Ayak altında

Fotoğraf: Pixabay
SUÇ MASADA
“Odayı dolaşılmaz hale koyan masadır” Üstünden atlasan olmaz. Odadan çıkarmaya kalksan çıkmaz. Çıksa zaten Salâh Birsel bu şiiri yazmaz.
MASA DA MASAYMIŞ
Ne koydumsa üstüne dolmadı. Ne buldumsa koydum olmadı. En son kendimi koydum. Doymadı. Boşuna “Masa da masaymış ha” dememiş meğer Edip Cansever.
DÖNÜŞÜM
Ağacı kesen/kestiren evini de yıkar/yıktırır. Sokak ortasında kalırsın. Sökmüyorsa sokağın taşlarını, kazmıyorsa. Kovalamıyorsa kedi, köpeği.
GÖZÜN GÖRDÜĞÜ
Orhan Veli, gözleri kapalı dinlemiş İstanbul’u. İyi ki gözlerini kapatmış. Açsaydı ne kuşların sürü sürü geçtiğini görürdü, ne dalyanlarda ağların çekildiğini, ne de çıngırakları durmadan çalan sucuları. Birbirine dolanarak göğe yükselen, tepeleri tıka basa dolduran beton dikizlerle PET şişelerde satılan sulardan başka.
TAŞMA
Her resim bir öykü taşır. Bir şiire dönüşür. Çerçevesinden taşarak. Taşıyarak rengini, görüntüsünü. Yaşatarak.
ÖLÜMSÜZ
Her resim bir öyküdür. Şiir olur. Ölümsüzleşir.
GÜNEŞ GİBİ
Resimlerin has bir rengi vardır. Güneş gibi ışıtır yaşamı. En karası bile.
AYAK ALTINDA
Sabah akşam yollarda. Gidip geliyoruz. Bir o yana, bir bu yana. Çalışıp didinerek. Ayak altında. Karıncalar gibi. Ezilerek.
GÜCÜNE GÖRE
Vapur düdükleri neşeyle doldurur gönlümüzü. Bir şarkı gibi. Manda gibi böğürür kimileri. Üflenen buharın gücüne göre.
Evrensel'i Takip Et