21 Aralık 2024 04:28

İmarın sınıfsallığı: İmar kimin hakkı?

Fotoğraf: Acıbadem Sakinleri Dayanışması

Paylaş

İmar yasası neden sık sık değişime uğrar? Bu değişiklikler kime yarar sağlar? İmar hakkı talebinde bulunanlar kim? Ne imar ediliyor?

Bu ve benzeri sorunları arka planda üretmeye devam ederken, güncel bir iki vakaya bakalım.

Önce AKP Amasya Vekili Hasan Çileş’in, İmar Yasası’na “imar hakkı aktarımı” tanımıyla “imar hakkı” önerisi gündeme düştü. Paylaşımlarda Çileş’in bir hazır beton firmasına ortak müdür olmasına da dikkat çekildi.

Ardından Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı (ÇŞİDB), imar hakkı aktarımını, “…imar planı içinde kamu hizmet alanlarına ayrılan ancak uzun yıllar vatandaş mülkiyetindeki kamulaştırılamamış parselleri kapsar” diyerek açıkladı.

Açıklama, bir arzu coğrafyası oluşturacak, toplumsal rıza ve ikna kuracak şekilde devam ediyor; “Vatandaşlara parsellerinin tamamının ya da bir kısmının kamu hizmet alanları içinde kalması sebebiyle, yapılaşma hakkının verilememesinden kaynaklanan hukuki anlaşmazlıkları giderilecek, mağduriyetlerinin önüne geçilecek.”

Vatandaşın mülkiyetine el konması söz konusu değil aksine imar hakkı aktarımı ile vatandaşların kullanamadığı parseline/hissesine karşılık gelen imar haklarının imar planı kararı ile belirlenen başka bir alanda kullanılması sağlanacak”. “Vatandaş asla mağdur edilmeyecek.” (1)

Bir diğer haber, Evrensel’de, Özlem Songül Abayoğlu’na ait; Galataport’un yüzde 49 hissesinin, kredi borcu nedeniyle alacaklı bankalara geçtiği, ancak sermaye gruplarının alacağını çoktan aldığı işaret ediliyor. Yani iktidar “imar hakkının aktarımını” sermaye birikimi lehine çoktan yapmış.  

İmar hakkı transferi yapılmaya devam eden mahalle ölçeğinde başka bir sahaya geçelim; Acıbadem Sakinleri Dayanışması, mahallerinde konuşlanan Medipol Hastanesi’nin büyüyerek yeşil alanı, yolu vb. yutmasına, otopark yapmasına karşı 290 günden uzundur direniyor. Alandaki imarla ilgili çatışmayı, merkezi-yerel karar verici tüm sorumluları, göz yumanlarıyla birlikte bu yazıya eşlik eden görselde olduğu gibi, detaylı bir şekilde anlatıyor, ifşa ediyor.

Acıbadem Sakinleri Dayanışmasının mücadelesini 15 Aralık 2024 tarihli “Kent ve Yaşam” programından ayrıntılı şekilde öğrenmek, sosyal medya hesaplarından takip etmek mümkün. (2) Konunun sadece bir imar konusu olmadığı, sağlık sisteminden güvenlik politikasına dek uzadığını da eklemek önemli.

İmardaki bu hareketlere karşı, Şahintepe Barınma Hakkı Meclisi, Gaziosmanpaşa Barınma Meclisi ve İmrahor/Suatlar Barınma Hakkı Meclisi ortak imzalı, “İmar hakkı aktarımı yasası ile evlerimize çökmenize izin vermeyeceğiz” başlıklı bir açıklama yayımlıyor. Yurttaşlar tarafından “imarıma çökme” ifadesiyle “halk için imar” talep eden dövizler üretiliyor. 

Ben de imar mevzusunu, farklı bir yerden, burada açageldiğim kent hakkı bağlamı üzerinden ele alacağım.

İmar Arapça “ˁmr” köküne dayanıyor ve TDK’ya göre “canlandırma, şenlendirme, bayırdır kılma” anlamına geliyor. Yaygın kullanımı, fiili yapı inşa etme biçiminde.

İmar hakkını yukarıdaki gibi kullanan iktidar ve sermaye karşısında, “imar hakkını” arayan yurttaşlar ve topluluklar, bir çatışma halinde. Ancak bu düalist durum, her iki tarafın da imar talebi üzerinden şekillendiği için, salt fiili yapıdan söz edilmiş olunuyor. İmarı bir hak olarak talep etmek çelişki ve çatışmayı da masaya davet etmek oluyor.

Yani burada her ne kadar sınıfsal bir çatışma olsa da söz konusu diyalektik, imar talebi düzleminde kalarak bir ortaklık üretiyor. Artık kim daha güçlüyse, imar kurallarını o belirliyor. Sonra o güç kuralları bozuyor. Yenisini koyuyor. Burada oluşan ekonomi, arzu ve rıza üretimiyle toplumsallaşıyor. Zaman zaman çıkarılan imar affı/barışı yoluyla, tüm ölçeklerde kural bozan imar suçları da toplumsallaştırılıyor. (3)

Buradaki hak kavramını verme/alma düalitesi, yani “hak verilmez, alınır” ötesinde düşünelim. Şöyle ki; bu düalite hakkı, biri veya birilerinin belirlediği, tuttuğu, gasp ettiği, dolayısıyla belirleyen olduğu kabulünü üretiyor. Öyle bir belirleyen ki bu, hakka erişemeyenler, sürekli bu güçten hak talebinde bulunuyorlar. Söz konusu paradigma, sistemin işleyişi içinde, karar vericinin elinde kullanışlı bir araç oluyor. Tam da bu nedenle, hakkı bir yaratım olarak ele alıp bu paradigmadan çıkmak gerekiyor. Hakkı bir yaratım olarak tahayyül etmek, bunun bedenleşme mücadelesi, bize arzu ve rıza sunan bu düaliteden de kurtaracaktır. 

Bu yaklaşımı kent hakkı üzerinden düşünürsek, bu sayfada Lefebvre’in sözleriyle de ifade etmeye çalıştığım gibi; kent hakkı, kenti ve kendimizi, tahayyül ettiğimiz bir dünya yolunda, yeniden kurmayı, yeni bir kentleşme politikasını vurguluyor. Bunu da gündelik hayat praksisi içinden, yurttaşlık prensibine bağlı kalmadan güç ilişkilerini değiştirmek üzerinden dile getiriyor.   

Neticede mülkiyete dayalı imar mevzuatı, imar afları/barışlarıyla insanları suça teşvik eden müdahaleler, sermaye birikimi yoluyla sömürgeleştirme, ekosistemi tahrip eden kentleşme bizim tahayyül ettiğimiz şeyler değil.

İlerleyen haftalarda açmak istediğim bir diğer şey de kent hakkını inşa etmeye çalışan kentsel-toplumsal hareketlerin aynı zamanda bir sınıf hareketi olduğu fikri olacak. Kadın, LGBTİ+, hayvan, etnik, sistemin gücüne karşı çıkan biyopolitik düzlemdeki her türlü mücadele de sınıfsal. Zira kenti başka şekilde tahayyül etmek, halihazırdaki kapitalist kentleşmeye güç veren patriyarkayı, ırkçılığı, türcülüğü ve bunun gibi canlı sistemi parçalayan ayrışmaları da ortadan kaldırmayı mesele eder.

Kentsel-toplumsal hareketler sermaye birikimine tepkinin ötesine geçerek ve yarattığı öznelliklere odaklanarak, kenti tüm bileşenleriyle kurmayı hedef aldığında; sınıfsız toplum yolunda, tüm hareketler gibi hareketin mekânı da özgürleşecektir…

1. https://csb.gov.tr/bakanlik-merak-edilen-sorulari-yanitladi-imar-hakki-aktarimi-nedir-bakanlik-faaliyetleri-40412
2. https://www.youtube.com/watch?v=IVpFc0La3b8
3. Suçu toplumsallaştıran imar affı mevzusunu 25 Mayıs ve 1 Haziran tarihli köşe yazılarımda açmaya çalışmıştım.

Yeni yılda Evrensel aboneliği hediye edin
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa