Grev hak, yasak hukuka aykırı
Fotoğraf: Hasret Gültekin Kozan/ Evrensel
Birleşik Metal-İş Sendikasının MESS’in yüzde 40 ücret zammı dayatmasına karşı insanca yaşayacak ücret talebiyle Hitachi Energy, Grid Solutions ve Schneider Elektrik iş yerlerinde başlattığı, Arıtaş Kriyojenik iş yerinde ise 19 Aralık’ta başlatacağı grevler Cumhurbaşkanlığı kararıyla yasaklandı. Uygulama kanıksamadığımız ama süreklileşen bir uygulama. Gerekçe ise sürekli tekrarlanan bir gerekçe: “Grevler milli güvenliği bozucu nitelikte.”
Milli güvenliği bozma iddiasına döneceğiz ama öncesinde “Erteleme mi yasaklama mı” ve hukuken tekrar grev başlatma imkanı var mı sorularına cevap verelim. Çünkü kararda erteleme deniyor ve erteleme süresi 60 gün olarak belirlenmiş. Adı erteleme olduğuna göre, erteleme süresi olan 60 günün sonunda greve yeniden başlanılabilmeli. Ama öyle olamıyor. Resmi Gazete’de yayımlanan kararda erteleme kelimesi geçmesine rağmen bu bir yasaklama.
Kararda, grevlerin yasaklanmasının yasal dayanağının 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu’nun 63. maddesi olduğu belirtilmiş. Bu madde aynen şöyledir: “Karar verilmiş veya başlanmış olan kanuni bir grev veya lokavt genel sağlığı veya millî güvenliği bozucu nitelikte ise Cumhurbaşkanı bu uyuşmazlıkta grev ve lokavtı altmış gün süre ile erteleyebilir. Erteleme süresi, kararın yayımı tarihinde başlar. Erteleme kararının yürürlüğe girmesi üzerine, 60’ıncı maddenin yedinci fıkrasına göre belirlenen ara bulucu, uyuşmazlığın çözümü için erteleme süresince her türlü çabayı gösterir. Erteleme süresi içerisinde taraflar aralarında anlaşarak uyuşmazlığı özel hakeme de götürebilir. Erteleme süresinin sonunda anlaşma sağlanamazsa, altı iş günü içinde taraflardan birinin başvurusu üzerine uyuşmazlık Yüksek Hakem Kurulunca çözülür. Aksi takdirde işçi sendikasının yetkisi düşer.”
Yasa metnini okuyan herkesin anlayabileceği gibi, 60 günlük sürenin sonunda tekrar greve çıkılamamaktadır. Toplu iş sözleşmesi ya 60 günlük ara bulucu sürecinde imzalanmakta ya da işçiler Yüksek Hakem Kurulu (YHK) kararına mahkum olmaktadır. Daha kötüsü, işçi sendikası YHK’ye başvurmazsa yetkisi düşmektedir.
Bu nedenle adı erteleme olan bu işlem alenen yasaklamadır. Yasayı hazırlayan bilim kurulu, milletvekilleri, yüzlerce danışman Türkçeyi katletme amacıyla değil, yasak kelimesini kullanmadan yasaklamak, bu yolla kafa karıştırmak amacıyla “erteleme” kelimesini seçmiştir.
Yapılanın erteleme değil yasaklama olduğuna açıklık getirdikten sonra milli güvenliği bozma iddiasına kısaca değinmekte fayda var.
Birincisi greve çıkılan iş yerlerinin tamamı yabancı tekellere aittir. Demek ki kararı alanlara göre yabancı tekeller “Milli güvenliğin güvencesidir.”
İkincisi, milli güvenlik denildiği için bu iş yerlerinin askeri teçhizat ürettiğini düşünebilirsiniz. Ama üretilenler trafo, elektrik panosu, depolama tankları ve benzerleridir.
Bu bilgiler ışığında düşünelim: Bozulan milli güvenlik mi yoksa iktidarın ücret düzeyini düşürme, ucuz işçilik yoluyla sermaye sınıfına kaynak aktarma, ekonomik krizin yükünü işçilerin omuzlarına yükleyerek krizden çıkma planı mıdır?
Gelelim yasaklamanın hukuki değerlendirmesine.
Hukuki değerlendirmeyi önceki yasaklama kararları ve bu kararlara ilişkin başvurularda Anayasa Mahkemesinin ne karar verdiğine bakarak yaparsak; AYM bu yasakla ilgili kararı çok önceden vermişti diyebiliriz. Çünkü AYM, başvurucusu Birleşik Metal-İş Sendikası olan 2015/14862 başvuru numaralı, 09.05.2018 tarihli kararında sendika hakkının ihlal edildiğine hükmetmişti. Kararın konusu yine Birleşik Metal-İş’in greve başladığı veya grev kararı aldığı 38 iş yeri ve işletmeye ilişkin “Grev ertelemesiydi.” Ve son yasağa konu iş yerlerinden 3 tanesi bu 38 iş yeri ve işletme arasında yer alıyordu. Bu nedenle AYM kararı doğrudan son yasağı da kapsayacak niteliktedir.
AYM’nin bahsettiğimiz Birleşik Metal-İş kararında milli güvenlik konusu da irdelenmiş; hükümetin/Cumhurbaşkanlığının ana savunma argümanı olan “Ekonomik güvenlik milli güvenliğin ayrılmaz bir parçasıdır” iddiasının açıklamaya muhtaç olduğu belirtilerek, “ekonomik güvenlik” kavramının grev erteleme sebebi olarak yasada sayılmadığı vurgulanmıştı.
Yukarıdaki kısa özetten de anlaşılacağı gibi Cumhurbaşkanlığının yasaklama kararının hukukta yeri olmadığı tartışılmayacak bir gerçektir. Birleşik Metal-İş ve üye işçiler, iki yıl kadar önce Bekaert ve Schneider grevleri yasaklandığında yasağı tanımamış, grevlerine devam etmiş ve başarılı sözleşmelere imza atmıştı.
Yasaklama kararı, işçilere ve sendikalarına Anayasa ve uluslararası sözleşmelerle güvence altına alınan ve sendika hakkının ayrılmaz bir parçası olan grev hakkını fiilen kullanmaktan başka bir yol bırakmıyor.
- Anayasal haklar çiğnenirken 01 Aralık 2024 04:00
- Yargılama sürelerini kısaltmak iktidarın görevi 24 Kasım 2024 04:06
- Sömürü için yabancı hukuk 17 Kasım 2024 04:32
- AYM kararı kamu TİS’lerini nasıl etkileyecek? 10 Kasım 2024 05:00
- AYM’nin yapısal sorun tespiti ve TİS hakkı 03 Kasım 2024 04:16
- Grev hakkını kullanmanın yolu 27 Ekim 2024 04:44
- Grev kırıcılığı ve mevzuat 20 Ekim 2024 04:50
- Amaç hakları genişletmek olsaydı... 06 Ekim 2024 04:41
- Sendika hakkı ve iki yargı kararı 29 Eylül 2024 04:40
- As Plastik ve kağıt üzerinde kalan haklar 22 Eylül 2024 04:31
- Ara buluculuğun işçiden götürdükleri 15 Eylül 2024 06:34
- Tarihsel gerçek: Emeklilik hakkı, temel bir sosyal haktır 08 Eylül 2024 05:05