25 Aralık 2024 04:04

Dünden bugüne

Dünya ve güneş

Fotoğraf: Pixabay

Paylaş

“Baka kalırım giden geminin ardından / Atamam kendimi denize dünya güzel / Serde erkeklik var ağlayamam” demiş ustamız Orhan Veli. Oysa dünyanın çarpık düzeni yalnız anaları değil, babaları da ağlatıyor şimdilerde. İnsanlık değerlerinin giderek kaybolduğu karanlık, tasa dolu günlerin oluşturduğu coğrafyamızda gülmeyi, sevilmeyi unutan bir topluluk olduk. Ortadoğu’da halkları kurmaca haberleriyle örüveren devasa bir iletişim ağı var. Evrensel gazeteciliğin ilkeleri çoktandır çöpe atıldı. Yerine kurmaca haber yapan yalanı haberlerin olmazsa olmazı haline getiren bir tür gazetecilik var. Halktan yana değil güçten yana, ezilenden yana değil ezenden yana işliyor medya çarkları. Ülkemizi özellikle de İstanbul’u II. Dünya Savaşı’nın öncesindeki ajanların cirit attığı Berlin’e benzetiyorum. Gerçek gazetecilerin, namuslu aydınların parmaklıklar arasına konulduğu, kaba gücün sokaklara egemen olduğu bir dönem yaşanıyor artık. Kadınlara, çocuklara şiddet her gün biraz daha artıyor. Bu gidişle 2025 yılı da insanlık için iyi şeyler vadeden bir yıl olamayacak. Ekonomisi bozulmuş, siyaseti raydan çıkmış, muhalefeti uykuya yatmış bir toplumu seyredip duruyoruz.

Emperyalizmin dünya haritasını yeniden dizayn etme çabası öyle görülüyor ki en çok silah teknolojisi üzerinde yoğunlaşıyor. Halklara demokrasi götürecekleri masalıyla ülkeler arası çatışmalar kışkırtılıyor. Bir yandan “Suriye halkını kurtardık” diyorlar öte yandan Filistin’de, Lübnan’da acımasızca sivil, asker demeden insan öldüren İsrail’e Amerika Birleşik Devletleri açıkça arka çıkıyor. Birleşmiş Milletler de ara sıra bir iki açıklama yapıp bu siyasi felaketi elleri, kolları bağlı seyrediyor. Olayların tanığı olan biz bir dönemin gazetecilerine ise sadece artan insan ölümleri, sevgisizlik nefret suçları karşısında umarsız bir biçimde yazıp çizmek kalıyor. Ama kime?

II. Dünya Savaşı’nda Nazi soykırımından ülkelerini terk eden yazar ve çizerlerden biri de Ünlü Tiyatro Kuramcısı, şair Bertolt Brecht’tir. (1898-1956) Brecht Nazi döneminin yer verdiği çok sayıda şiiri ve metinleri arasında hep insana odaklanır. İnsanlığın geleceğine karşı yine insanı odağına alır. “Okumuş Bir İşçi Soruyor” şiirini yine emekten yana bir Şair A. Kadir’in çevirisinden, okurla buluşturmak istiyorum. Bu şiirin günümüzde de anımsanmasında yarar var diye düşünüyorum.

Okumuş Bir İşçi Soruyor

Yedi kapılı Teb şehrini kuran kim?
Kitaplar yalnız kralların adını yazar.
Yoksa kayaları taşıyan krallar mı?
Bir de Babil varmış, boyuna yıkılan,
kim yapmış Babil’i her seferinde?
Yapı işçileri hangi evinde oturmuşlar
Altınlar içinde yüzen Lima’nın?
Ne oldular dersin duvarcılar Çin Seddi bitince?
üce Roma’da zafer anıtı ne kadar çok!
Kimler acaba bu anıtları diken?
Sezar kimleri yendi de kazandı bu zaferleri?
Yok muydu saraylardan başka oturacak yer
dillere destan olmuş koca Bizans’ta?

Atlantis’de, o masallar diyarında bile,
boğulurken insanlar uluyan denizde bir gece yarısı,
bağırıp imdat istedilerdi kölelerinden.
Hindistan’ı nasıl aldıydı tüysüz İskender?
Tek başına mı aldıydı orayı?
Nasıl yendiydi Galyalıları Sezar?
Bir ahçı olsun yok muydu yanında onun?
spanyalı Filip ağladı derler
batınca tekmil filosu.
Ondan başkası acaba ağlamadı mı?
Yediyıl Savaşını İkinci Frederik kazanmış ha?
Yok muydu ondan başka kazanan?

Kitapların her sayfasında bir zafer yazılı.
Ama pişiren kimler zafer aşını?
Her adımda fırt demiş fırlamış bir büyük adam.
Ama ödeyen kimler harcanan paraları?

İşte bir sürü olay sana.
Ve bir sürü soru.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa