13 Aralık 2024 15:28

Böyle istedi savunma

Galatasaray sevinci

Fotoğraf: DHA

Paylaş

Galatasaray ile Eyüpspor arasında oynanan maç analizinde puan kaybını genel görüşün aksine Galatasaraylı futbolcuların çok gol kaçırmalarına değil, takım savunmasındaki sorunlara bağlamıştım.

Bugün de aynı yerdeyim. Galatasaray’ın UEFA maçlarında deplasmanda elde ettiği bir yenilgiyle üç beraberliğin de birincil nedeni savunmasının kötülüğü kanımca. Ya da şöyle söyleyeyim; Galatasaray savunmasının kötülüğü nedeniyle önde olduğu ve beraberliğe getirdiği maçları kapatamıyor.

Ancak tek sorun bu değil. Galatasaray savunmasının kötülüğünün yanı sıra çoğu deplasman maçlarında FK Rigas FS maçı hariç oyuna iyi de başlayamıyor. (Bu karakteristiğe kendi evinde oynadığı birkaç maçı da dahil edebilirim.)

Ne var ki bundan daha da kötü bir şey var. O da Galatasaray teknik direktörünün bu iki sorunun da farkında olmasına rağmen (şimdilik kaydını düşeyim) bunu değiştirememesi.

Dediğim gibi Okan Buruk iki sorunun da farkında ve bunu sıkça dile de getiriyor. Buruk’a göre takımının savunmasındaki temel sorun, sayısal üstünlüğün elde bulundurulduğu anlarda kolayca pozisyon verilmesi. Buruk maçtan bir gün önceki basın toplantısında da bu soruna dikkat çekmişti: “Savunmada kalabalık olduğumuz yerde de pozisyon verip gol yedik. Sivasspor maçında da aynı şekilde oldu.”

Maça iyi başlayamamaya gelince; Buruk’un dünkü maç öncesi oyuna iyi başlamak istediklerini söylemesi bu sorunun varlığından rahatsız olduğu anlamına geliyor.

Dün de bu iki temel sorunun ilk düdükle birlikte Galatasaray’ı esir aldığını gördük. Galatasaray dün de ne savunma hatalarını düzeltebildi, ne de oyuna iyi başlayabildi.

Bunun ne önemi var denilebilir. Önemi şu: Aslında Galatasaray gerçekte iyi bir savunma takımıydı ve hücumu da savunmadan başlatıyordu. Dolayısıyla savunma olmadan hücum da gol atma mecburiyeti ve telaşı nedeniyle zora girebiliyor.

YÜK YUNUS'UN OMUZLARINA BİNDİ

Dün savunma yaşamsal önemdeydi, zira sakatlıklar nedeniyle Galatasaray maça alışıldık hücum seviyesinin çok altında başlamak zorunda kaldı. Takımın taşıyıcı sisteminin Atlas”ı konumundaki Barış Alper Yılmaz ile patlama gücü çok yüksek olan Victor Osimhen’in eksiklikleri Galatasaray’ın hücum gücünü oldukça azalttığını gördük. Bu nedenle hücum yükü, neredeyse bir futbolcunun, Yunus Akgün’ün omuzlarına bindi. Davinson Sànchez’in sakatlanıp çıkmasının ardından Berkan Kutlu’nun sol stopere Yunus Akgün’ün de sol beke çekilmesi onun sınırlı olan enerji depolarının daha önce bitmesine yol açtı.

Sadece bu tablo bile Galatasaray’ın daha iyi savunma yapmasını gerektiren bir unsurdu. Ancak olmadı. Kasımpaşa, FK Rigas FS, Eyüpspor maçında ne olduysa Malmö Fotbolförening (Malmö FF) karşılaşmasında da oldu. Galatasaray binbir zahmetle öne geçtiği bir maçta daha beraberliğe yakalandı.

SAVUNMANIN RÖNTGENİ

Ben maç analizini ağırlıklı olarak savunma üzerinden ele almaya ve bunun nedenlerini tartışmaya çalışacağım.

Burada Galatasaray’ın savunma sorununu iyi gösterdiğini düşündüğüm iki örneği bol görsel eşliğinde göstermek istiyorum.

İlk örnek rakiplerin Galatasaray’ın bire bir adam paylaşım kurgusunu kolayca nasıl bozduklarıyla ilintili.

Dakika 10,55. Berkan Kutlu’nun orta sahaya şişirdiği topu Michy Batshuayi kontrol edemiyor. Bu topu kontrol eden Malmö stoperi, sol bekine pas veriyor, o da sol kanat forvetine. Böylece Malmö hücumu başlıyor. Burada durduruyoruz görüntüyü (aşağıdaki fotoğraf).

Görüldüğü gibi sayısal üstünlük 8’e 7 Galatasaray’da; ayrıca 7 futbolcuyla topun arkasında. Malmö’de ise topun önünde 4 oyuncu var. Sahadaki eşleşmeler şöyle: Busanello-Jelert, Bolin-Baltacı, Christiansen-Sànchez, Botheim-Bardakcı, Rieks-Kutlu ile Rosengren-Torreira.

Şimdi görüntüyü akıtmaya başlıyorum.

Malmö’nün çift santrfor oynayan kaptanı Christiansen çizgiye yanaşarak topu istiyor, onun takibinde olan Sànchez de çizgiye yanaşıyor (aşağıdaki fotoğraf).

Christiansen topu aldıktan sonra Bolin boşa koşu gösteriyor. Bunun üzerine Sànchez ve Baltacı adam değişiyorlar. Baltacı Christiansen’i alırken Sànchez Bolin’e yöneliyor. Ancak bu değişim sırasında zaman kaybından dolayı iki Galatasaraylı marke etmek istedikleri rakip oyunculara uzak kalıyorlar. Bu sırada Torreira’nın marke ettiği Rosengren de sol öne koşu gösteriyor (aşağıdaki fotoğraf).

Christiansen boş durumdaki Bolin’i kaçırıyor. Onu Torreira karşılamaya çalışıyor. Ancak aut çizgisine ilerleyen Bolin yerden kale çizgisine paralel bir top gönderiyor Galatasaray ceza sahasına (aşağıdaki fotoğraf).

Sonuçta top kimseye değmeden ama Berkan Kutlu’nun kontrolünde aut çizgisine doğru gidiyor.

MALMÖ BASKIYLA TOPU YİNE KAZANIYOR

Hücum bitti mi? Hayır, devam ediyor. Berkan Kutlu topu kontrol ettikten sonra Yunus Akgün’e veriyor. Sırtı rakibine dayalıyken topu alan Akgün üç kişi arasından çıkmaya çalışırken topu kaybediyor (aşağıdaki fotoğraf).

Bu topu kazanan Rieks hemen Chriastensen’e veriyor pasını. Christiansen sağ öne koşan Rosengren’i kaçırmaya çalışıyor, ancak burada Bardakcı pas arası yapıyor ve küçük bir hareketle Christiansen’i terse yatırıyor. Ne var ki Bardakcı çok yavaş hareket ediyor. Bu nedenle yerden kalkan Christiansen Bardakcı’dan topu çalıp Botheim’a veriyor. Onun şutunu Sànchez blokluyor (aşağıdaki fotoğraf).

Dönen topu Rosengren ceza sahasına dalan Chriastensen’in önüne indiriyor. Ancak topun çok altına giren Christiansen’in şutu kalenin üstünden dışarı çıkıyor (aşağıdaki fotoğraf).

POZİSYON ANALİZİ

Toplam 36 saniye süren bu Malmö hücumunu iki sekansta inceleyeceğim. İlk sekans Kutlu’nun topu kontrol etmesine kadar sürmüştü. İkinci sekans ise Akgün’ün top kaybıyla başlamıştı.

İlk sekansta Galatasaray savunmasında ciddi bir adam değişimi sorunu yaşanıyor. Sànchez’le Baltacı burada doğru bir şekilde adam değişimi yapamıyorlar. Böylece Christiansen tek topta Galatasaray’ın iki stoperini birden oyundan düşürerek Bolin’i kaçırıyor.

Geliyorum ikinci sekansa. Bu sekansa rakibinden baskı yiyen Galatasaray savunmasında futbolcuların üst üste hata yaptıklarını görüyoruz. Önce Akgün top kaybı yapıyor, ardından Bardakcı. Bu sekans Christiansen’in boş durumda şut atmasıyla sonuçlanıyor.

Malmö’nün bu hücumu iki şeyi çok açık biçimde ortaya koyuyor: İlki akıllı paslaşmalara dayalı setlere sahip rakip takımlar Galatasaray’ın bire bir adam savunmasını kısa sürede yerle bir edebiliyorlar. İkincisi Galatasaraylı oyuncular rakip baskısında geriden oyun kuramıyorlar ve top kaybı yapıyorlar.

BİR UZUN TOPLA DAĞILAN SAVUNMA HATTI

Buradan geliyorum ikinci örneğe. Dakika 23,14. Galatasaray rakip yarı sahasında baskı yapmaya çalışırken Malmö’nün sol beki Busanello uzun bir top atarak sol çizgideki Bolin’i kaçırıyor. Burada yine görüntüyü durduruyorum (aşağıdaki fotoğraf).

Görüldüğü gibi Galatasaray yarı sahasında sayısal üstünlük 4’e 2 Galatasaraylı oyuncuların lehinde. Oyunu akıtıyorum (aşağıdaki fotoğraf).

Baltacı burada Bolin’i kaçırıyor. Böylece Rieks’in de katılımıyla Malmö 3’e 4 hücum başlatıyor. Bolin ceza sahasına koşan Christiansen’e pas vermek istiyor. Ancak bu pas Sànchez’den dönüp yine Bolin’in önünde kalıyor. Bolin daha sonra ceza sahası dışından Galatasaray kalesine şut çekiyor. Ancak bu şutu Bardakcı blokluyor (aşağıdaki fotoğraf).

Malmö’nün bu hücumuna Botheim’ın yanı sıra sağ bek Larsen ile Rosengren de katılırken Galatasaray’da ilk planda sadece Sara savunmaya dönebiliyor. Böylece sayısal üstünlük 6’ya 5 Malmö’ye geçiyor (aşağıdaki fotoğraf).

Bardakcı’dan seken topu Larsen kontrol ediyor. Bu sırada Yunus Akgün de kadraja giriyor, ardından da Torreira. Larsen sağ taraftaki Rieks’le paslaştıktan sonra topu ceza sahasına ortalıyor (aşağıdaki fotoğraf).

Ortadan önce Metehan Baltacı’nın arkasında olan Botheim Galatasaraylı oyuncu tarafından hiç rahatsız edilmeden topa kafayı vurarak takımını öne geçiriyor (aşağıdaki fotoğraf).

HÜCUM ANALİZİ

Bu hücumda gördüklerim şöyle:

  1. Metehan iki ölümcül hata yapıyor. İlkinde marke ettiği Bolin’i kaçırıyor. İkincisinde ise çevre kontrolü yapmadığı için Botheim’ın kafayla golü atmasını önleyemiyor, sadece pozisyonu izliyor.
  2. Yunus Akgün marke etmesi gereken Larsen’i takip edemiyor.
  3. Kanımca en önemlisi, uzun topun atılmasından dokuz saniye içinde Galatasaray’da hiçbir oyuncu geriye dönmüyor, dönemiyor.

Burada da görüldüğü gibi Galatasaray sayısal olarak üstünken gerek atalet, gerekse de yanlış yerleşim ve adam kaçırmadan dolayı kolayca gol yiyor.

SAVUNMA HATALARININ NEDENLERİ

Bunlar sonuç tabii. Nedenleri önemli. Galatasaray’ın savunmasının yeterince iyi olmamasının birkaç nedeni var.

Kanımca en önemli neden oyuncuların çoğunluğunun Okan Buruk’un Galatasaray’a oynatmak istediği taktik açıdan zengin oyuna uyum sağlayabilecek donanımda olmamaları.

Bunu biraz açmak istiyorum. Dün Galatasaray 343 formasyonuyla sahaya yayıldı. (Burada hemen belirtmem gerekir ki takımın formasyonunu hücumda sahaya nasıl yayıldığı belirler.) Buna karşın rakibini de 442 formasyonuyla karşıladı. Yani hücumda ve savunmada farklı formasyonlarla sahadaydı.

Üçlü sisteme geçinceye dek Galatasaray 4231 formasyonuyla hücum ederken rakibini de 442’yle karşıladığı için dörtlü savunma hattında yer alan futbolcuların görev tanımları değişikliğe uğramıyordu. Ancak bu dün değişti. Hücumda 343, savunmada 442 formasyonlarıyla sahaya yayılmak nedeniyle savunmadaki oyuncuların, özellikle Metehan Baltacı’nın görev tanımı değişti. Metehan hücumda üçlünün sağ stoperiyken Malmö hücumlarında dörtlünün sağ bekiydi.

Kabul edilmeli ki eğer bir takım aynı maçta iki farklı formasyonla oynuyorsa bu, defans hattındaki oyuncuların üstün taktik bilgisine sahip olmalarını gerektirir. Sànchez, Bardakcı ve Kutlu için kısmen taktik bilgilerinin iyi olduğunu söyleyebiliriz, ancak Baltacı için bunu söylemek mümkün değil. Kaldı ki Baltacı’nın altyapısı da çok iyi değil. Rakibini karşılarken bazen hata yapabiliyor. Ayrıca çevre kontrolü de zayıf. Bu nedenle maç içinde kolayca taktik disiplinini kaybedebiliyor.

Galatasaray’ın savunmasında gördüğümüz hataların temel nedenini bence bu oluşturuyor. Metehan Baltacı’nın yanı sıra, özellikle de kanat bek oynadıklarında Yunus Akgün ile Barış Alper Yılmaz’ın taktik ve pozisyon bilgilerindeki zayıflıklar Galatasaray’ın savunma gücünü aşağı çekiyor.

ATLET OYUNCU EKSİKLİĞİ

Savunma hem atletizm (hız, çeviklik ve dikey yükselme becerisi), hem de pozisyon bilgisi isteyen bir kategori. Galatasaray savunmasında pozisyon bilgisi eksikliğinin yanı sıra atletizm eksikliği de mevcut. Galatasaray’da savunma dörtlüsüyle merkez orta saha ikilisini defansın merkezi olarak konumlandırdığımızda bu altı oyuncu içinde sadece Sànchez’in atlet bir oyuncu olduğunu görüyoruz. Dün bu pozisyonlarda görev yapan diğer oyuncuların (Baltacı, Bardakcı, Kutlu, Akgün, Torreira, Sara ve Demirbay) atletizm yeteneklerinin oldukça sınırlı olduğu çok açık. Bu açıdan Galatasaray’ın Ismail Jacobs’un eksikliğini yaşamsal önemde hissettiğini söylemek yanlış olmayacaktır.

FİZİKSELLİKTE SINIFTA KALANLAR

Üçüncü neden ise Avrupa maçlarında Galatasaraylı oyuncuların bir bölümünün ikili mücadelelerde fizik olarak güçlü kalamamaları, topu rakiplerinden söküp alamamaları. Burada kastettiğim oyuncular Jelert, Akgün, Sara, Torreira ve Mertens; yani neredeyse takımın yarısı.

Bu fiziksellik eksikliğini dün Galatasaray özellikle maçın ilk bölümünde derin biçimde yaşadı. Malmö’nün temposuna ve fizikselliğine karşı koyamadı ve bu nedenle daha önce Young Boys, AZ Alkmaar deplasmanlarında gördüğümüz gibi oyuna mahkûm başladı.

Ana nedenler bunlar. Bir de yan nedenler var.

DAR ROTASYON SORUNU

Bunların başında Galatasaray’ın iki kulvarda yoluna dar rotasyonla yola devam etmesi geliyor. Burada aslında kadro derinliğinin yetersizliğine değil, teknik heyetin oyuncu tercihlerine dikkat çekmek istiyorum.

Okan Buruk her maça elindeki en iyi 11’le çıkmak arzusunda olan bir teknik adam. Ancak belli ki takımdaki oyuncular bu tempoyu kaldıramıyorlar. Bu nedenle de her maçta neredeyse darbeye bağlı olmayan sakatlıklara şahit oluyoruz. (Galatasaray’da sadece Barış Alper Yılmaz darbeye bağlı sakatlık nedeniyle maç kaçırdı. Mauro Icardi hariç diğerlerinin neredeyse hepsi ise adale sakatlığı yaşadı.)

JELERT'İN YALNIZLIĞI

İkinci neden de yine dar rotasyonla ilintili. Kanımca oyuncu tercihleri nedeniyle Okan Buruk bazı oyuncuları kaybetti. Bunların başında Victor Nelsson geliyor, zira dün gördük ki oyuna pek girmek istemedi. Bunun yanı sıra yine oyuncu tercihleri nedeniyle bazı oyuncular da maç ritimlerini kaybettiler, ya da hiç kazanamadılar. Buna örnek olarak da Elias Jelert’i verebilirim. Dün gol attığı maçta, çok uzun süredir 90 dakika oynamadığı için Yunus Akgün’ün sakatlandığı pozisyonda kenara gelerek çıkmak istediğini iletti (aşağıdaki fotoğraf).

Jelert’le ilgili bir detay daha vermek istiyorum. Takım arkadaşları ya güvenmedikleri için, ya da kimya sorunu nedeniyle Jelert’e pek pas vermiyorlar. Bu nedenle Galatasaray’da oynadığı sürelerde hücum kurgusu içinde Jelert’i aktif biçimde göremiyoruz. Buradan hareketle Jelert’in Galatasaray’da yalnız bir adam olduğunu söylersem çok yanlış bir şey demiş olmam. Jelert’in yalnızlığını gol sevincinde çok açık biçimde gördük.  

Bu tezimi desteklemek amacıyla önemli bulduğum bir veri paylaşmak istiyorum. Jelert dün sağ kanat beki olarak 87 dakika görev yapmasına karşın topa sadece 51 kez dokunabildi. Buna karşın sol kanat beki olarak görev yapan Berkan Kutlu ve Yunus Akgün ise sırasıyla 91 ve 59 kez topa dokunma fırsatı yakaladı. Bu veriyi Jelert’in oyun kurgusunda çok aktif yer almadığının göstergesi olarak okuyabiliriz.

Galatasaray’ın iyi savunma yapamamasının bir diğer nedeni de oyun içinde sakin kalabilen oyuncu sayısının çok az olması. Buna yol açan temel faktör ise kanımca kültürel: Takımın ağırlığını sıcak kanlı coğrafyaların çocukları (Türkiye, Latin Amerika ve Afrika) oluşturuyor.  Gerçekten de Dries Mertens, Victor Nelsson ve Elias Jelert ile altyapısını Avrupa’da alan Mauro Icardi hariç diğer diğer oyuncuların çoğu maç içinde duygusal dalgalanmalar yaşıyorlar, oyun içinde sakinliklerini koruyamıyorlar. Dün de gördük bunu. Galatasaraylı oyuncular gerek oyunun başında, gerekse de fiziksel olarak yorgun oldukları için oyunun sonunda disiplinden koptular.

SONUÇ

Eyüpspor maçında Galatasaray’ın aldığı beraberlik kaçırılan gollere bağlanmıştı. Hatırlanacağı gibi o maçta Eyüpspor kalecisi 12 kurtarış yapmış, Galatasaray 4,70 gibi çok yüksek bir gol beklentisi değeri yaratmıştı.

Oysa dün tam tersi oldu. Avrupa Ligi’nde en çok şut ve en çok isabetli şut çeken takım konumundaki Galatasaray hücumda yok gibiydi. Bu nedenle de maçı toplam beşi isabetli dokuz şutla ve 0,81 gol beklentisiyle tamamladı.

(Galatasaray dünkü düşük istatistiklerine rağmen halen Avrupa Ligi’nde 20,0’la maç başı en çok şut atan ve 7,8’le en çok isabetli şut atan takım durumunda. Galatasaray bunun yanı sıra 14,1’le penaltısız en çok gol beklentisi değeri üreten ikinci takım.)

Bu veriler Galatasaray’ın Malmö karşısında hücum anlamında Avrupa Ligi’ndeki en kötü maçını oynadığı anlamına geliyor. Bunun başlıca nedeni elbette eksiklikler, özellikle de Osimhen ve Barış Alper Yılmaz’ın eksikliği.

Dolayısıyla bu kadar kötü bir hücum performansının olduğu maçta atılan goller çok değerli. Galatasaray dün iki gol atmasına rağmen savunmadaki savruk duruşu nedeniyle skoru koruyamadı ve bu sezon dördüncü kez öne geçtiği maçtan beraberlikle ayrılmak zorunda kaldı.

Bu da bizi şuna götürüyor. Galatasaray oyuncuların taktik bilgisini artırmak için özel savunma antrenmanlarına ağırlık vermeli ve bu konuda büyük eksiklik yaşayan Baltacı gibi oyuncularını özel eğitime tabi tutmalı. Bu anlamda teknik heyete bir savunma koçunu eklemek faydalı olabilir.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa