Yuvaya dönüş, nüveye dönüş
Fotoğraf: Elif Öztürk/AA
Beşiktaş'ta yeni başkanlık seçimine az bir süre kaldı. İki adayın yarışacağı seçim öncesinde en önemli tartışmalardan birisi sistemin ne kadar doğru ve yararlı olup olmadığı. Öyle ki; sınırsıza yakın yetkiye sahip olan bir başkan, görev süresinde istediği gibi hareket edip “uygun” gördüğü anda rahatça istifa edebiliyor. Bedel süreci de epey tartışmaya açık! Bu da bizi bu sistemde uzun vadeli çözümlerin uygulanmasının zor olduğu sonucuna götürüyor. Ancak feraha çıkmak için bir o kadar elzem.
Dünyanın ve ülkenin ekonomik durumu göz önüne alındığında “acil nakit” görmezden gelinemeyecek bir ihtiyaç. Hele ki her yıl 50 milyon dolar faizi olan bir borç yükünü taşıyan Beşiktaş için hava gibi, su gibi… Burada önemli olan bu nefesin geçici bir dönemden ibaret olmaması. Gayrimenkul ve benzeri projeleri işin ehilleri açıklayarak anlatır. Bize ise en başarılı olunan dönemlerde bunun nasıl gerçekleştiğini hatırlamak düşer.
Başarı ve Beşiktaş deyince ilk akla gelen isim Süleyman Seba elbette ve anlatılan odur ki ihtiyaç olduğunda Siyah-Beyaz'a gönül vermiş iş insanlarına bir sözü yetermiş destek için. Artık onun ağırlığında birini beklemek hayal olsa da bugünün Beşiktaşlı varlıklılarını ikna etmek ivedilikle uygulanması gereken bir adım olmalı adaylar için.
Geçici olmaması gereken nefese gelince… Elbette çok yeni bir şey söylemeyeceğim ama güncellenerek bu çağa kadar önemini yitirmeyen tek çözüm öz kaynak düzeninin yeniden canlandırılması. '80'lerin başında filizlenip '90'larda meyvesini vermeye başlayan dönem her ne kadar “Metin Ali Feyyaz” olarak adlandırılsa da Beşiktaş'ın bu unutulmaz başarılarına imza atan futbolcuların büyük çoğunluğu altyapı tedrisatından geçmişti. Bir spor kulübünü camia yapan onun kültürü, gelenekleri ve hatta ritüelleridir diyorsak futbol emekçilerinin bunu en sağlam şekilde öğrenip içselleştireceği, o karakterle beraber büyüyeceği yer orasıdır. Nitekim '90'lı yıllardaki fırtına, kulübe olan bu manevi bağ sayesinde müthiş bir arkadaşlığa da dönüşerek koptu. Hem bir İngiliz'i bile(!) içine katarak. Bugün belgesel veyahut nostalji röportajlarında izlediğimiz o futbolcuların şu yaşlarında hâlâ gözlerinin dolması da bundandır.
Ve arkadaşlık bulaşıcıdır. Başarıyla harmanlanan böylesi bir ortamla kuşatılıp buna “yabancı” kalmak imkansız olur. Bir sporcunun çalışma disiplini ve yetenekleri ne kadar önemliyse bunları sahaya yansıtmak için duyduğu manevi ihtiyaç, gücünü ortamına ne kadar ait hissettiğinden alır. Böylece yabancı futbolcuların da bu yüksek enerjiden nasibini alması kaçınılmaz olur. Buna rağmen alamayanlar da karakterleriyle beraber elenip giderler.
Kötü günlerde en büyük etkinin her zaman taraftara ait olduğunu düşünsem ve umudumu en çok o yandan diri tutsam da; artık Beşiktaşlıların da bir sevinç silsilesini hak ettiğini düşünüyorum. Onlar da insan en nihayetinde! Ve siz böylesi bir takım kurun da bakın arkanızdaki milyonlardan daha büyük bir güce ihtiyacınız olacak mı?
Öz kaynak başarısının güncellenerek önemini koruması ise günümüz şartlarında ekonomik karşılığının yadsınamayacak büyüklükte olması. Buradaki verim ne kadar artarsa futbolcu satışlarından gelecek gelirlerle mali projelerin de önü açılacak ve bu düzeni oturtmuş bir Beşiktaş'ta uzun vadede “paralı başkan/yönetici” mahkumluğu da sona erecektir.
Son olarak ülke futboluna ve milli takıma katkılarından da bahsetmek isterdim ama konumuz Beşiktaş olunca iyimser olunacak son konu bu oluyor. Ne diyelim; bu da bu yazının esprisi olsun!
- Kuruşu kuruşuna sahip çıkma zamanı 03 Aralık 2024 04:49
- Siz nerede olduğunuzu sanıyorsunuz beyefendi? 26 Kasım 2024 04:43