Aziz Luigi, komünizm alerjisi, asalaklar

"WilliamJKelleh1" kullanıcı adlı X hesabından alınmıştır
BAĞLANTILAR - 28
“Hiç şaşırmam” diyordu. Sağlık sisteminin Amerikan halkında yarattığı ekonomik ve psikolojik yıkım düşünüldüğünde suikastin gerisinde böyle bir saikin bulunmasının yüksek ihtimal olduğunu söylüyordu.
ABD'de sağlık sigortası şirketlerinin en büyüğü UnitedHealthcare'in CEO’su Brian Thompson 4 Aralık'ta öldürülmüş, ama katil zanlısı daha yakalanmamışken, Elisabeth Rosenthal sağlık alanını iyi takip eden bir gazeteci olarak CNN yayınına davet edilmişti. Programcı, meftaya yönelik üzüntü kıtlığından ve meçhul katilin etrafında o vakit yavaşça beliren takdir titreşimlerinden afallamıştı.
KFF'nin deneyimli sağlık muhabiri ve “An American Sickness: How Healthcare Became Big Business and How You Can Take It Back” (Bir Amerikan Hastalığı: Sağlık Hizmetleri Nasıl Büyük Bir Endüstri Haline Geldi ve Onu Nasıl Geri Kazanabilirsiniz?) başlıklı kitabın yazarı Rosenthal, cinayet mahallinde bulunan mermi kovanlarındaki “Reddet, Savun, İtiraz Et” mesajının ilk halkasına takılmıştı. Sağlık hizmetlerinden yararlanmak isteyenlerin en büyük derdi sigorta şirketlerini ikna etmekti ve “red” yemekten usanmış milyonlar, hatta bu esnada hayatını kaybetmiş binlerce kişi vardı. Üstelik şirketler bu konuda yasaların getirdiği şeffaflık yükümlülüğünden de kaçıyorlardı. İnsanlar neden reddedildiğini dahi bilemiyordu.
*
Amerika'da sağlık sisteminde onay almış o küçük yüzdeye dahil olanların akıbetini de örtük algoritmalar belirliyor. Farklı hastalıkların belirli geçmişlerde nasıl bir seyir izleyeceğine dair çalışan algoritma bir tedavi süresi saptıyor. Ameliyat oldunuz, öngörülen hızda iyileşemediniz ya da bir şeyler ters gitti, hesabınız 12 gün için kesildiyse serumunuz elinizde taburcu edilebiliyorsunuz.
*
Elisabeth Rosenthal ABD nüfusunun üçte birinin sağlık borcu olduğunu söyledi o gün yayında. Bu en az 100 milyon insan ediyor. Ve ekledi, bunların da en yarısı ömürleri boyunca bu borcu ödeyecek güce sahip değildi. Çaresizlik içinde “Bize yardım edin” diye bir gazeteciden medet uman, kapısı çalan insanlardan bahsediyordu.
Sistemdeki bu “hastalık” bir katil doğurabilirdi.
*
Manifesto deniyor ama el yazısı metin 26 yaşındaki zanlı Luigi Mangione'nin federal polise bıraktığı, bilhassa kısa tuttuğu, soruşturma sürecinde onlara yardımcı olabilecek, bilgilendirici bir not. Ama aynı zamanda zihin bulanıklığı içermeyen, bilakis motivasyonu netleştiren sarih bir metin. Yalınlığıyla, doğrudanlığıyla politik; devasa laflar süs olsun diye iliştirilmediğinden etkili. Mangione, bu “asalakların”, yani sağlık sistemini ticarileştirerek inanılmaz kâr edenlerin, olanları kendilerinin hazırladığını söylüyor. Seçtiği ifadelerde kurtarıcı kompleksi hissedilmiyor, aksine çarpık sağlık sistemindeki yozlaşmayı ve açgözlülüğü yıllardır anlatan iki isme referans veriyor, onlar daha iyi anlatır diyor. Biri belgeselci Michael Moore, diğeri de bahsettiğim Elisabeth Rosenthal.
*
ABD'de başka bir anaakım haber bülteninde, yüzlerce insanın Mangione'nin mahkeme masraflarını ödemeye talip olmasıyla dumura uğramış bir sunucu yüzü daha. Mangione'nin avukatlarından Thomas Dickey ısrarlı soru karşısında dayanamayıp patlıyor: “Yüksek Mahkeme milyarderlerin seçimlerde adaylara para akıtmasını ifade özgürlüğü olarak ele alıyor. Belki bu insanlar da ifade özgürlüklerini kullanıyorlardır.”
Bir daha sormuyor, konu kapanıyor.
*
Obama'nın Marksist-Leninist çizgisi, Obama'nın Komünist Manifestosu... Başkan Obama, evvel ahir sorunlu sağlık sisteminde kamu yararına bazı değişikliler önerdiğinde “komünizm geliyor” fırtınası esmişti ABD'de. “Haşa, sosyalist de değiliz, komünist de” minvalli çarşaf çarşaf açıklamalar yapılmıştı. Obamacare'in kalıntıları hâlâ yürürlükte ama Mangione'nin bugün Amerikan halkında yarattığı sempati, hatta düpedüz hayranlık, en azından “katilse de nedeni var” ihtiyatı, sistemin bu süreçte vahşileşme eğrisini gösteren bir grafik gibi.
*
Omurga MR'ına methiye düzülüyor, fotoğrafları çerçeveleniyor, onu aziz gibi gösteren posterleri duvarlara asılıyor, vali ve polis ordusu eşliğinde mahkemeye götürülüş fotoğraflarında İsa'dan kıssalar bulunuyor.
Başka sorular da var. Göçmen kökenliyse de beyaz, üst orta sınıf kökenli bir aileden gelen çift diplomalı bir mühendis olmasaydı, aynı suikasti tıpatıp aynı şekilde yoksul bir siyah işleseydi, bu denli bağra basılır mıydı? Mangione'nin ansızın gezegenin çoğunluğunun gözünde “modern Robin Hood”, bir zamane süper kahramanı gibi belirmesinde yakışıklılığının, onu “cool” kılan özgüveninin etkisi ne? Bunların soruluyor olması motivasyonunun politik yanını eksiltmiyor, yol açtığı dalgayı hafifletmiyor. Kaldı ki sosyal medyada “Umarım beyaz üstünlüğü ilk kez işe yarar da çocuğa müebbet vermezler” minvalinde yazan çok sayıda siyah ABD yurttaşına rastlamak da mümkün.
*
ABD'de bugün terörizm suçlamasıyla yargılanan bir sanığa “sıradan” insanlar sosyal medyadan sağlık sistemini merkeze alan siyasi savunma öneriyor. Bir nevi kopuş savunması. Cinayetin ardından sigorta şirketleri dahi bu yapının sorunları bulunduğunu söyleme gereği duyuyorken, bugün sağlık sisteminde yapılacak herhangi bir değişikliği “komünist işi” diye reddecek çıkar mı?
Evrensel'i Takip Et