Asgari ücret neye göre belirlenecek?

2025 yılı asgari ücretinin ne kadar olacağı sorusu, ülke gündeminin en çok tartışılan konusu olmayı sürdürüyor. Tek adam rejimi koşullarında asgari ücretin belirlenmesinde tamamen sembolik bir anlamı olan Asgari Ücret Tespit Komisyonu bugüne kadar iki toplantı yapmasına rağmen ortada herhangi bir rakam yok. Üçüncü toplantının haftaya yapılması beklenirken 2025 bütçe görüşmelerinin birkaç gün içinde tamamlanacağından olsa gerek, üçüncü toplantının bugün yapılacağı açıklandı.  

Asgari ücret uygulaması, fiilen olmasa da teorik olarak ücretlerin belirli bir düzeyin altına inmesini engelleyerek, işçi sınıfının kendi içindeki rekabetin ve sermayenin bunu fırsat bilerek yoğunlaştırdığı sömürünün bir ölçüde sınırlandırılmasını ifade ediyor. Bu anlamıyla asgari ücret düzeyinin belirlenmesi sermayenin dayattığı ağır sömürü ve sosyal yıkım koşulları karşısında işçilerin öncelikle fiziki varlığının korunmasını açısından önemli. Ancak ülkenin mevcut ekonomik şartlarına bakınca mevcut asgari ücretin, işçilerin ve ailelerinin fiziki varlıklarını sürdürmelerini sağlamak bir yana giderek zorlaştırdığı bir sürece girildiği anlaşılıyor.

Türkiye’de başta ücretli emekçiler olmak üzere, geniş halk kesimleri açısından uzun süredir fiilen bir ‘kemer sıkma’ süreci içinde bulunuyor. Yılda bir defa belirlenen ücretler aylık ya da haftalık olarak artan fiyatlara yetişemediği için ülkenin pek çok yerinde sendikalı ve sendikasız işçiler düşük ücret zamlarına karşı grevler ve eylemler yapmaya başladılar. Gıda, barınma, enerji, ulaşım vb. gibi temel ihtiyaç kalemlerindeki artış oranlarının seyri, özellikle ücretli emekçiler ve emekliler için geçim sıkıntısını dayanılmaz hale getirmiş durumda. Bu durum sadece rakamsal bir eksiklik değil, aynı zamanda milyonlarca işçi ve ailelerinin insanca yaşama hakkının bizzat iktidar eliyle ihlal edilmesi anlamına geliyor.

Türkiye’de asgari ücret denilince akla ilk gelen, bu ücretle bir işçi ailesinin geçinmesinin imkansız olması. Oysa IMF başta olmak üzere, yabancı finans kuruluşlarının Türkiye’deki asgari ücret artışı konusundaki katı tutumları biliniyor. IMF’nin ve yabancı sermayenin beklentileri doğrultusunda hazırlanan Erdoğan-Şişek programının da onlardan geri kalan bir durumu yok. Öyle ki 2025 yılında geçerli olacak asgari ücretin satın alma gücü açısından ocak 2024’teki seviyesine (17 bin 2 TL) gelebilmesi için ilk etapta 25 bin liraya çıkarılması gerekiyor. Dolayısıyla 25 bin liranın üzerine çıkmayan bir asgari ücret artışında teknik olarak bir zamdan bahsetmek mümkün olmayacak.

Asgari ücretin belirlenmesi sürecinde TÜİK’in açıkladığı resmi enflasyon oranı bile dikkate alınmak istenmezken enflasyonun üzerindeki fiyat artışları, yüzde 44 olarak açıklanan yeniden değerleme oranı ve reel enflasyon farkları göz ardı edilerek yapılacak bir hesabın hiçbir mantıklı açıklaması olamaz. Öte yandan asgari ücretin belirlenme sürecinde, iç ve dış politikada yaşanan gelişmelerin ekonomi üzerinde yaratacağı muhtemel olumsuzluklar da hesaba katılmak zorunda. Hükümetin bugüne kadarki pratiğine bakıldığında, hükümet ve patronların aralarında anlaşarak belirleyeceği bir asgari ücretin 2025’in ilk yarısında açlık sınırının gerisinde kalması kuvvetle muhtemel. 

2025 merkezi yönetim bütçe görüşmeleri birkaç gün içinde tamamlanacak. 2025 bütçesi vergi yükünü büyük oranda halkın sırtına yıkarken sermayeye tanınan sayısız vergi muafiyeti ve istisnaları, müşteri garanti ödemeler ve faiz harcamalarının yüksekliği sırtındaki ağır yük altında ezilen milyonlarca emekçiyi çok daha zor günlerin beklediğini gösteriyor.

EVRENSEL'İNMANŞETİ

Sömürü tekerine çomak
Büyük araçlara lastik üreten Öz-Ka Lastik işçileri düşük ücrete isyanda

Sömürü tekerine çomak

Öz-Ka Lastik firmasının büyümesi, Türkiye’deki tüm patronların büyüme öyküsünün özeti: Düşük ücret, düşük vergi, yabancı kiralık işçi, kamu ihaleleri, sendikal bürokrasiyle imzalanan satış sözleşmeleri! “Artık yeter, böyle gitmez” diyen Öz-Ka işçileri, kendilerinden habersiz imzalanan sözleşmeye tepki göstererek fiili greve çıktı, “Sözleşme yenilensin” dedi.

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
Cübbeli Ahmet, “Gazı yavaş yavaş çıkartarak hani bir kerede 7-8 olacağına işte böyle 4’tür, 5’tir, 6’dır, hani gazı çıkart da bizi yıkma” diye ettiği dua sayesinde depremde can kaybı ve yıkım olmadığı imasında bulundu

Evrensel'i Takip Et