Bir ödülün hikayesi
Fotoğraf: BDI Production & Lola Brassaud
Bildiğiniz gibi geçen hafta Berlin’den döndüm. İki hafta boyunca Köln, Arnhem, Strazburg ve Berlin’de, dört şehir ve üç ülkede uzun tren yolculukları, dostlarla buluşup sohbet etme, panel ve konferanslar ile bir ödül töreninde konuşmalar yapma ama en önemlisi aynı ödül töreninde hayli mahcup olarak hakkımda övgüler dinleme olanağı buldum. Bir kısmını benim dahi unuttuğum işleri de anan olağanüstü onurlandırıcı bir konuşmaydı.
Ödül almak çoğunlukla beni mahcup eder. Kimi bilimsel araştırma ve sunumlar içindir, ortak bir emekle ve var olan tüm araştırmacılarla yaptığımız çalışmanın ödüllendirilmesi karşısında paylaşılan bir ödül olması nedeniyle daha rahat hissederim. İnsan hakları mücadelesinin ödüllendirilmesi ise aslında ortak bir çaba, ortak mücadele ve dayanışmanın bir parçası iken bireysel bir ödülmüş gibi sunulduğundan, mahcubiyet yaşamama sebep olur her zaman. Bu kez ödül takdim konuşmasını yapan ve tanımaktan büyük onur duyduğum Jean-Marie Dalerue öyle sözler söyledi ki bu mahcubiyet yükünü de omuzlarımdan bir nebze aldı.
Rene Cassin Vakfı İnsan Hakları Enstitüsünün bu yıl vermeye başladığı Jacques Ribs İnsan Hakları Ödülü’ydü aldığım. İsimleri tek tek tanıtmak istedim sizlere zira duyurulmasıyla kimi algı operasyonlarının da konusu oldu. Maaşlı trollere lafım yok, onlar bunu hayatlarını kazanmak için yapıyorlar, böyle bir hayat kazanma biçimini onaylamasam da. O koroya neden katıldıklarını ve bana olan hislerini anlamlandırmakta zorlandıklarım var bir de. Londra merkezli Rene Cassin adında başka bir kuruluş var örneğin, onun hayli siyonist denebilecek yaklaşımından yola çıkarak ödülü değersizleştirmeye çabalamışlar hızlıca.
Rene Cassin bir hukukçu, İnsan Hakları Evrensel Bildirgesinin de yazarlarından. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kuruluş çalışmalarında yer almış ve ilk mahkeme başkanı olmuş. Antimilitarist ve bu tutumunu İkinci Paylaşım Savaşı sırasında zor koşullar ve baskılar altında da sürdürmüş. Nobel Barış Ödülü almış. Vakfın ve enstitünün merkezi Fransa Strazburg’da, yeri de mahkemenin tam karşısında, aralarındaki caddenin adı da Rene Cassin. Jacques Ribs’de aynı idealleri paylaşan bir meslektaşı, 2022 yılının ekim ayında, tam da mesleğimin gereğini yaptığım için tutuklandığım günlerde ölmüş. Adına bir ödül vermeye karar vermişler ve 70 aday arasından kurum olarak Prison Insiders ile kişi olarak da beni seçmişler. Ödülü sunan ve gerekçelerini konuşmasında paylaşan Jean-Marie Dalerue ise en son İnsan Hakları Ulusal Danışma Kurulu Başkanıyken yeterince bağımsız olamadıkları gerekçesiyle bu görevinden istifa etmiş bir insan.
Gerekçeleri sıralarken ilk sırada cesaretime değinmiş olması tabii ki beni mahcup etti. Daha önce bu köşede de yazmıştım, cesaretin korkmamak olmadığını, neden korkacağımız konusunda seçim yapmanın esas olduğunu. Kişisel olarak da boyun eğmekten korktuğumu ifade etmiştim. O nedenle haksız bulduğuma başkaldırmaktan, bağımsızlığımı her koşulda korumaktan korkmam. Bunun adı cesaretse eğer, hayli cesurum, evet. Ancak bu cesareti gösterebilmemi sağlayan da mücadelenin kollektif niteliği ve dayanışmadır. İkinci gerekçe olarak da bağımsızlığımdan söz etti o konuşmasında. Mesleğimi yaparken, mesleğimi bir yaşam biçimi olarak sürdürürken, insan hakları mücadelesi için bu bilgi ve deneyimden de yararlandığım yıllar boyunca her tür otoriteden bağımsız, yansız ve yüksüz tutum alabilmeyi boyun eğme korkuma borçluyum. Bağımsızlığımı koruyabilmeyi de insan hakları mücadelesinde biriktirdiklerim ve dayanışmanın gücü ile sağlıyorum.
Ödül gerekçesinde belirtilen “profesyonellik” ve “yetkinlik” ise mahcubiyet yükümü biraz olsun azaltan özellikler, çünkü alanımda yeterli bilgi ve deneyim kazanabilmek için kişisel emeğim çok, hekimliği mesleğin ötesinde bir yaşam biçimi olarak öğrenme ve uygulamayı ise dünya görüşümün sonucu seçtim. Bizde profesyonellik denince algılanan para kazanmak için mesleğini yapma yerine işini iyi ve hekimlik evrensel değerlerine uygun yapma olarak anlamlandırıp bir gönüllü ruhuyla çalıştım her zaman. Bu seçime olanak veren sınıfsal aidiyetimi de topluma bir borç olarak görüp, evrensel bir yurttaş kimliğini dünyanın tamamında eşit yurttaşlık ilkesini hayata geçirme amacıyla korumaya adadım.
Her ne kadar işini iyi yapmak ve insanlık değerleri adına mücadele için ödüllendirilmek garip gelse de onların ödüllendirme, benim de ödülü alma gerekçelerim işte bunlar, ödülü de bu topraklarda ve bütün dünyada insan hakları mücadelesinin her zaman öncüsü olmuş başta anneler, tüm kadınlar adına aldım. İnsan Hakları Haftasının gerekçesi Evrensel Bildirgenin yazarlarından birinin adıyla verilen bir ödül benim için bir onur belgesidir.
- Hüsnü Öndül, insan hakları mücadelesine armağandı... 19 Aralık 2024 04:45
- İnadına tanıklık 05 Aralık 2024 04:41
- Çetelere bütçe 21 Kasım 2024 04:59
- Büyümeden annen sana, ölüm alacak 14 Kasım 2024 04:42
- Bu zamanda hekim olmak 07 Kasım 2024 04:43
- İnsan hakları mücadelesine devam 31 Ekim 2024 04:43
- Çeteler kol geziyor 24 Ekim 2024 04:43
- Kimi, niye aşağılıyoruz? 17 Ekim 2024 04:34
- Şiir yazmanın sorumluluğu 03 Ekim 2024 04:43
- Siyah çöp torbasına atılan insanlığımız 26 Eylül 2024 04:45
- Sistematik işkence 19 Eylül 2024 04:41
- Narin bir çocuk 12 Eylül 2024 04:43