18 Aralık 2024 03:51

Rus ruleti

Galatasaray sevinci

Fotoğraf: DHA

Paylaş

Öncelikle Galatasaray için maçın önemini gösterdiğini düşündüğüm bir şey söylemek istiyorum.

Milli maç arası sonrasında Galatasaray’ın yoğun fikstürü 23 Kasım’da Bodrumspor maçıyla başladı. Ardından AZ Alkmaar’la deplasmanda oynadı, dönüp Eyüpspor’la karşılaştı. Bu yoğun fikstürde Galatasaray 24 günde altı maç oynadı ve bunlardan sadece Sivasspor deplasmanı öncesinde bir hafta dinlenme fırsatı buldu. Ancak o maçta da önce 15’inci dakika 10 kişi kaldı, ardından da 1-0 geriye düştü. Bu nedenle o maçta da aşırı enerji harcamak zorunda kaldı. O maçtan dört gün sonra da Malmö FF deplasmanına gitti. Dört gün sonra da Trabzonspor karşısına çıktı.

Bu altı maçın ortak bir özelliği var. Altı takım da Galatasaray maçına özel önem verdi ve bu nedenle de Galatasaray için özel çalıştılar. Ancak hiçbiri amacına ulaşamadı. Altı takım arasında buna en yaklaşan Malmö ve Trabzonspor oldu. Malmö uzatma dakikalarında beraberliği yakaladı. Trabzonspor ise 3-2 öne geçtiği maçın uzatma dakikalarında Galatasaray’a teslim oldu.

Tersinden söyleyecek olursam, bu 24 günlük süreçte Galatasaray oynadığı maçlardan önce en fazla üç gün çalışma fırsatı buldu, çoğuna da birisi taktik antrenman olmak üzere iki idmanla hazırlandı.

Ne anlama geliyor bu? İki anlamı var, ilki Galatasaray’ın bu zorlu süreçte sürekli muzaffer olması için bagajının çok dolu olması (oyun ezberine sahip olmak) gerekiyor. Ancak tahminlerin aksine çok dolu değil Galatasaray’ın bagajı. İkinci anlam; bu süreçte Galatasaray’ın rakipleri neredeyse sezonun en iyi maçlarını oynamak arzusuyla hazırlandılar bu karşılaşmalara. Başta Trabzonspor olmak üzere çoğu da sezonun en iyi maçını Galatasaray’a karşı oynamayı başardı.

Dolayısıyla bu süreçte Galatasaray’ın onca eksik oyuncusuna rağmen yıkılmadan iki kulvarda da yoluna devam etmesi hiç kuşkusuz Galatasaray’ın dirençli karakterini ortaya koyuyor. Hatta, Galatasaray’ın 10 kişiyle Sivasspor’u 1-0’dan geri dönerek yenmesi ve 3-2 geriye düştüğü maçta Trabzonspor’u 4-3’le geçmesinin sahadaki Galatasaray karakterini daha da yukarı çektiği de söylenebilir.

Ancak ben buna başka bir şey daha ekleyeceğim. Evet Galatasaray iki kulvarda da ilerliyor, ancak sürdürülebilir olmayan bir şekilde ilerliyor. Çünkü ortaya çıktı ki Galatasaray en temel karakteristiği olan iyi savunma takımı özelliğini çoktan yitirdi ve artık maçlarını kazanması için her maç minimum üç, hatta dün olduğu gibi dört gol atması gerekiyor. Bu da orta vadede çok mümkün değil, hele takım sürekli sakat veriyorken.

Nitekim savunma sorununu Okan Buruk da dile getirdi maçtan sonra, “savunma anlamında ben mutsuzum. İnanılmaz kötü savunma yaptık bugün” dedi.

Burada Trabzonspor’un Okan Buruk’u şaşırtan bir taktikle sahaya çıkarak Galatasaray savunmasının zayıf yönlerini daha ortaya çıkaracak bir anlayış içinde oynaması söz konusu değildi. Tam tersine Okan Buruk ve Galatasaray Trabzonspor’un nasıl oynayacağını çok iyi biliyordu. Yani sorular bilinen yerlerden gelmişti.

