13 Aralık 2024 05:00

Suriye'de bitmedi, sürüyor, sürecek o kaos...

Fotoğraf:AA

Paylaş

Suriye 13 yıl süren iç savaştan sonra şimdi ekrandaki haritada vileda sopasıyla gösterilen bölünmüş bir coğrafyaya dönüştü. Şam’da Heyet Tahrir el Şam’ın kurduğu geçici hükümetin kontrol ettiği alanın, Türkiye destekli Suriye ‘Milli’ Ordusu’nun geçici başbakan atayarak el koyduğu arazinin, bir de merkezi Rojava’da olan SGD’nin harekat alanının istikrarsız sınırlarında kaos devam ediyor.

HTŞ’nin el Kaide’den gelen lideri “Bizden korkmayın, Suriye’yi herkesle birlikte yöneteceğiz” diye ılımlı mesajlar veriyor. Ne var ki, Suriye’de Esad’ın ve bir kısım Alevi ordu mensuplarının ülkeyi terk edip geride kalan bürokrasinin de zaten çökmüş devletin devir teslimini ‘barışçıl’ bir biçimde yapmasından sonra bile Suriye’nin siyasi akıbeti belirsiz. Çünkü harita aslında oluşumunu tamamlamadı.

Rusya’nın ve İran’ın birbirini, niye direnmedi diye Esad’ı ve üstü örtük olarak arada Türkiye yönetimini suçlayarak el çektikleri ve ABD-İsrail planına teslim ettikleri Suriye, İsrail tarafından dövülmeye devam ediliyor. Suriye’nin güvenlik sistemleri, deniz kuvvetleri, savunma sistemleri çökertildi. İsrail Golan Tepelerini aştı, Şam’a dayandı. SMO Menbiç’i aştı doğuya, Rojava’ya doğru ‘Yarım kalmış işini’ tamamlamak için atakta. ABD ve İsrail’in izin verdiği yere kadar, kaşla göz arasında alan genişletmek hesabında.

Sözde Batı düşmanı, gerçekte ise Batı emperyalizminin kuklası silahlı cihatçıların lideri başlangıçtaki ılımlı laflarına rağmen, kurumlaşıp yerleştikçe muhaliflerine neler yapabileceği fıtratlarından ve deneyimden malum. Öte yandan Esad bürokrasisinin, irili ufaklı diğer cihatçı örgütlerin biati hükümetin devir teslim işlemi sonrasında elde bir değil. Suriye’de Baas’tan daha gaddar bir şeriat sisteminin çok etnikli ve mezhepli bir ülkenin başına hangi çorapları öreceği de belli değil.

Suriye’deki kaynakların ve arazinin paylaşım savaşı da gerçekte yeni başlıyor. Ülkeyi istila eden barbar kavimlerin gölgesinde Suriye’nin yeniden inşası için bir sürü devlet, başta Türkiye sıraya girmiş durumda.

Rusya’nın Lazkiye’den çekilmesiyle birlikte ülkenin Doğu Akdeniz’e ve oradan Avrupa ve Afrika’ya açılan kıyısı kanal savaşlarında Hayfa Limanından sonraki ikinci önemli kilit noktasını da açmış oldu.

Yanmış, yıkılmış, eğitimli iş gücünün terk ettiği, kalanların ve göçenlerin yıllardır travma yaşadığı ülkede bina, baraj, yol, alışveriş merkezleri, limanlar, demir yolları, finans merkezlerini inşa projesinin ortağı olmak için sahada güç kazanmaya çalışan Türkiye ile hiç sahada görünmeyen Çin’e kadar bir dizi ülke önce ABD-İsrail ile sonra da HTŞ ile kontrat imzalamaya hazırlanıyor. Buna İmamoğlu bile Türkiye Belediyeler Birliği adına aday oldu.

Türkiye’nin anlı şanlı müteahhitleri, devlet kasasından beslenerek, muhtemel geriye dönüşün Suriye’ye akıttığı ucuz emek kitlesinden yararlanarak binalar dikmeye, Suriye’de sermaye biriktirmeye oldukça hevesli.

Cumhur İttifakının bunun için birkaç vize alması gerekiyor. Öcalan’a yapılan ve hedefi Bahçeli tarafından ‘terörsüz Türkiye’ olarak açıklanan çağrının önemli amaçlarından biri de bölgede inşa harekatını Kürt dayanağıyla gerçekleştirmek istemesi. Suriye kapitalizminin ihyasının geleceği bir tokalaşmaya bağlanmış görünüyor. Ama her şey gibi bu süreç de belirsiz.

Hakan Fidan herkesi ortak bir hedef etrafında bir araya getirmek, terörün olmadığı komşularına tehdit olmayan, azınlıklara eşit davranan, dışlamayan bir idari yapının, kimsenin toprağından edilmediği politikanın Türkiye’nin vizyonu olduğunu ve bunda ‘Konuştukları herkesin hemfikir olduğunu’ iddia ediyor. Şimdiden egemenlik alanlarına bölünmüş, bir bölümünde de Türkiye’nin söz sahibi olduğu coğrafyada kaderde kıvançta ortaklaşmış halkıyla merkezi bir Suriye ulus devletinin varlığı kısa vadede bir hayal olsa da hayalden kimse ölmüyor sonuçta. Kendinizi update ediniz (güncelleyiniz), sınıf atlayınız diyor Hakan Fidan. Üç harekat sonucunda elde tutulan Kuzey Suriye topraklarından daha fazlası için kapıda bekleyen Türkiye burjuvazisi sınıf atlamak için Kürt basamağına muhtaç. ABD ve İsrail’in update ettiği Suriye’de yerli milli, beşli, onlu çeteler de duruma göre kendini güncelleyecek. Maaşlarında gecikme olduğunda bayrak yakan SMO’nun da Türk inşaatlarında bekçi üniforması giymeye razı olup olmayacağı da meçhul!

Suriye Kürtleriyle hem müzakere hem mücadele ederek bereketli toprakların, tahıl ambarlarının, petrol alanlarının, Osmanlının eski hegemonya alanlarının kontrolörlüğüne yükselmek, SDG’yi dağıtmak (ki Arap unsurların bir kısmının çözüldüğü de söyleniyor), mümkünse, tıpkı Irak’ta sonradan olduğu gibi, içinde Türk tırlarının dolaşacağı Kürt bölgesine hakim olmak istiyor Türkiye ekonomi çeteleri, tekeller. İsrail-ABD’nin etrafından dolanarak, aradan ne kadar ne koparabilirse.

Şimdiki savaşlar eskisi gibi sürmüyor. Uzun, yıldırıcı, bıktırıcı ataklarla, vekil güçlerin nazını çekerek, ulufe dağıtarak, diğer güçler arasında mekik dokuyarak seneler süren savaşlar zamanı. Mekanın ve coğrafyanın hep kaybettiği, halkların hayatının altüst olduğu kapışmaların kazananı dünyanın her yerinde aynı adres. İçerideki propaganda Erdoğan’a işaret ediyor. Suriye’de sanki iyi bir şeyler olmuş gibi iktidarın sözcüleri Suriye savaşından galip çıkanın Türkiye ve Erdoğan rejimi olduğunu iddia ediyor.

Suriye’de bir tek kazanan var oysa ki. Milyonlarca kişinin sürgün edilmesi, çok sayıda insanın ölmesi ve ülkenin kan gölüne dönüşmesi pahasına şimdi yakıp yıktığını imar etmeye çalışan, ABD ve İsrail’in başını çektiği diğerlerinin bize de bir şey düşse diye bekleştikleri gözü doymaz sermaye güçleri. Kendilerine yol arkadaşı veya vekil olarak şeriatçıları seçtiler ve savunma sistemlerini çökerterek de onları topal ördeğe çevirdiler.

Ortadoğu’nun başına yeni bir bela sarıldı. Buna da ‘devrim’ ya da ‘demokrasi’ diyorlar.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa