HTŞ yönetimi ve Suriye'nin etnik-dinsel fay hattı
Fotoğraf: Arda Küçükkaya/AA
Suriye’de HTŞ Lideri Colani’nin “ılımlı” mesajlarının aksine Aleviler ve Hristiyanlar başta dinsel-etnik azınlıklara yönelik saldırı ve baskılar artıyor. Bu nedenle başkent Şam’ın yanı sıra Hama, Humus, Tartus ve Lazkiye’de bu saldırı ve baskılara karşı kitlesel protestolar düzenleniyor. Suriye İnsan Hakları Gözlemevi (SOHR) göstericilere HTŞ yönetimi tarafından ateş açılması nedeniyle ölü ve yaralıların olduğu bilgisini geçiyor. HTŞ’nin geçici yönetimi ise, yapılan saldırı ve baskıları “Eski rejimin unsurlarını temizleme” adına savunmakla kalmıyor, bu unsurların yeni yönetime saldırdığı iddiasını gündeme getirerek önümüzdeki dönemde yeni saldırı ve katliamlar için zemin yaratmaya çalışıyor.
Türkiye ve ABD’nin başını çektiği Batılı emperyalistlerle onların “büyük” medya organları “ılımlı” ve kravatlı Colani’den oldukça umutlu oldukları için bu gelişmeleri görmezden gelmeyi tercih ediyorlar. İsrail ise, bu gelişmeleri Suriye içindeki egemenlik alanlarını genişletmenin bir fırsatına dönüştürmeye çalışıyor.
2011’de Suriye’deki Baas rejimini devirmeye yönelik girişim, ABD’nin bölgeyi (Ortadoğu) yeniden dizayn etmesi ve İsrail’in “güvenliğinin” sağlanması bakımından büyük önem taşıyordu. Türkiye’deki Erdoğan iktidarı, bu müdahale politikasının başını çekerek bölgenin yeniden dizaynından ‘büyük’ bir pay almanın peşindeydi. O yüzden bugünkü Suriye tablosunda ‘kazananlar’ listesinin başında bu güçlerin adı yazıyor.
Müdahale politikasının başını çeken Erdoğan iktidarının “Ilımlı İslamcı” kimliği, bu müdahalenin dinsel-mezhepsel bir biçim kazanmasını kolaylaştırmıştı. Dahası yanınaS. Arabistan, BAE ve Katar’ı alan Erdoğan iktidarı için bu mezhepsel kamplaşma, rejimi yıkabilmenin (Sünni çoğunluğu yedeklemenin) dayanaklarından biri olarak kullanıldı. Bu politikanın bir sonucu olarak sahada rejime karşı savaşta IŞİD ve el Nusra’nın (HTŞ’nin önceli) başını çektiği cihatçı gruplar hızla öne çıktılar ve dünyanın birçok ülkesinden cihatçı militanlar için çekim merkezi haline geldiler.
Kuşkusuz Baas-Esad rejimi, bölgenin en baskıcı rejimlerinden biriydi. Ancak Körfez’deki Arap gericilikleriyle ilişkileri çok iyi olan ABD ve İsrail için sorun Şam’da baskıcı bir rejimin olması değil, bu rejimin bölgesel kamplaşmada uzunca bir dönemdir karşılarında konumlanmış olmasıydı.
Öte yandan Baas iktidarında Esad’ın Alevi kimliğinin de bir sonucu olarak askeri ve sivil bürokraside Alevilerin belli bir ağırlığının da olduğu doğruydu. Ancak rejimi asıl ayakta tutan Halep ve Şam başta Suriye burjuvazisiydi -ki, bunların büyük çoğunluğu Sünni idi. Baas rejimi baskıcı bir rejim olsa da seküler-milliyetçi bir karakter taşıdığı için rejim için tehdit oluşturmadıkları müddetçe Sünniler ve diğer dinsel-etnik azınlıklar da devlet içinde temsil edilebiliyorlardı. Mesela son günlerde yeniden öne çıkartılmaya çalışılan Faruk el Şara, Hafız Esad döneminden dışişleri ve Beşar Esad döneminde başkan yardımcısı olarak görev yapmış bir Sünni idi.
Suriye iç savaşı sürecinde Ermeniler, Süryaniler, Dürziler, Êzîdîler ve diğer Hristiyan azınlıklar rejimden memnun olmasalar da kendi güvenlikleri için rejimi desteklemek zorunda kalmışlardı. Çünkü kendilerini ‘kafir’ olarak gören cihatçılar tarafından birçok katliama ve işkenceye maruz kalıyorlardı.
Alevi olmak, cihatçılar tarafından katledilmek için yeterli bir sebepti. Kürtler ise, iç savaşta kendi bölgelerinde yaşayan diğer azınlıklarla seküler-demokratik bir yönetim kurdukları için cihatçılar için ‘katli vacip’ bir diğer kesimi oluşturuyorlardı. Bu nedenle HTŞ’nin önceli el Nusra ve IŞİD için Kürtler öncelikli hedef oldular.
İşte bugünkü Suriye yönetimi, HTŞ’nin etrafında birleşmiş bu grupların elinde bulunuyor. Hakkını yemeyelim; HTŞ Lideri Colani, bugüne kadar Türkiye’nin yanı sıra ABD ve AB’li emperyalistlerle iş birliğine hazır pragmatik bir lider olarak öne çıktı. İsrail topraklarını işgal ederken bir İran tehdidinden söz ederek Batılı emperyalistlere güven veren bir görüntü çizdi. Dahası serbest piyasa ekonomisine geçileceği mesajı üzerinden de ülkesini emperyalist-kapitalist yağmaya açmaya hazır olduğunu gösterdi.
Ancak Colani’nin “ılımlı” mesajları ve pragmatik kişiliği, kendi etrafında birleştirdiği cihatçı grupların hızla dönüştüğü ya da dönüşeceği anlamına gelmiyor. Aksine Alevilerin ve Hristiyanların yaşadığı bölgelerden gelen haberler, bu grupların aynı cihatçı zihniyetle saldırı ve katliamlar gerçekleştirdiklerini ve ganimetçi anlayışla yağma olaylarının yaşandığını gösteriyor.
Alevilerin Hama, Humus, Tartus, Lazkiye, Ceble ve Banyas’a yayılan son protesto gösterileri Halep’te kutsal gördükleri Hasibi Türbesi’nin yakılması ve buradaki görevlilerin katledilmesi görüntülerinin ortaya çıkmasından sonra başladı. HTŞ yönetimi bu görüntülerin eski olduğunu ve “provokasyon” yapıldığını söylese de bu görüntülerin Halep’in cihatçı gruplar tarafından ele geçirildiği günlere ait olduğu ortaya çıktı.
Geçtiğimiz günlerde Hama kentinde Hristiyanların çoğunlukta olduğu Sukeylebiye kasabasının meydanındaki Noel ağacının ateşe verilmesinin ardından Hristiyanlar da Şam, Hama ve Humus’ta gösteriler yapmışlardı. HTŞ’nin geçici yönetiminin bu saldırıları düzenleyenlerin “yabancı savaşçılar” olduğunu ve tutuklandıklarını söylemesi, bu grupların Alevileri ve Hristiyan azınlıkları ‘düşman’ olarak görmeye devam ettikleri ve her an yeni saldırılar düzenleyebilecekleri gerçeğini değiştirmiyor.
İç savaş döneminde bu cihatçı grupların saldırı ve katliamlarına maruz kalan topluluklardan biri de Dürzilerdi. Süveyda kentinde yaşayan Dürziler, yaptıkları açıklama ile kendilerinin ve diğer etnik-dinsel toplulukların güven içinde yaşayabilmesi için yeni dönemde ademimerkeziyetçi (Yerel yönetimlere yetki veren) bir yönetim modeli kurulması talebinde bulundular. HTŞ’nin geçici yönetimi “herkesin korunacağı” genel söyleminin ötesinde Dürzilerin taleplerine olumlu yanıt vermediği için Golan Tepelerinin büyük bir bölümünü işgal altında tutan İsrail, burada yaşayan Dürzilerin güvenlik kaygılarını ve yeni yönetimde demokratik temsiliyete dair taleplerini yayılmacı emelleri için kullanmaya çalışıyor.
Rojava’daki Kürt özerk yönetiminin yeni Suriye’deki yerinin ne olacağı sorusu, Suriye’nin geleceğiyle ilgili en büyük belirsizliği oluşturuyor. Kürt özerk yönetimi ve silahlı gücü Suriye Demokratik Güçleri (SDG), bir yandan Türkiye ve destekli Suriye Milli Ordusu (SMO) güçlerinin saldırı ve kuşatması altında bulunuyor. Öte yandan HTŞ’nin geçici yönetimi de özellikle MİT Başkanı Kalın ve Dışişleri Bakanı Fidan’ın ziyaretlerinin ardından Kürtlerin ‘uzlaşma’ çağrılarını yanıtsız bırakıyor. Dolayısıyla yeni dönemde HTŞ’nin geçici yönetimiyle gerilimin yaşanacağı alanlardan biri de Rojava (Kürtler) olacak gibi görünüyor.
Suriye’de bütün etnik ve dinsel-mezhepsel toplulukların kendilerini güvende hissedebilmelerinin ve barış içinde bir arada yaşamasının yolu, demokratik-laik anayasa ve yönetim modelinden geçiyor. Ancak böyle bir kapasitesi bulunmayan HTŞ’nin Lideri Colani’yi Şam yönetiminin başına oturtan emperyalistler ve iş birlikçi gericilikler, belli ki yeni Suriye’nin bu etnik ve dinsel fay hattının üzerinde kurulmasını istiyorlar. Çünkü bu güçler, Suriye ve bölge halkları arasındaki etnik-dinsel-mezhepsel gerilim ve çatışmaların dünyanın en önemli enerji kaynaklarının ve geçiş yollarının bulunduğu Ortadoğu’da emperyalist kapitalist sömürü ve yağmanın üstünü örtmenin yanı sıra bu sömürü ve yağmanın devam ettirilmesinin en temel dayanaklarından biri olarak işlev gördüğünü 100 yılı aşkın bir tecrübeyle biliyorlar.
- Adsız süreç, çözümsüz barış! 14 Ocak 2025 05:00
- Trump, Erdoğan’ı niye övüyor? 10 Ocak 2025 04:40
- Türkiye-İsrail rekabeti ve Kürt sorunu 07 Ocak 2025 05:30
- Suriye’deki gelişmeler ve kapısı aralanan yeni ‘süreç’ 03 Ocak 2025 07:30
- Öcalan'ın mesajı ve yeni sürecin işaretleri 30 Aralık 2024 12:47
- Suriye ve yeni Osmanlıcılık 24 Aralık 2024 05:00
- Düğüm yine Kobanê'de çözülecek! 20 Aralık 2024 05:30
- Yeni Suriye kurtlar sofrasında! 17 Aralık 2024 05:00
- Ankara'da Rojava pazarlığı 13 Aralık 2024 10:10
- Esad rejimi sonrası Suriye ve Ortadoğu’yu ne bekliyor? 10 Aralık 2024 05:30
- Adı konulmamış ‘süreç’te Rojava çıkmazı! 06 Aralık 2024 06:45
- Cihatçı saldırının yol işaretleri ve Halep'te kesişen yollar 03 Aralık 2024 06:55