25 Aralık 2024

Evin Sahibi

Ne çok şey sığdı şu “ev” denen yere…

Şüphesiz başka kelimeler de vardır karşılayan ama ben “oikos” üzerinde durmak istiyorum başlarken. Antik Yunan’dan gelen bu kelime aile ya da mülk gibi boyutları da içerir biçimiyle ev, haneye işaret eder. Bu haliyle daha sonra “ekonomiye” dönüşecek olan “oikonomia” kelimesine de temel teşkil eder. “Oikonomia” ya da “ev, hane/aile/mülk yönetimi” bu anlamda ekonomi kelimesinin kökeninde yatar.

Nasıl bir evdir bu? Yalnızca mekânsal anlamda ev ya da bina değildir söz konusu olan, aynı zamanda aile üyelerini, köleleri ve malı, mülkü de kapsayan bir sosyo-mekânsal ölçektir oikos. Bu da oikos”taki başlıca ilişkilere işaret eder: Aristoteles’in ifade ettiği gibi “efendi ile köle-[mülk], koca ile karı ve baba ile çocuk arasındaki ilişkilerdir” söz konusu olan.

Hane olmasından ötürü oikos’u sadece bir tüketim birimi olarak düşünmek doğru olmaz. Aynı zamanda birçok ürünün üretildiği, üretim aracı olarak kölelerle ilişkilerin düzenlendiği, hanedeki unsurların gereksinimlerin üretimi, bölüşümü, tüketimi ve stoklanması bağlamlarında örgütlendiği bir ölçek olarak düşünmek daha doğru olacaktır. Mülk sahibi erkek tam da bu ilişkilerden kaynaklanan artık ürüne dayalı zenginliği ile kamusal alanda söz söyleme gücüne sahip olur.         

İslam dünyasına oikonomia, “tedbir-i menzil” olarak tercüme edilmiş. İlim dalı olarak ifadesi ise “ilm-i tedbir-i menzil”. Burada “menzil” kavramı içeriği itibariyle “oikos’a” karşılık gelmekte “hane-aile” gibi anlamlar taşımaktadır. “Tedbir” kavramı ise terim anlamı itibariyle sevk ve idare anlamına gelmektedir. “Peripatetik” yani Aristocu okuldan beslenen Meşşailer aracılığıyla Antik Yunan’dan geçiş belirgindir. Örnekleri çoğaltmak mümkün olsa da Nasiruddin Tusi’nin Ahlak-ı Nasiri’sinden yapılacak alıntı durumu ortaya koyar. Tusi, menzil’i şöyle tanımlamaktadır: “Bilinmelidir ki burada evden (menzil) maksat, kerpiç, çamur, taş ve ağaçtan yapılmış bir ev değildir. Bilakis karı ile koca, ebeveynle çocuk, hizmetçiyle hizmet olunan, mal sahibiyle mal arasında olan özel tür bir aradalıktır.”

Hülasa açık bir hiyerarşi ve eşitsizlik taşır bu örneklerde hane. Hane bu haliyle sınıflar arası eşitsizliğin yanı sıra cinsiyetler arasındaki eşitsizliğin de yeniden ve yeniden üretildiği bir sosyo-mekansal ölçek olarak karşımıza çıkar. Çocuk üzerindeki mülkiyet hakkı da cabası…

İlginç olan ekonomi yanı sıra ekoloji kelimesinin de aynı kökten gelmesi, oikos ve logia’nın birleşmesi ile 19. yüzyılın ikinci yarısında icat edilmiş bir kavram ekoloji, “doğa bilimi” olarak tercüme ediyoruz çoklukla. Ama dikkat çekelim doğaya karşılık gelen kelime yine ev, hane.

Ekonominin de ekolojinin de kökeninde yer alanın ev, hane olduğunu hatırladığımızda, eko-nomiyi büyütürken, eko-lojiye gözünü kapatmanın gerçekte ne anlama geldiği çarpıcı bir şekilde kendini göstermiyor mu? Büyük bir çöp kutusuna, büyük bir atık merkezine dönüşen, nefes almaya zorlandığımız evde refah içinde yaşamayı umuyoruz. Tüm eşitsizlikleri yeniden üretirken doğanın doğasını değiştirerek onu da tüketiyoruz.

Ya sıradan evler, haneler…

Ne çok şey sığdırdık şu “ev” denen yere… cinayetler, tecavüzler, tacizler, baskılar, dayaklar, yasaklar, yıkılan hayaller, yaşamlar… ölümler… ev hapisleri…

Oysa güven dolmalıydı evler, huzur, mutluluk, refah, sevgi dolmalıydı…  hem ekonominin evi  hem ekolojinin evi, hem de günümüzün sıradan evleri…

Ahmet Hamdi Tanpınar’ın “Ev Sahibi” hikayesi düşündürdü tüm bunları. Kimdir evin sahibi diye sormak istedim hikâyeyi okuduktan sonra… Ekonominin yeniden üretildiği, doğanın yeniden üretildiği, tüm eşitsizlik ve hiyerarşilerin yeniden üretildiği kimdir bu evlerin sahibi?

Tanpınar’ca yazalım: kimdir ayak seslerinden ürperdiğimiz… kimdir geceleri ıstırapla dolduran evleri… evin ıssızlığı içinde ne yaptıklarını anlamaya çalıştıklarımız… kımıldama ve itiraz hakkı vermeden bizi geldiği meçhul aleme çekmeye çalışan kimdir? Akşam oldu mu, evimizi küçük ve tehlikeli bir deniz gibi istila eden, nedir bu gözlerinin dondurucu parıltısıyla muttasıl bize bakan büyük ve siyah bir yılan: “evimizin sahibi, düşüncemizin efendisi, bütün bir ev halkına her türlü gündelik hareketlerden, her geceki rüyalarına varıncaya kadar hepsini tayin ve kabul ettiren korkunç eser, harikulade mevcut…” Kimdir evin sahibi?

Evrensel'i Takip Et