27 Aralık 2024 04:19

Avrupa 2024-25: Krizler, çelişkiler ve mücadele

Fotoğraf: Pixabay

Paylaş

Avrupa’nın değişik ülkelerinde 2024’te gerçekleşen ve ortak özellik taşıyan olayların başında İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra kapitalist sistemin temel dayanağı sosyal demokrat ve muhafazakar Hristiyan demokrat partilerin güç kaybetmeye kısmen devam etmesi, aşırı sağın ise yükselmesi geliyor. 9 Haziran’da yapılan Avrupa Parlamentosu seçimleri bunu çarpıcı olarak gösterdi. Fransa, İtalya, Hollanda ve Avusturya’da aşırı sağcı, milliyetçi partiler birinci olurken Almanya’nın da aralarında olduğu birçok ülkede ikinci oldular.

Keza, İngiltere’de yapılan genel seçimlerde her ne kadar 14 yıl aradan sonra İşçi Partisi yeniden birinci parti olup hükümeti kursa da aşırı sağcı Reform Partisi de oylarını yüzde 12.3 artırarak, yüze 14.3 ile ilk kez meclisin üçüncü büyük gücü oldu. Donald Trump’ın ABD’de yeniden seçimleri kazanmasını da Avrupa’daki gelişmelere eklediğimizde, son birkaç yıldır yükseliş içinde olan aşırı sağ, milliyetçi ve faşist parti ve liderler 2024’te yerlerini sağlamlaştırdı. Daha önce sermaye partilerini protesto amacıyla verilen oylar, giderek kalıcı hale geliyor. Asıl tehlikeli ve belirleyici olan da bu kalıcılık.

Bunun da etkisiyle Avrupa genelinde göçmenler ve mültecilere yönelik uygulamalar sertleşti, temel hak ve özgürlükler biraz daha kısıtlandı. Burjuva partileri arasında göçmenler ve mültecilere karşı hoşgörüsüzlük arttı. 14 Mayıs’ta yürürlüğe giren Avrupa Ortak Sığınma Sistemi, AB’ye gelip iltica başvurusunda bulunmayı adeta imkansız hale getirdi. Aşırı sağın kullandığı demagojik söylemlerle mücadele yerine, onları alıp kullanma ve uygulama yaygın hale geldi.

Bu eğilimin 2025’te de devam edip etmeyeceğinin ilk göstergelerinden biri Almanya’daki erken seçimler olacak. Bu yıl içinde Doğu Almanya’daki üç eyalette yapılan seçimlerde ortalama yüzde 30 oy alan aşırı sağcı Almanya için Alternatif (AfD) Partisinin 23 Şubat’taki seçimlerde oylarını iki katına çıkarma ihtimali var. Bu da Almanya’da, Fransa’dakine benzer bir “siyasi kriz”in kapıda olduğu anlamına gelecek. Almanya ve Fransa’da ekonomik ve sosyal sorunların etkisiyle “siyasi istikrarsızlığın” sertleşerek devam edeceği anlaşılıyor.

Avrupa’da 2024’ün ortaya çıkardığı bir diğer önemli gelişme olan AB’nin motor ülkesi Almanya’dan başlayarak ekonomideki durgunluk 2025’te de devam edecek. Avro Bölgesi’nde büyüme 0.8 olurken, en büyük ekonomiye sahip Almanya’da büyüme oranı 0.1’de kaldı. Yani büyümedi. Genel olarak enflasyonda bir gerileme olurken bunun temel gıda maddelerine yansıması az oldu. Almanya merkezli yapılan değerlendirmelerin çoğu durgunluğun 2025’te de devam edeceği, buna bağlı olarak fabrika kapanmalarının, işten atmaların hız kazanacağı yönünde... Küresel rekabetin de etkisiyle Avrupa’da özellikle otomobil sektöründe “aşırı üretim krizi” kendisini en açık şekilde Volkswagen’de gösterdi. Bunun Avrupa’da yeni tekelleri içine alarak genişleme potansiyeli yüksek. Trump’ın 20 Ocak’ta göreve başlamasından sonra AB ürünlerine gümrük vergisi getirmesi durumunda ise kriz hızlanacak.

Dış politika açısından ise AB’nin önümüzdeki süreçte daha bölünmüş, daha parçalı hale gelmesi bekleniyor. Ukrayna savaşı ekseninde son bir yıl içinde olup bitenlere baktığımızda her ülkenin kendi çıkarlarına göre hareket ettiği, ortak bir dış politikanın olmadığı görüldü. Buna rağmen AB’nin kaynaklarından Ukrayna’ya mali ve ekonomik destek akmaya devam etti. Rusya ile karşı karşıya gelmek istemeyen ülkeler, savaşın uzaması durumunda daha fazla aykırı davranacaklar. Macaristan Başbakanı Viktor Orban, temmuz ayında AB dönem başkanı sıfatıyla Ukrayna savaşının başlamasından bu yana Putin’i Moskova’da ziyaret eden ilk liderdi. Almanya Başbakanı Olaf Scholz iki yıllık aradan sonra Putin ile ilk telefonlaşan lider oldu. Son olarak da bu hafta başında Slovakya Başbakanı Robert Fico, Putin’i ziyaret etti.

Ukrayna savaşının uzaması durumunda AB içinde Rusya konusundaki görüş ayrılıkları 2025’te derinleşerek devam edecek gibi görünüyor. ABD’nin Ukrayna’ya verdiği askeri ve mali desteği kesmesi durumunda savaşın nasıl devam edeceği de bir muamma.

Bu nedenle 2025 Ukrayna savaşı için bir “kader yılı” olabilir.

Emekçi sınıflar, antifaşist ve savaş karşıtı hareketler açısından 2024 hareketli geçti. Yılın başında Avrupa genelinde çiftçiler traktörleriyle yollara dökülerek AB’nin tarım politikasını protesto ettiler. Almanya’da yükselen aşırı sağa karşı ocak ayında başlayarak haftalarca süren eylemlerde 4 milyona yakın insan ırkçılığa, milliyetçiliğe ve faşizme tepkisini ortaya koydu. Fransa’da emeklilik yaşına karşı başlayan mücadele 2024’te de etkisini hissettirdi, sosyal temelli eylemler devam etti. Almanya’da işten atmalara karşı, ücret artışları için yüz binlerce metal işçisi eylemlere katıldı. İtalya’da aşırı sağcı hükümetin yaptığı sosyal kısıtlamalara karşı sendikalar iki kez grev çağrısı yaptı.

Birçok ülkede sermaye, askeri harcamaların da etkisiyle büyüyen bütçe açıklarının faturasını emekçi sınıfların sosyal haklarından, ücretlerinden kesintiler yaparak denkleştirmek istiyor. Sınıflar arası çelişkilerin, yoksulluğun her geçen yıl biraz daha arttığı kıta Avrupa’sında halkın bu politikalara daha fazla seyirci kalmayacağını ise Fransa, Almanya, İtalya sokaklarındaki eylemler gösteriyor.

Yeni yılda Evrensel aboneliği hediye edin
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa