine benzer görüntüler eşliğinde zafer çığlıkları atma hafifliği-uçukluğu ve yalanını sığınak edinerek “Çözdük-çözülüyor”; “Biz çözeceğiz-Erdoğan çözecek” palavralarıyla hafifletilecek türden değildir. Emperyalistler, siyonistler, Türkiye ve İran gericiliği, halkların birbirleriyle boğazlaşmalarına yol açabilecek bir kaos ortamı yarattılar. Milliyet, din-mezhep ayrımları çatışma araçlarına daha fazla dönüştürüldü. Colani-Muhammed’in ilk işlerinden biri ‘Emevî Camii’nde namaza durmak oldu. Erdoğan’ın cuma namazını orada kılma operasyonu bugüne değin gerçekleşmemiş olsa da SMO/HTŞ ordularıyla girişilen ilişkiler nedeniyle belki mümkün olabilecektir ama HTŞ’yi “Dar-ül Harb” politikasından vazgeçireceğini garanti edemez.

Yaşanmakta olanların halklar lehine sonuçlar olmadığı; halkların birleşik güçlü mücadeleleri-savaşları olmaksızın da olmayacağı bir kez daha görülmüş bulunuyor. Bölge bir tür kaos mezarlığına dönüştürülmüştür. Gericilik çeşitli türleriyle örgütlenip olanların ayırdına varamayan ve fakat daha iyi bir yaşam istemi de olan kitleleri sürükleyerek hedefleri doğrultusunda mevziler ediniyor. Emperyalist güçlerin dünya ve bölge politikalarından bağımsız olmadığı Suriye’deki ve bölgedeki gelişmelerce bir kez daha gösterilmiş oldu. İşçi sınıfı ve tüm ezilenler, sermaye temsilcilerinin ve din istismarcısı spekülatörlerin dumanlı-sisli yalanlarına kanmama ve kendileriyle birlikte tüm bölge halkları için emperyalizme, siyonizme, iş birlikçi gericiliğe karşı mücadelede birleşme hedefinden sapmamak gibi bir sorunla karşı karşıya bulunuyorlar.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa