Kıbrıs’tan Şam’a bir siyasal İslam okuması
Özer Akdemir/Evrensel
Heyet Tahrir el-Şam (HTŞ)’nin Suriye’deki Esat rejimini devirmesi sonrası Suriye’de yaşanan rejim değişikliği önümüzdeki günlerde daha çok tartışılacak gibi görünüyor. HTŞ Lideri Colani “Bizim hedefimiz İran ve Hizbullah” diyor. Gazze’de yaptığı soykırım sonrası Suriye’ye giren ve Şam’ın 15 km dibine kadar Suriye topraklarını işgal eden İsrail’in işgal ettiği yerlere bayrağını dikmesi Emevi Camii’nde namaz kılmayı marifet sanan bu şeriatçı, siyasal islamcı güruhu zerre rahatsız etmiş görünmüyor.
Suriye’deki gelişmelerin, yaşananların analizi ve ülkemize olası etkileri ile ilgili haber ve yorumlar günlerdir gazetemizde yazıldı. Ben bu hafta yıllar önce Kıbrıs Lefke’de yaşadığım bir olay ile Suriye’de bugünlerde yaşananlar arasındaki bazı ilginç benzerliklere dikkat çekmek istiyorum.
LEFKE’DE BİR ÇEVRE KONFERANSI
Nisan 2007 yılında bir grup bilim insanı ve hukukçu ile ll. Uuluslararası CMC (Cyprus Mining Comporation) Konferansı için Kıbrıs Lefke’ye gitmiştik. Türkiye’den giden yaklaşık 15 kişilik heyetin içindeki tek gazeteci bendim.
Üç günlük konferansta Kıbrıs Lefke’de 1913-1974 yılları arasında faaliyet gösteren Amerikan madencilik şirketi CMC’nin, Türkiye’nin 1974’deki Kıbrıs harekatını bahane ederek terk ettiği maden sahasında geride bıraktığı atıkların yarattığı çevre sorunları ve çözüm önerileri tartışıldı. Konferans programında bir gün de maden atık alanının gezilmesi vardı.
Konferansın yapıldığı Lefke Üniversitesinden maden atık alanına bir minibüs ile giderken sokaklarda gördüğümüz Türkiye’de o zamanlar gündemde olan Aczimendi tarikatı mensuplarının giydiği sarıklı, cübbeli giysilerle dolaşanlar gözümüze çarptı. Ben açıkçası herhalde bir film çekimi falan yapılıyor diye düşünmüştüm ki merakımı Lefkeli arkadaşlar giderdi; “Bunlar Lefke’deki Nakşibendi dergahı Nazım Kıbrısi’nin müritleri.”
Araçta bulunanlar olarak konunun tamamen yabancısı idik. Türkiye’de AKP iktidarda olsa da 28 Şubat sürecinin etkisi hâlâ belirgin biçimde hissediliyordu. Bırakın bu tür giysilerle sokakta dolaşmayı türbanla üniversiteye gitme konusunda bile ciddi tartışmalar vardı. Tam o günlerde Lefke’de böylesi bir manzara ile karşılaşmak hepimizi çok şaşırtmıştı haliyle.
Kıbrıslılar, Kıbrıs’ın tüm yönetiminde Türk askeri varlığının ciddi etkisi bulunduğunu, adadaki komutanlığın cumhurbaşkanından da başbakandan da güçlü olduğunu anlatmışlardı. Hal böyle ise; Türkiye’de üniversitelere başörtü ile girmeye, Aczimendiler gibi küçük bir şeriatçı grubun sarıklı, cübbeli sokaklarda gezmelerine sert tepki gösteren askerin, Kıbrıs’ta koca bir mahallenin tarikat dergahına çevrilmesine sessiz kalmasını da anlayamamıştık açıkçası.
LEFKE’DEKİ NAKŞİ DERGAHINDA
O gün, Lefke’nin hemen yanı başındaki terk edilmiş maden atık alanında kimyasal kirlilik nedeniyle çok da uzun tutulamayan gezinin ardından öğle yemeği Lefke Gemikonağı’da bir lokantada yenildi. Yemekte maden atıkları kadar Lefke’deki bu Nakşi dergahı da konuşuldu. Gruptan birisi dergaha gitmeyi teklif etti.
Aklımda kaldığı kadarıyla İzmirli Avukat Şehrazat Mercan, Ege Üniversitesi Nükleer Enerji Bölümünden Prof. Dr. Mehmet Nurullah Kumru ve Bergama Köylülerinin Avukatı Senih Özay ile Lefke’nin kenar mahallesinde bulunan dergaha gitmeye karar verdik.
Dergahın bulunduğu mahallenin girişinde tarikat mensupları tarafından işletilen bir kahveye girdik öncelikle. Duvarları Şeyh Nazım Kıbrısi ve kendinden daha genç görünen başka bir sakallı sarıklı kişinin fotoğrafları ve Arapça yazılarıyla dolu kahvede bizden başka dünyanın çok farklı ülkelerinden geldiğini öğrendiğimiz kadınlı erkekli gruplar vardı.
Kahvedeki dergah görevlilerine Lefke’deki çevre konferansına katılım için burada olduğumuzu ve gelmişken şeyhle tanışmak ve onla konuşmak istediğimizi söyledik. Bizi, eski ahşap bir kapıdan geniş bir avluya aldılar. Şehrazat Hanım’ı kadınların olduğu bölüme götürürlerken, bizi, Kıbrısi’nin fotoğrafları, çerçeveli hat yazıları, “Nar-ı Ney, Aşk-ı İlahi” gibi adları olan kasetler, tespihler, kokuların satıldığı dergahın giriş holünden bahçeye götürdüler. Onlarca mürit oturmuşlar sohbet ediyorlardı. Dergahta öğle yemeği saati imiş ve bize de tok olduğumuzu söylememize rağmen ısrarla “Size de nasip olsun” diye tavuklu şehriye çorbasına benzer birer tabak yemek getirdiler.
"ABD’YE KARŞI ÇIKMANIN BİR FAYDASI YOK"
Şeyhin namazda olduğu, gelince bizi yanına götüreceklerini söylemelerine rağmen orada bulunduğumuz yaklaşık 1 saat içerisinde ne şeyh namazdan geldi ne de bizi onun yanına götürdüler. Dergahta kaldığımız süre içerisinde üst düzeyde olduğu anlaşılan birisi bizimle sohbet etti. O bizi, biz onları anlamaya çalıştık bu sohbette. Ben o günlerde kanlı bombalama görüntüleri ile televizyonlarda canlı canlı verilen Amerika’nın Irak işgalini sordum. Sorudan rahatsız olduğunu belli etti. “Ona biz bir şey diyemeyiz, Allah bilir” gibi bir şeyler söyledi. Ben ısrar ettim “İyi de binlerce insanın, Müslüman’ın kanları dökülüyor. Bu işgalle ilgili sizlerin bir diyeceği yok mu?” diye. Gönülsüzce verdiği yanıtlar aşağı yukarı şöyle idi; “ABD Irak halkının başına Allah tarafından verilen bir beladır. Onlar Kerbela’da peygamberin torunları Hasan ile Hüseyin’i şehit etti. Allah da bu yüzden onların başına ABD’yi musallat etmiştir. ABD’ye karşı çıkmanın bir faydası yok. Allah gerekeni yapacaktır.” Çevresindeki müritler de bu sözleri kafalarını sallayarak onaylıyorlardı.
ŞEYH KIBRISİ İNGİLİZ, DAMADI ABD VATANDAŞI ÇIKTI!
Sonradan öğrendim ki dergahın her tarafında Şeyh Nazım Kıbrısi ile yan yana fotoğrafları olan sakallı sarıklı genç adam, İngiliz vatandaşı olan Kıbrısi’nin Ürdün asıllı ABD vatandaşı damadı Muhammed Hişam Kabbani imiş. Kabbani’nin geniş bir mürit çevresi de ABD’de varmış. Kıbrısi’nin dergahındaki sohbette tüm dünyayı kana bulayan emperyalistlere karşı da tek bir olumsuz cümle duymadık.
Bize şeyhi göstermediler o gün. Namazdan bir türlü gelemeyen şeyh meğer biz müritleri ile içeride sohbet ederken kadınların bulunduğu bölümde imiş.
"GAVUR İZMİRLİ" AVUKATLA KIBRISİ’NİN KARŞILAŞMASI
Av. Şehrazat Hanım şeyh ile karşılaşmasını şöyle anlattı bize dergah çıkışında; “Biz içeride belki 15-20 kadın oturuyorduk. Benim dışımda hepsi çarşaflı, başörtülü idi kadınların. Ben örtü vermelerine rağmen başımı kapatmadım. O sırada içeri ufak tefek, bembeyaz sakalı göğsüne kadar uzamış hafif kambur cübbeli, sarıklı bir adam girdi. Benim dışımda herkes saygıyla ayağa kalktı. Adam benim ayağa kalkmadığımı görünce yanındaki kadınlara “kim bu” diye sordu. Kıbrıs şive ile konuşuyordu. “Şeyhim, misafirimiz avukat. Burada bir konferansa katılmak için İzmir’den gelmiş” diye tanıttılar beni. Fıldır fıldır dönen, sert, alaycı bakışlarıyla bir süre süzdü beni ve “Gavur İzmir” dedi yüzüme karşı. Bir şey dememe fırsat vermeden dönüp gitti başka bir odaya.”
SİYASAL İSLAM VE EMPERYALİZM İLİŞKİSİ
Suriye’yi ele geçiren şeriatçı HTŞ ve L Colani’nin ne ABD ne de Şam’ın dibine kadar Suriye’yi işgal ederek gelen İsrail aleyhine tek olumsuz cümle kurmamaları aklıma Lefke’deki Nakşi dergahını ve onun Şeyhi Nazım Kıbrısi’yi getirdi. Kıbrısi’nin AKP’nin iktidara gelişi sürecinde partiye çok ciddi parasal destek sağladığına dair bilgiler ve telefon konuşmaları da sonradan ortaya saçıldı.
Siyasal İslamın, onu koruyup, kollayan, çıkarları için zaman zaman öne sürüp, zaman zaman geri çeken emperyalist efendilerine gösterdikleri sadakat HTŞ ve Colani örneklerinde bir kez daha gözler önüne serildi. Bazen tam tersi bir algıya oynasalar, binlerce insanın canına mal olan saldırılar yapsalar da (11 Eylül saldırıları, Hamas’ın İsrail’deki festival baskınları gibi) siyasal İslam emperyalist ülkeler için çok kullanışlı bir aparat olmayı sürdürüyor hâlâ. Olan yine mazlumlara, samimi inananlara, gariban halka, yoksullara ve savaşlarda zarar gören tüm canlılara oluyor...
- “Yarın diye bir şey var” 27 Ocak 2025 04:26
- Geri çekilin, halk uyandı! 20 Ocak 2025 06:15
- Nilüfer Çayı’ndaki kirlilik Marmara’daki müsilajı da tetikliyor 13 Ocak 2025 04:25
- İklim değişikliği politikalarında Trump endişesi 06 Ocak 2025 04:46
- Kayıp bir yıldan yeni bir dünyaya... 30 Aralık 2024 06:42
- Çevre mücadelelerine karşı şirketlerin "kutsal kitabı" 23 Aralık 2024 04:34
- Siyasette dip temizliği 09 Aralık 2024 04:09
- Bu toprağın sonu!.. 02 Aralık 2024 04:33
- Doğa ve Direniş Öykülerinden çıkıp geldiler 25 Kasım 2024 04:12
- COP29 toplantıları ya da "Bir şey yapılıyor tiyatrosu": Tam bir zaman kaybı 18 Kasım 2024 04:20
- Kaz Dağları kardeşliği... 11 Kasım 2024 04:44
- Namlunun ucunda yaşamı savunanlar: Kırılırız ama eğilmeyiz!.. 04 Kasım 2024 04:51