Nitekim Okan Buruk maç sonu açıklamasında bunu da açık biçimde söyledi. “Şunu net bir şekilde biliyorduk; Uğurcan’a toplar gidecek Uğurcan’dan da uzun toplar gelecek. Çok fazla Trabzonspor’un oyun kurmasını beklemiyorduk, uzun toplar bekliyorduk. Bunu bile bile yediğimiz, arkamıza yediğimiz uzun toplar oldu” dedi Buruk. Sonra şöyle devam etti: “Maç öncesi konuşmamda da oyuncularıma da aynı şeyi söyledim. Rakibimizin hücum hattı çok kuvvetli, ama savunma hattı çok fazla pozisyon verecek. Biz iyi savunma yaparsak bu maçtan galip ayrılırız.”

Bu aslında bir itiraf, Okan Buruk bu sözleriyle bize Galatasaray’ın maçı iyi savunma yaparak değil, kötü savunma yaparak kazandığını söylemiş oldu aslında.

Kötü savunma bir sonuç. Ben bunun nedenlerini tartışmaya çalışacağım.

1. KADRO YAPILANMASI ZİHNİYETİ

Galatasaray teknik heyetinin çok dikkat çekmeyen bir özelliği var: Oyuncu grubuna toplam bir yetenek havuzu olarak bakıyorlar ve kadroya yeni bir futbolcu eklerken bu yetenek havuzuna ne katacağını dikkate alıyorlar.

Bunun anlamı şu: Galatasaray’ın rotasyonundaki oyuncular birbirlerini eş seviye yeteneklerle yedekleyemiyorlar. Örneğin sol bek pozisyonunu ele alalım. Buranın bir numaralı ismi Ismail Jacobs’la onun yedeği gibi görünen Berkan Kutlu çok farklı oyuncu profiline sahipler. Jacobs hızlı ve savunması da standardın oldukça üzerinde. Bu nedenle geçiş savunmalarında önemli bir görev üstlenebiliyor. Ayrıca hücumda da önündeki kanat forvetini bindirmeleriyle sürekli besliyor. (Sezon başında Yunus Akgün’ün çıkışında bindirmeleriyle boş koridorlar yaratan Jacobs’un da payı vardı.)

Berkan Kutlu ise çok farklı bir profil. Her şeyden önce bir merkez orta oyuncusu. Yüksek bir tempoya sahip, ancak bek oynayama kapasitesi sınırlı, çünkü hızlı değil. Ayrıca çizgi kenarında en önemli artısı olan temposunu da kullanamıyor.

Dolayısıyla Galatasaray’ın Jacobs’un sol bek oynadığı maçlarda farklı oynuyor, Berkan Kutlu’nun bu görevi üstlendiği karşılaşmalarda farklı. Belirtmeme gerek yok ki bu fark takım savunmasını aşağı çeken bir fark.

Aslında aynı şey stoper pozisyonunda Kaan Ayhan için de geçerli. Galatasaray Davinson Sànchez’in sağ stoper oynadığı maçlarda farklı, Kaan Ayhan’ın oynadığı karşılaşmalarda ise çok farklı oynuyor.

Dolayısıyla kanımca savunma anlamında Galatasaray’da birçok sorunu tetikleyen asıl sorun kadro mühendisliğine bakış açısında. Bu bakış açısı dün radikal bir sonuç üretti: Galatasaray’ın takım savunması sezonun en kötü performansını verirken bu düşüş, Trabzonspor’un da sezonun en iyi maçını oynadığı izlenimini verdi. Ya da şöyle söyleyeyim; Ozan Tufan dün çok iyi oynadığı için iki gol atmadı, Galatasaray savunması kötü oyunuyla onun kolayca iki gol atmasını sağladı.

2. KAAN AYHAN PROFİLİ

Daha önceki bir yazımda Okan Buruk’un birçok pozisyonda oynayabilen joker futbolculara sahip olduğundan bahsetmiş ve bu futbolcuların Barış Alper Yılmaz, Berkan Kutlu, Rolland Sallai ve Kaan Ayhan olduğunu ifade etmiştim.

Bu jokerler içinde Kaan Ayhan için yeni bir tanımlama yapmak gerektiği kanısındayım. Bilindiği gibi Okan Buruk Kaan Ayhan’dan dört pozisyonda yararlandı bugüne dek: Sağ bekte, üçlü savunmanın sağında, orta sahada ve dörtlü savunma merkezinde.

Ancak Kaan Ayhan’ın üçlü savunmanın sağında oynamasıyla dörtlü savunmanın merkezinde oynaması arasında çok büyük bir fark var. Üçlünün sağında görevini 10 üzerinden 5,5-6 seviyesinde yapan Ayhan dörtlünün merkezinde 10 üzerinden 3’lük bir performansa düşebiliyor.

Bunun iki temel nedeni var: Savunmanın merkezinde oynamak Kaan Ayhan’da olmayan iki şeyi gerektiriyor. İlki rakibin santrforlarıyla sürekli didişecek savaşçı bir karakter, ikincisi savunmada yüksek toplara çıkma ve kazanma kabiliyeti. Kaan Ayhan’da bu ikisi de yok.

Dünkü maçı izleyenlerin hilafsız tamamı dün Galatasaray’ın dörtlü savunmasının merkezindeki asıl sorunun Abdülkerim Bardakcı olduğunu düşünüyorlardır. Ben ise tam ters bir görüşteyim. Evet Bardakcı hayati hatalar yaptı, ama onu bu kadar aşağı çeken önemli bir faktör de vardı: Kaan Ayhan.

Ayhan maç içinde neredeyse hiçbir “pis” işe girmedi. Öyle ki kendi alanındaki rakipleri bire bir karşılamadı. Bununla ilgili çarpıcı bir örnek koyuyorum aşağıya.

Maçın hemen başı, Kaan Ayhan yakından alması gereken Banza’yı uzaktan gözüyle takip ediyor.

Maçın henüz başı, Trabzonspor kalecisi Uğurcan Çakır’la yüksek oynuyor. Burada Çakır’ın bu uzun pasını göğsüyle indirip Trabzonspor’u atağa kaldıran oyuncu Simon Banza. Onu orada bire bir alması gereken Galatasaraylı ise Kaan Ayhan. Ancak fotoğrafta da görüldüğü gibi Ayhan Banza’nın yaklaşık 3-4 metre uzağında ve bu sayede Banza topu indirip rahatça takım arkadaşı Antony Nwakaeme’ye pas verebiliyor.

Kaan Ayhan maç boyunca hiçbir rakibini merkezde yakından bire bir marke etmediği için Galatasaray, savunmasının alamet-i farikası olan rakibini ısrarla takip etme ilkesinden uzak bir görünüm verdi. Bu da Trabzonspor’un oynadığı futbolu yukarı çekti.

“Pis” işlerden kastım bu aslında; yani rakiple bire bir eşleşmek, kazanamayacak olsan bile hava topuna çıkıp rakibi bozmaya çalışmak. Kaan Ayhan bu açıdan dünkü maçta savaşçı bir görünüm sergilemedi. Elhak ayağı çok iyi olduğu için oyun kurulumunda çok önemli görevler üstlendi, ancak ondan beklenen birinci görev bu değil, iyi savunma yapmak olmalıydı.

BARDAKCI'YA BİNEN YÜK ARTTI

Kaan Ayhan’ın bu oyun tarzı yüzünden rakibin fizikli santrforu Banza’yla neredeyse her seferinde Bardakcı eşleşmek ve boğuşmak zorunda kaldı. Bunun dışında Kaan Ayhan maç içinde, özellikle Galatasaray’ın yediği birinci ve üçüncü gollerde Bardakcı’nın üzerine binen yükü artırdı, takım arkadaşının hayatını zorlaştırdı.

Şimdi Kaan Ayhan’ın bu iki goldeki davranışlarını göstermeye çalışacağım.

İLK TRABZONSPOR GOLÜ

Önce golü doğal akışında vereceğim, ardından da pozisyonu analiz etmeye çalışacağım.

Dakika 15,45. Trabzonspor’un birinci bölgesinde Berkan Kutlu taç atışı kullanıyor. Yani Galatasaray hücumda, Trabzonspor da savunma yapmaya çalışıyor. Kutlu’nun Barış Alper Yılmaz’a kullanmak istediği taç atışında Trabzonspor’un sağ beki Pedro Malheiro araya girerek topu orta sahaya doğru şişiriyor (aşağıdaki fotoğraf).

Trabzonspor’un ilk golünün 15 saniye öncesine bakıyoruz. Berkan’ın taç atışında topu kapan Pedro ileriye şişirmek üzere.

Bu topu Ozan Tufan kazanıp ileriye doğru hareketleniyor. Bu sırada onun üzerine Kaan Ayhan çıkıyor (aşağıdaki fotoğraf).

Beş saniye sonrası. Ozan Tufan topu gerisindeki Nwakaeme’ye verecek. Sağdan Muhammed koşusuna başlamış durumda.

Kaan Ayhan’ın Ozan Tufan’ı karşılamaya çıkması sonrasında Banza’yla Bardakcı eşleşiyor. Trabzonspor bu hücumda hafta içinde sıkça çalıştığı bir geçiş hücumu setini oynuyor. Ozan Tufan topu gerisindeki Nwakaeme’ye bırakıyor ve ileriye doğru koşusunu sürdürüyor. Bu sırada Trabzonsporlu Muhammed Cham-Saraseviç de sağ koridordan üçüncü adam koşusuna başlamış durumda. Nwakaeme hemen topu ona göndererek bu koşuyu ödüllendiriyor (aşağıdaki fotoğraf).

İki saniye sonrası. Nwakaeme topu sağdan bindiren Muhammed’e gönderiyor.

Cham-Saraseviç biraz ilerledikten sonra topu ceza sahasına ortalıyor. Bu topu birinci direkte Ozan Tufan kafayla Galatasaray kalesine göndererek Trabzonspor’u 1-1’lik beraberliğe taşıyor (aşağıdaki fotoğraf).

Sekiz saniye sonrası. Ozan Tufan ön direkte Muhammed’in ortaladığı topu kafayla Galatasaray kalesine göndermek üzere.

Bu golde gördüklerim şöyle:

  • Galatasaray taç atışı üzerinden hücum halinde. Bu nedenle Galatasaray futbolcular top alabilmek için rakiplerinden uzakta duruyorlar.
  • Galatasaray’ın sol kanadı (Berkan Kutlu ve Sallai) taç atışı nedeniyle ilerdeler. Bu nedenle Galatasaray’ın sol koridoru savunmasız durumda. Ayrıca Lucas Torreira da hücuma çok aktif biçimde katılmış durumda.
  • Taç atışında topu Pedro Malheiro kapınca Galatasaraylı oyuncuların saha dağılımının hemen savunmaya geçmek için uygun olmadığı ortaya çıkıyor.
  • Kaan Ayhan, Ozan Tufan’ı karşılamak için basmaya çıkınca Bardakcı Banza’yla eşleşiyor. Pozisyonun devamında Bardakcı Kaan Ayhan’a Ozan Tufan’ı almasını işaret ediyor.
  • Ancak Ozan Tufan ön direğe, Banza da arkaya koşunca tereddüt yaşanıyor ve eşleşme bozuluyor. Kaan Ayhan Ozan Tufan’ı bırakıp Banza’ya yöneliyor. Bardakcı da doğal olarak Tufan’ı kapatmaya çalışıyor, ancak yakalayamıyor.

Bu gol bir anlamda Galatasaray savunmasının ortaklaşa yediği bir gol. Ancak burada Trabzonspor’un hücum organizasyonun kusursuz olduğundan da söz etmeliyim. Yani yenilenden çok atılan bir gol demek daha doğru olacak. Fakat Kaan Ayhan, Bardakcı’nın işareti sonrasında Ozan Tufan’ın takibini bırakmasa bu hücum golle sonuçlanır mıydı diye düşünmüyor da değilim.

Geliyorum Trabzonspor’un attığı üçüncü goldeki Kaan Ayhan’ın davranışlarına.

TRABZONSPOR'UN ÜÇÜNCÜ GOLÜ

54,29. Trabzonspor Eren Elmalı’yla Galatasaray yarı sahasının ortasında soldan Nwakaeme’ye doğru taç atışı kullanıyor. O sırada görünüm aşağıdaki gibi.

Trabzonspor’un üçüncü golünün 14 saniye öncesine bakıyoruz. Eren Elmalı’nın kullandığı taç atışı sonrasında top Nwakaeme’ye gelmek üzere. Jelert onu marke ediyor. Arkalarındaki iki Galatasaraylı Yunus ve Kaan pozisyonu izliyorlar.

Topu alan Nwakaeme topuğuyla Elmalı’yı kaçırıyor (aşağıdaki fotoğraf).

Dört saniye sonrası. Nwakaeme topuyla arkadan bindiren Eren Elmalı’yı kaçırıyor. Yunus ve Kaan yine topu izliyorlar.

Elmalı aut çizgisi civarında (top içeride de olabilir, dışarıda da; yazıyı yazdığım an topun çıkıp çıkmadığını kesinlikle ortaya koyacak bir görüntü yoktu ortada) topu ortalıyor. Berkan Kutlu bu ortayı kafayla uzaklaştırıyor, ancak bu topu Malheiro kazanarak Denis Draguş’a oynuyor. Draguş da Banza ve Ozan Tufan’ın bulunduğu noktaya doğru ceza sahasına “travela” bir orta yapıyor (aşağıdaki fotoğraf).

Yedi saniye sonrası. Draguş’un ortası Banza ve Ozan Tufan’ın bulunduğu noktaya doğru inmek üzere.

Bu ortayı Banza kafayla indiriyor, Ozan Tufan da kendisinin ikinci kafa golünü atarak Trabzonspor’u 3-2 öne geçiriyor (aşağıdaki fotoğraf).

Golün bir saniye öncesi. Banza topu kafayla Ozan Tufan’ın önüne indiriyor. O da kafayla topu kaleye gönderecek.

Bu golde gördüklerim şöyle:

  • Taç atışında Yunus Akgün ve Kaan Ayhan sadece topu izlemekle yetiniyorlar. Bu nedenle marke etmeleri gereken Elmalı’yı gözden kaçırıyorlar. Nwakaeme de topukla Eren Elmalı’yı kaçırıyor.
  • Kaan Ayhan agresif bir oyun tarzı olmadığı için top Elmalı’ya gelince yatarak topu önlemeye çalışmıyor. Sadece Elmalı’nın ortasını izlemekle yetiniyor.
  • Berkan Kutlu bu ortada sakin kalıp topu kafayla takım arkadaşlarına atamıyor. Topu Galatasaray’ı kuşatan Trabzonspor çemberine doğru uzaklaşıyor.
  • Draguş’un ortasında Bardakcı ofsaytı bozuyor.
  • Kaan Ayhan alamayacak olsa da Banza’ya şarj yapmak için hava topuna çıkmak yerine hareketsiz kalmayı tercih ediyor. Onun yerine Bardakcı geriye doğru giderek hava topuna çıkmaya çalışıyor.
  • Benzer biçimde Torreira da Ozan Tufan’ı tamamen unutuyor ve o da pozisyonu seyrediyor.

Bu gol de, Trabzonspor’un kaydettiği ikinci gol gibi atılmaktan çok yenilmiş bir gol. Ancak burada Draguş’un travela ortası, Banza’nın topu indirmesi ve Ozan Tufan’ın aldatıcı koşusu futbol adına çok takdir edilmesi gereken hareketler.

Bu başlıkta son olarak Kaan Ayhan’ın hücumda oldukça iyi iş yaparken savunma anlamında oyuna izleyici olarak katıldığını gösteren bir istatistik de vermek istiyorum.

Dünkü maçta Kaan Ayhan topa 67 kez dokundu ve yüzde 93 pas isabetiyle oynadı. Kaan Ayhan ayrıca uzun toplarda 10’a dokuz gibi çok yüksek bir oran yakaladı. Ki Galatasaray’ın ilk golü de onun Barış Alper Yılmaz’a oynadığı uzun top sonrasında geldi.

Buna karşın Kaan Ayhan savunma aksiyonlarında düşük bir profil çizdi. Maçı sıfır top uzaklaştırma, tek hava topu mücadelesine girmeyle (ki bunu da kaybetti) tamamladı. Bardakcı ise giriştiği 12 hava mücadelesinin yedisini kazandı.

Kısaca Kaan Ayhan üçlü sistemde sağ stoper olarak vasatın üstünde oynayabiliyorken dörtlü sistemde verim veremiyor. Bunun iki temel nedeni var. İlki üçlü sistemde Ayhan’ın mücadele eksikliğini diğer iki stoperin kapatabilmesi, ancak dörtlü sistemde bunun pek mümkün olmaması. İkinci neden de Kaan Ayhan savaşçı olmaktan çok teknik bir futbolcu. Bu da onun yeteneklerini savunmadan çok hücuma ayırmasına yol açıyor.

3. BARDAKCI FAKTÖRÜ

Bardakcı dün yaptığı hatalar ve son bölümde Draguş’un kaleye girmek üzere olan şutu önlemesiyle maçın sonucuna tesir eden en önemli oyunculardan birisi oldu. Sànchez’in oynamadığı maçlarda oyun disiplininden daha kolay kopabilen Bardakcı, Trabzonspor’un ikinci golünde Banza’ya topu ikram etti.

Ancak basit bir hata gibi görünse de burada ikrama yol açan temel faktörün Bardakcı’nın Banza’ya ilişkin maç içinde şekillenen zihniyeti olduğunu düşünüyorum. Maçın başından itibaren Banza’yla sık sık eşleşen Bardakcı rakibinin fizik kapasitesini alt edemeyince kendini zihinsel olarak rakibinin çok altına çekti. Bu nedenle de sık sık hata yapmaya başladı. (Benzer şeyi Eyüpspor maçında rakibi Mame Thiam’e üstünlük sağlayamayan Sànchez, eşleşmeyi bir tür düelloya döndürerek yapmıştı.)

Dün de Bardakcı alt edemediği rakibi Banza’nın üstünlüğü peşinen kabul ederek ya sarı kartı gerektiren biçimde fauller yaptı, ya da doğrudan hata yaparak topu Banza’ya bıraktı.

Ancak bir önceki başlıkta da göstermeye çalıştığım gibi Bardakcı’nın performansında Kaan Ayhan’ın da olumsuz bir etkisi oldu. Rakiplerle mücadele anlamında Bardakcı’ya hiç yardım tmeyen Ayhan bir anlamda takım arkadaşını içinde yok olacağı büyük bir boğuşmanın içine yuvarladı.

Bu başlıkta son olarak şunu söylemek istiyorum. Bardakcı’nın “The Boss” (Patron) lakaplı Sànchez’in oynamadığı maçlarda defansın liderliğini üstlenemediği ve oyun disiplininden koptuğunu görüyoruz. Oysa aynı Bardakcı Victor Nelsson’la beraber oynarken eş lider olarak defans hattının sorumluluğunu Nelsson’la paylaşabilen bir oyuncu. Ki bu ikili arasındaki uyum Galatasaray’ın iki sezon şampiyon yapan en önemli unsurlardan birisi olmuştu.

Son olarak biraz da Mertens’e değinmek istiyorum.

4. MERTENS FAKTÖRÜ

Dries Mertens kariyeri ve karakteri itibariyle çok önemli bir futbolcu. Yaptıkları diğer futbolcular tarafından ders olarak izlenebilecek bilgiler içeriyor. Örnek olarak maçın hemen başında yaşanan iki pozisyonu vermek istiyorum.

Aşağıda fotoğrafını koyduğum hücumda Mertens öne doğru boş koşu göstermiş, top ayağında olan Yunus Akgün de onu kaçırmak istemişti.

Yunus Mertens’i Trabzonspor savunmasının arkasına kaçırmaya çalışıyor. Ancak bu pası hızlı olduğu için auta çıkacak.

Ancak Akgün pasın şiddetini iyi ayarlayamadığı için bu kaçırma teşebbüsü başarısızla sonuçlanmıştı.

Akgün- Mertens ikilisi aynı şeyi ilk Galatasaray golünde başarıyla uyguladı. Yunus Akgün, Barış Alper Yılmaz’ın verdiği pası iki Trabzonsporlu oyuncunun arasından Mertens’e ulaştırarak bir asiste imza attı (aşağıdaki fotoğraf).

Galatasaray’ın ilk golünün iki saniye öncesine bakıyoruz. Yunus attığı pasla Mertens’i Trabzonspor kalecisi Uğurcan Çakır’la baş başa bırakmak üzere.

Aslında bu pozisyon bütün futbolcular için de bir ders niteliğinde. Fotoğrafta da görüldüğü gibi Sallai ve Sara topu oldukları yere isterken Mertens futbolun boş alanı görmek ve yaratmak oyunu olduğunu kanıtlarcasına proaktif bir eyleme topu nereye istediğini koşarak gösteriyor ve takım arkadaşlarına ne yapılması gerektiğini göstermiş oldu.

Maçtan sonra Okan Buruk Mertens hakkında övgü dolu bir konuşma yaptı şunları dedi: “Mertens’te hiçbir zaman şunu görmüyorsunuz. Bu pozisyon benim vurma şansım varken ben vurayım demiyor. Hep arkadaşını düşünüyor, takımı düşünüyor. Bu çok önemli. Bunu bütün takıma yaymamız gerekiyor. Bazı pozisyonlarda bireysel düşündüğümüz yerler de oldu oyun içinde. Takımın kazanmasını ön plana çıkarmamız gerekiyor. Oyuncularımızdan istediğimiz bu. Gerçek oyun ne gerekiyorsa onu yapabilmektir. En iyi oyuncular bunu yapmıştır.”

Buruk’un Mertens’i ve onun üzerinden diğer takım futbolcularını özetlediği bu açıklaması çok önemli. Ancak unutulmamalı ki Mertens oyunun önemli bölümlerinde yaşı gereği fizik kapasitesinin yetersiz olması nedeniyle oyunun gerektirdiğini düşünen, ancak bunu yapamayan da bir oyuncuya da dönüşebiliyor.

Bunu birkaç örnekle göstermeye çalışacağım.

Bir pozisyonda ileride kalan Mertens dakika 42,04’te orta sahada ayağını sokarak Serdar Saatçı’nın top kaybı yapmasına neden oluyor. Bu topu kazanan Sara Mertens’i kaçırıyor (aşağıdaki fotoğraf).

Mertens’in Barış Alper Yılmaz’ı kaçıramadığı pozisyonlardan ilki. Mertens’in pası Lundstram’a takılacak.

Burada 2’ye 2 Galatasaray hücumu söz konusuydu. Ancak Mertens topu sağda boş durumda olan Barış Alper Yılmaz’a geçiremedi ve verdiği pas John Lundstram’a takıldı. (Bu pozisyon sonrasında Mertens yere kapaklanarak dövündü.)

Benzer şeyi ikinci yarıda da yaptı Mertens. Dakika 47,12’de Sara’nın pasıyla buluştuktan sonra yine Barış Alper Yılmaz’ı kaçırmak isterken topun yönünü ve sertliğini ayarlayamadı ve bu pas Uğurcan Çakır tarafından kontrol edildi (aşağıdaki fotoğraf).

Mertens’in Barış Alper Yılmaz’ı kaçıramadığı pozisyonlardan ikincisi. Mertens’in pası Uğurcan’a gidecek.

Bu kritik hücumlarda Galatasaray 2-1 öndeydi ve bir gol atması durumunda oldukça rahatlayacaktı. Ancak acele verilmek istenen özensiz paslar nedeniyle üçüncü gole kavuşamadı ve bunda da Mertens’in payı vardı.

Mertens’in bir diğer olumsuz etkisini duran toplarda görüyoruz. Sara gibi duran topları çok iyi kullanabilen bir futbolcu varken her duran topun başında Mertens’i görüyoruz. (Anladığım kadarıyla Okan Buruk da buna çok ses çıkarmıyor ve daha alfa bir oyuncu olan Mertens Sara’yı ikinci plana itiyor.)

Sırada Michy Batshuayi’yle ilgili küçük bir analiz var.

5. BATSHUAYİ GERÇEĞİ

Kanımca Galatasaray’da Batshuayi’nin oynadığı rol pek görülmek istenmiyor, bu futbolcu Mauro Icardi ve Victor Osimhen’le karşılaştırılma yapılarak küçümseniyor. Oysa gerçek tam da böyle değil, zira Batshuayi Galatasaray için zaman zaman ana parçadan daha değerli olan yedek parça konumunda.

Pek görünmüyor ama Batshuayi Galatasaray’ın hücumlarında önemli bir rol üstleniyor. Şöyle ki, akan oyunda şutla sonuçlanan ataklara Batshuayi ciddi biçimde katılıyor.

Galatasaray’ın bu alandaki lideri hiç kuşkusuz Sara. Trabzonspor maçına kadar şutla biten dizilerde (şut, şut pası ve pas dizisine dahil olma) Sara’yı 69 kez bu hücumlarda gördük. Onu sırasıyla Mertens (63), Torreira (59), Barış Alper Yılmaz (58), Victor Osimhen (52) ve Yunus Akgün (48) takip ediyor. Yedinci sırada ise Batshuayi (40) var.

Bu istatistik çoğu insana normal gelebilir. Ama öyle değil; anormal bir tarafı var. Batshuayi bu istatistiği listedeki takım arkadaşlarından yaklaşık üçte bir kadar süre sahada yer alarak gerçekleştirdi. Şöyle ki, Sara toplam 1026 dakikada 69 kez hücumlarda yer alırken Batshuayi 40 sayısına 330 dakikada ulaştı. Yani Sara ve Mertens’in neredeyse üçte biri kadar sahada kalarak.

Dün maçı döndüren isimlerden birisi olarak Batshuayi’ye daha farklı bakılması gerektiğini düşündüğüm için bu istatistiği verme gereği hissettim.

Son olarak kısaca Şenol Güneş’in Trabzonspor’a verdiği ve maç üzerinde oldukça etkili bir taktikten söz etmek istiyorum.

6. KANATLARDA BASKI

Trabzonspor’un dünkü maçta en başarılı yaptığı şey sadece hızlı hücum geçişlerine çıkmak değildi. Maçı yeniden izlediğimde, Galatasaray’ın merkezini ileri taşıyan Barış Alper Yılmaz, Sallai ve Yunus Akgün’ün ağırlıklı olarak dış koridorlardan tehlikeli hücumlar geliştirdikleri yolundaki analizden hareket eden Şenol Güneş’in oyuncularından kanatlarda rakiplerine baskı yapmalarını istediğini tahmin ediyorum. Trabzonsporlu oyuncular da Güneş’in direktifi üzerine bu planı çok iyi uyguladılar.

Bu plan maçta özellikle de Galatasaray’ın sol koridorunda çok kez işledi ve Trabzonspor Galatasaray’ın geliştirmek istediği birçok atağı yaptığı baskıyla başlamadan son erdirdi. Özellikle de Sallai sol kanat forveti oynarken Trabzonsporlu oyuncular yaptıkları baskıyla Berkan Kutlu ile Sallai arasındaki bağı kestiler ve böylece altı kez top kazandılar.

SONUÇ

Sık sık belirttiğim gibi Galatasaray’ın en önemli sorunu takım savunması. Son iki sezon oldukça iyi bir savunma takımı olan Galatasaray bu özelliğini sezon başından itibaren büyük bir hızla kaybetti.

Galatasaray’ın elindeki kadroya baktığımızda en etkili savunma hattının Kaan Ayhan-Sànchez, Bardakcı-Jacobs dörtlüsünden oluştuğu söylenebilir. Ancak Jacobs, Kaan Ayhan ve Sànchez’in sakatlıkları nedeniyle bu dörtlü uzun süre bir arada oynayamadı. Kayserispor maçıyla beraber bu dörtlünün yeniden bir araya geleceğini, bunun da Galatasaray’ın takım savunmasını yukarı çekeceğini söyleyebiliriz.

Ayrıca 19 Ocak 2025 tarihine kadar Galatasaray’ın sadece tek kulvarda yarışacağını da eklemek gerekiyor. Zira bu, takımın çok daha uzun süre antrenman yapma ve eksiklerini, özellikle de takım savunmasını kısa sürede yukarı çekeceği anlamına geliyor

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa