19 Aralık 2024 05:58

Emperyalistlerin maşaları !

Cihatçılar başkent Şam'da Esad yönetiminin düşüşünü kutladı

Fotoğraf: Mohammed Nammoor/AA

Paylaş

El Kaide-IŞİD-Nusra-HTŞ-SMO; biri devrimci, öteki maşa değil, hepsi maşa! Kapitalizme karşı değiller; bağımsızlıkçı değiller, halkçı da değiller. HTŞ ve SMO’nun Esad yönetimini devirme ve yerine geçerek şeriatçı bir sistem kurma ötesinde hedefi yok. İsrail işgalciliğine karşı savaşmıyor. Kadınları “köle mahlukat” olarak görüyor. Mezar yakıcı çapul sürülerinin bir manevi değer sahibi olduğu da ancak kendileri türünden olanlarca ileri sürülebilir. Bu örgütleri koordine edenlerin emperyalistler, siyonistler, Türkiye ve bazı Arap şeyhlikleri olduğu hiç gizli değildi ve değildir. Efendileri onları terörist diye nitelerken de silah ve para kaynağı sağlamaktan, askeri strateji ve yönlendirmede bulunmaktan geri durmadılar. Terörist dediklerini şimdi yeni yöneticiler olarak tanıma sırasına girmelerinden daha isabetli kanıt olamazdı.  

Suriye’de devrim oldu diyor Türkiye’nin ihvancıları. Rantçı din spekülatörleri bir halk devriminin gerçekleştiğini, Suriye halkının özgürlüğüne kavuştuğunu iddia ediyorlar. “Suriyeli devrimcilerin lideri Colani lakaplı Ahmed el Şaraa” manşetli-fotoğraflı haber geçmede birbiriyle yarış halindeler. Batılı emperyalistlerin iş birlikçileri, CIA’nın eğitiminden geçen farklı mesleklerden muhipler, sadece devrim kavramını kirletme çabasında değiller, Suriye’de yaşananların tüm bölge halkları için içerdiği tehlikelerin halklar tarafından anlaşılmasını engellemeye de çalışıyorlar. IŞİD militanı HTŞ’li Colani’yle Emevi Camii’ndeki namaz gösterisinden SMO çeteleriyle birlikte Rojava bölgesinde sürdürülen askeri harekatların başarı hikayeleri bu yağmacı siyaseti şerbetlemek içindir. Kanlı-zehirli bir şerbettir bu. Getirisi, yıkımında yer alınan ülkenin yeniden imar pastasından mümkün en büyük rantı sağlamaktır. Savunma Bakanı, Türkiye’nin bölge politikasını abartılı övünmeler şeklinde ortaya koyarken Türkiye’nin HTŞ ve SMO’nun ardındaki güçler arasında yer aldığını bir kez daha açık etti. Bakan Güler, “Artık sahadaki tüm unsurlar ve taraflar, nihai sonucun ve çözümün Türkiye’nin rızasından geçtiğini idrak etmiştir. Bölgedeki gelişmeleri proaktif bir yaklaşımla analiz ederek kendi hak ve menfaatlerimiz doğrultusunda ne yapılması gerekiyorsa, bunları tereddütsüz bir şekilde uygulayacağız” demektedir. MİT Başkanı, Colani’nin arabasına binerek başındaki örgütün Suriye operasyonu karargahında yer aldığını, anlama zorluğu çekenlere de ifşa etmiş oldu. Hakan Fidan ise Erdoğan yönetiminin Astana sürecini Rusya ve İran’ı oyalamak üzere değerlendirdiğini ima eden açıklamalar yaptı.

Donald Trump bu açıklamaları teyit etti ve HTŞ’nin ardındaki gücün Erdoğan yönetimindeki Türkiye olduğunu söyledi. ABD ve İsrail’in, CIA ve MOSSAD’ın rolünü örtme ihtiyacının Rusya ile ilişkiler açısından bir anlamı var mıdır bilinmez ama Türkiye’nin rolü bizzat devlet yöneticileri tarafından dünyaya ilan edilmiştir. Halep’in “Türk toprağı olduğu” yönündeki gürültü, sadece sokağa ait değildir. Kendileriyle aynı dünya görüşüne sahip gördükleri ve bölgede birlikte iş yapmayı planladıkları ‘toplama terörist ordusu’ onlara göre Suriye halkını temsil ediyor. Ulusal hak eşitliği için mücadele eden Kürtler ise ancak terörist olabilirler! Bayağı tutarlı bir politika: El Kaide-Nusra-IŞİD devamcıları “halk”; özerk bir yönetim kurdukları için Suriye Kürtleri “terörist!”

Halk kitlelerinin en asgari ve yaşamsal önemdeki istemleri için giriştikleri grev ve direnişleri panzerli-TOMA’lı özel kuvvetler, polis ve jandarma birlikleri aracıyla bastıranlar, HTŞ’yi-SMO’yu halk ve devrim kavramlarıyla bir araya getirecek denli de alaycıdırlar.

Sorun Esad yönetiminin baskıcılığı olsa, burjuva devlet iktidarlarının, burjuva devlet yöneticilerinin birbirlerine söyleyecek fazla sözü olmazdı. Halk düşmanı sermaye uşağı olmada kim daha başarılı diye belki bir kıyaslama yapılırdı o kadar. Sömürü, baskı ve katliam politikaları söz konusu olduğunda onların tümü ortak paydada birleşirler. Bundandır ki birinin ötekine yönelik “zalim” suçlaması anında kendine döner-dönüyor!

Colani gibilerinin başında bulundukları El Kaide’den devşirme fanatik selefi ordularının Suriye’de yönetime gelmesini halk devrimi olarak sunan Türkiye’nin rantçıları Gezi halk direnişini terör eylemi olarak suçladıkları biliniyor. Suriye, Afganistan, Mısır gibi ülkelerde Taliban-El Kaide-İhvan çizgisindeki silahlı iktidar savaşlarını sahiplenmeleri, ideolojik-siyasal yakınlıkları ve rant sağlama olanağı nedeniyledir.  

HTŞ’nin henüz farklı milliyet ve din-mezhep kaynaklı başka gruplarla çatışma mevzisine yerleşemediği bu ilk günlerde, Kürtler ve diğer çeşitli örgütlerle yapıldığı açıklanan uzlaşma ve anlaşmaların ne kadar süreceğinin de belirsiz olduğu düşünüldüğünde, selefist düzen tasarımcılarının kullanışlı gruplar aracıyla yol açtıkları ve açacakları yıkımın halklar için daha ağır sonuçlar doğurması güçlü olasılıktır.

İşbaşı yaptırılanlar emperyalistlerle iş birlikçileri tarafından devşirilen güçlerdir. Colani, Suriye’deki Filistinli direniş gruplarından askeri yapılanmalarını feshetmelerini istedi. HTŞ ve diğer bileşikleri, İsrail’in Suriye’nin tüm askeri varlığını yok etme hedefli bombardımanlarına karşı uşakça tutum içindedir. Filistinli kardeşlerimiz için her şeyi yapmaya kararlıyız lafazanlığıyla halk kitlelerini yedekleme siyaseti izleyen Erdoğan yönetimi, İsrail’in yayılmasına karşı pratik tutumdan uzaktır. HTŞ ile SGD arasında anlaşma yönündeki açıklamaların bağlayıcı özelliği ve süresi kuşkuyla örülüdür ve ABD-İsrail-Türkiye devlet politikalarının manevra alanında olma gibi yaptırımcı zorluklarla karşı karşıyadır.

Suriye’de yaşananların bölge ve dünya koşullarından bağımsız olmadığını yalnızca devrimciler, yalnızca materyalist dünya görüşüne sahip olanlar söylemiyor. Bu olgusal gerçek burjuva politikacıları, askeri stratejistler ve sermaye beslemesi gazeteci-yazarlarla tarihçiler tarafından da tespit ve kabul ediliyor. Koşullar halkların aleyhinedir. İşçi sınıfı ve baskı altındaki halkların kendi yararlarına politikalarda yoğunlaşarak sermaye ve devletlerine karşı kurtuluşçu-özgürlükçü pratiğinin geri düzeyde seyrettiği günümüz koşullarında, sermaye ve karşıtı devrimci güçlerin ilişkileri alanındaki gelişmelerin açıklığa kavuşturulması büyük önem göstermektedir. Suriye’de Esad yönetiminin yıkılmasını devrim diye kutlayanlar, işçi ve diğer emekçilerin yaşam koşullarının iyileştirilmesi için yürüttüğü mücadeleye karşı engelleme, bastırma ve ezme siyaseti izleyenlerdir. Metal işçilerinin başlattıkları greve karşı ilan edilen erteleme (yasak) kararı bunun göstergeleri arasındadır.

Suriye halkı da bölge halkları da kısa zamanda ve kolayca atlatılamayacak ağır ve çatışmalı bir süreç içindedirler. Ortadoğu’nun yeni ve eski sömürgecileriyle siyonistler işbaşındadırlar. Türkiye’de, Suriye’de ve diğer bölge ülkelerinde bu güçlerin ve yerel iş birlikçilerinin tuzaklarına düşmeyecek kurtuluş mücadelesinin güç kazanması için daha fazla çaba göstermeye ihtiyaç vardır.

Yeni yılda Evrensel aboneliği hediye edin
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa