21 Aralık 2024 04:05

‘İflah olmaz bir iyimser, romantik devrimci’

Evrensel Yazarı Hüsnü Öndül, Ankara'da düzenlenen Evrensel ile dayanışma etkinliğinde konuşmasını yaparken

Evrensel Yazarı Hüsnü Öndül | Fotoğraf: Evrensel

Paylaş

Sözlük karşılığında “alçak gönüllü”, “gösterişsiz” diyor mütevazı için. Ne de çok yakışıyor Hüsnü Abi’ye (Hüsnü Öndül); bir sözcük, bir ifade bir insanı ancak bu kadar anlatır, bir elbise gibi üzerine bu kadar cuk oturur.

Gençliğinden itibaren ömrünü insan hakları mücadelesine vermiş, İnsan Hakları Derneği (İHD), Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV), Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD) gibi kurulduğu dönemde bırakın yönetici olmayı, üye olmanın, çalışmalarına katılmanın bile büyük risk taşıdığı, insanların kaybedildiği, sokak ortasında öldürüldüğü, işkencelerden geçirildiği zor dönemlerde genel sekreterlik, genel başkanlık dahil her kademesinde bulunmuş, yılmaz bir insan hakları savunucusu Hüsnü Abi. Sonrasında İHOP (İnsan Hakları Ortak Platformu) başkanlığı da yapan Hüsnü Abi aynı zamanda iyi bir hukukçu, yazar öğreticiydi de.

Ben ona en çok mütevazılığı, alçak gönüllülüğü yakıştırırdım. İşini, ünvanını, konumunu kimsenin gözünün içine sokmaz, sıradan bir insan gibi olurdu herkesin karşısında. Ama donanımlı ama birikimli ve bu birikimini konuşmalarına, yazılarına aktaran, deneyimlerini paylaşan…

Hüsnü Abi’yi son yolculuğuna uğurlarken ne kadar çok insana dokunduğunu ve başka başka özelliklerini de tekrar görme fırsatı bulduk. Mütevazılığı kadar, romantik olduğunu, iflas olmaz iyimserliğini de… Eşi Selda Hoca, “İflas olmaz bir iyimser, romantik bir devrimci” diye tanımladı Hüsnü Abi’yi ve ekledi: “Ne ailesinden ne aşkından ne mücadelesinden vazgeçti.” Evet, çok doğruydu, Hüsnü Abi’yi bir kere bile karamsar, asık yüzlü görmek mümkün değildi, her ortamda, her şartta yüzünden gülüşü eksik olmaz, ailesini de dilinden düşürmezdi.  

***

Hüsnü Abi ile ne zaman, nasıl tanıştım, o kadar eski ki birebir hatırlayamadım. Ama İHD Başkanı Akın Birdal’ın vurulması sürecinden, açlık grevleri, ölüm oruçları süreçlerinden, ‘90’lı yıllarda kimsenin ağzına almaya cesaret edemediği insan hakları savunuculuğundan, Kürt sorununa yaklaşımından, işkence ve kötü muameleye karşı verdiği hukuksal ve hak savunuculuğu mücadelelerinden... Birlikte yaptığımız haberlerden, Fevzi Argun ile pazar sohbetlerinden… Çok iyi bir insan, çok iyi bir sohbet arkadaşı, çok çok birikimli, çok alçak gönüllü bir insan, çocuklarını dilinden düşürmeyen çok iyi bir baba...

Pazar sohbetleri demişken de değinmeden geçmek istemem. Ben her pazar çalışmasam da çok tanığım bu sohbetlerin. Her pazar gazete büroya gelir, “Hüsnü Abi ile aynı ağacın farklı dallarında yaprak olduk” diyen Fevzi ile mutfakta, masa başında her konuda uzun uzun sohbetler ederdi. Tabii biz de gazete gündeminin elverdiğince katılırdık bu sohbetlere. Hüsnü Abi her anlatımında “Tamam mı?​” der, belki bunu karşısındakini de sohbete katmak için yinelerdi… Konuşurken ellerini, kollarını o kadar hareket ettirirdi ki belki söylemişimdir de kendisine “Yorulmuyor musun?​” diye…

***

Hüsnü Abi’yi anlatmak çok zor, aynı zamanda çok da kolay. O kadar çok meziyeti var ki o kadar hayat dolu ki o kadar mücadeleci ki… Say say bitmez. Hak savunuculuğuna nasıl başladığı sorulduğunda, “Kendi ideallerimden vazgeçtim, Mamak’ta devrimcilerin ihtiyacı varmış diye büro açtım” diye anlatıyor hukuk bürosunu nasıl açtığını ve ekliyor, “Savunuculuk yapmak çok zor. Hedef haline geliyorsunuz er ya da geç.”

Yavuz Önen’in “Eğer bu ülkede insanlar ve hakları için mücadele edenlere bir paye verilecekse, ilk sırada yer alacak isimlerin başında gelir Hüsnü Öndül” sözü de iyi anlatıyor Hüsnü Abi’yi. Gerçek bir insan hakları savunucusu, avukat, kardeş, eş, baba, arkadaş, dost… Amasız, fakatsız bir insan hakları savunucusu…    

Şimdi o yok. Başta insan hakları savunuculuğu olmak üzere hepimiz öksüz kaldık. Hüsnü Abisiz kaldık. Ama bir söz var, “İnsan asıl unutulduğunda ölür” diye. Hüsnü Abi o açıdan hiç unutmayacak, dolayısıyla hep ölümsüz, hep bizimle… Rahat uyu Hüsnü Abi…

Hüsnü Abi’yi, son yolculuğunda kendi ağzından da duyduğumuz, Gülten Akın’ın bir şiiri ve 30 Mart 2023’de gazetemizde yayımlanan Özgürlük Düşleri yazısındaki “…Darbeler ülkesinde elbette özgürlük düşleri de eksik olmayacak. Her dönemde de en sıkışık anlarda o şarkıları söyleyenler vardı, var olacak” sözü ile uğurlamak istiyorum. (https://www.evrensel.net/yazi/92731/ozgurluk-dusleri)

SAVAŞI BEKLERKEN

Nergisten sorumlu değilmişim bunu öğrendim

Kar umarsız yağabilir, ayaz çıkabilir

Uzun sürebilir, kötü şeyler olabilir

 Nergis uyanmayabilir

Ne ışgını ne dalı sor ne de tomurcuğu

Aklım kırık, şaşırdı eski beklentilerim

 Kimyasal korkular, kanlı gecelikler, dalgalı sirenler

Çocukları koyver, nereye gitseler ne yapsalar

Nasılsa füzeler bombalar onları buluyor

Nergisten ben sorumluydum, ışgından ve çocuklardan

Yanlış mı belledim, insan sorumluluktur.

Gülten Akın

***

Narin Güran’ın katledilmesine ilişkin davanın ikinci duruşması 26 Aralık’ta görülecek. Bu duruşmada şu sorulara yanıt gelecek mi? Narin Güran neden, kim tarafından öldürüldü? Güran ailesi neyi saklıyor? Koca bir devlet neden hâlâ küçücük bir köydeki bu ölümün gerçek faillerini ve neden öldürüldüğünü bulmadı/bulamadı? ‘Gerçekleri biliyorum ama konuşamam’ diyen Galip Ensarioğlu’na ‘Bildiğin ama sustuğun gerçek ne?​’ diye soruldu mu, ne zaman sorulacak?

Yeni yılda Evrensel aboneliği hediye edin
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa