29 Aralık 2024 05:11

2025’te erdem, dayanışma ve örgütlülük biriktirmek

Qamişlo sınırındaki nöbet

Fotoğraf:MA

Paylaş

Çalkantıyla dolu 2024 yılının son ayları “Tarihsel bir dönüm noktasından geçiyoruz” dedirten bir yoğunlukta yaşandı. Suriye’de yaşanan gelişmeler, son ayların siyasal dengelerini sarsmakla kalmadı; Türkiye siyasetine yön veren dinamikleri bir ‘kırılma noktası’ndan söz etmemize imkan verecek kadar değiştirdi. Önümüzdeki yıllarda “2024 sonları ve 2025’in ilk aylarında Suriye’de olanlardan sonra…”  diye başlayan siyasal yorumlara hayli sık rastlanacağını düşünmek için pek çok neden var.

Suriye’de yaşanan gelişmeler, siyasal iktidar tarafından “etkili ve prestijli liderlik” çerçevesinde tanımlanıyor olsa da aslında kliyentalizm ve kliyentalist ilişkiler (kişisel çıkar ve kıyakçılık) ekseninde düşünülmeyi gerektiriyor. Baş rollerde kapitalist rasyonalitenin en sadık oyuncularının rol aldığı bu süreçte, yürütülen pazarlıkların ekonomik paylaşım ve rant içeriğinden azade olduğunu düşünmek için bir neden yok. ‘Ensar’dan ilham alındığını iddia eden siyasal söylem başka telden çalsa da, birincil kaygının Suriye’deki kurumsal değişim ve ekonomik kaynak dağıtımı sürecinde kilit öneme sahip bir pozisyonda yer almak olduğunu unutmamak gerekiyor. İktidar sözcülerinin fetih motifleriyle bezenmiş coşkulu yorumlarının boyası kazındığında, tıpkı ülke içinde olduğu gibi Suriye’deki gelişmelerden doğacak ekonomik kaynakların da siyasal ihtiyaca göre dağıtılıp, buradan derlenecek desteğin iç siyaseti dizayn etmek için kullanılacağı görülüyor.

Başta tekstil sektörü olmak üzere Suriye’deki daha ucuz emeğe göz diken sermayenin bölgeye yöneliş arzusu yanında, emperyalist merkezlerden gelecek kaynaklarla finanse edilecek savunma ve müteahhitlik hizmetlerine ilişkin umut ve beklentilerin, sürdürülen siyasal müzakerelere şekil verdiğini tahmin etmek zor değil.  

Suriye’de olup bitenden iç siyasette yararlanma çabası, Erdoğan rejiminin iç siyasete yönelik diğer manevralarıyla destekleniyor. AK Parti’den kopanların oluşturduğu partilerdeki çözülme ve geriye dönüş sinyalleri, AK Parti’den gönlü geçmiş ama CHP’ye oy vermeyen kesime yönelik kapsamlı bir hamle olarak şekilleniyor. Gelecek Partisinden istifa eden Ankara Milletvekili Nedim Yamalı AK Parti’ye katıldı. Siyaset kulislerinde AK Parti’ye katılmak için bekleyen başka milletvekillerinin de olduğu söyleniyor. Bu gelişmeleri, Erdoğan iktidarının ‘Millet İttifakı’ öncesi fabrika ayarlarına dönüşü planının ilk adımlarından biri olarak değerlendirmek mümkün.

Süreci şekillendiren bir diğer boyut ise, Cumhur İttifakının her iki liderinin ilerlemiş yaşları ve görevlerini devir aşamasına gelmeden önce sahayı sürprizsiz bir geçişe hazırlama yönündeki arzuları. Her ikisi de tipik lider partileri olan bu iki çizginin siyasal hayatlarının son aşamasındaki liderlerce yönetilmekte oluşu ve ‘görev teslimi’ni daha kuvvetli oldukları bir döneme denk getirme telaşı, içinden geçtiğimiz sürece rengini veren nedenler arasında sayılmalı.

Siyasal manzaraya kuş bakışı bakıldığında, ilkesiz ve etik dışı adımların kişisel çıkar için parti değiştirmelerle sınırlı olmadığı görülüyor. Kravatlı Ahmed el-Şara’nın yanı başındaki mazlum Filistin halkının haklı davasından söz etmeyişi ve İsrail’e yönelik dostane tutumu, emperyalist rüzgarlar altında pragmatik teslimiyetlerin zirve yaptığı bir dönemden geçildiğini gösteriyor.

Bu süreçte iktidar partileri, gündemin karartılması için özel bir çaba gösteriyor. Sermayenin asgari ücret talebi uygulamaya konuluyor. Cumhurbaşkanı başdanışmanı Ortadoğu’ya yeni isim önerisinde bulunuyor. "Halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yaymak"la suçlananların sayısı hız kesmeden artarken, tek adam rejiminin kalıcılaştırılması için elden ne gelirse yapılıyor.

* * *

Marksist düşünür Antonio Gramsci, önemli eseri Hapishane Defterleri’nde, bir toplumda gerçekten hegemonik bir konum elde etmek için, bir sosyal grubun ‘ekonomik-kurumsal’ bir zihin yapısından entelektüel ve ahlaki gelişimin ‘etik-politik’ aşamasına ulaştığı bir ‘katarsis’ (arınma/temizlenme) geçirmesi gerektiğini belirtiyor. Gramsci, Filozof Benedetto Croce'den esinlenerek ürettiği bu kavramsallaştırmayı bir sosyal grubun siyasal meşruiyetini başarıyla kazanması için gerekli olan örgütlenme ve öz bilinç derecesini tanımlamak için kullanıyor.

Daha yalın bir dille, bir sosyal grubun meşru bir biçimde liderlik pozisyonuna talip olabilmesi için bencilliği aşması ve geniş kitlelerin çıkar ve özlemlerini kapsama yeteneğine sahip olması gerekliliğinin altını çiziyor. Gramsci’ye göre ancak belirli bir kesimin çıkarları için kaygılanmayı geride bırakmış, arınmış, evrensel değerleri özümsemiş bir yaklaşım biçimiyle ve ‘etik-politik’ bir duruşla meşru bir hegemonya inşa edilebiliyor.

* * *

2025’e girerken fetihçi söylemden enerji, kliyentalist uygulamalardan kitle desteği üreten rüzgarlar kuvvetli esiyor olsa da, bu siyasal aklın ‘etik-politik’ bir duruşu olduğunu söylemek ve meşru bir hegemonya inşa etmesini beklemek mümkün değil.

Çetin koşullara rağmen, ülkemizi refah içinde yaşanılan özgür ve mutlu günlere ulaştıracak mücadelenin yolu, kendi tabanının çıkarıyla meşgul egemen siyasetin kırılganlığını deşifre etmekten, etik değerlere sahip çıkmaktan; erdem, dayanışma ve örgütlülük biriktirmekten geçiyor.   

2025 yılının, barış dolu bir dünyaya, adil ve eşit yaşadığımız günlere yaklaşılan bir yıl olması dileğiyle.

Yeni yılda Evrensel aboneliği hediye edin
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa