30 Aralık 2024 12:47

Öcalan'ın mesajı ve yeni sürecin işaretleri

Abdullah Öcalan

Abdullah Öcalan'ın İmralı'dan fotoğrafı Ocak 2014'te sosyal medyada paylaşılmıştı.

Paylaş

Bahçeli’nin çağrısı sonrasında İmralı’ya giden DEM Parti heyetiyle görüşen PKK Lideri Öcalan’dan bir kez daha “Yeni süreçte rol üstelenmeye hazırım” mesajı geldi. Öcalan, Bahçeli’nin “Örgütü dağıttığını açıklaması” ve “Umut hakkından yararlandırılması” çağrısının ardından ekim ayında yeğeni ve DEM Parti Milletvekili Ömer Öcalan ile yaptığı görüşmeden “Koşulların oluşması halinde süreci çatışma ve şiddet zemininden hukuki ve siyasi zemine çekme gücüne sahip olduğu” mesajını göndermişti.

Sırrı Süreyya Önder ile birlikte Öcalan’la görüşen DEM Parti heyetinde yer alan Pervin Buldan’ın Öcalan’ın mesajı üzerinden siyasi partilerle yapacakları görüşmelerden sonra “muhtemelen” yeniden İmralı’ya gideceklerini açıklaması, artık Öcalan’ın devrede olacağı yeni bir sürecin başlamakta olduğunu ortaya koyuyor.

İktidar ortağı Bahçeli’nin ekim ayında bölgesel (Ortadoğu) gelişmelere işaret edip Öcalan’ın devreye girmesini istemesinin arkasında, özellikle Rojava’daki Suriye Demokratik Güçleri'nin (SDG) bir ‘tehdit’ olarak görülmesi gerçeği yer alıyordu. Çünkü ABD emperyalizminin İsrail saldırganlığı üzerinden bölgeyi yeniden dizayn etmeye yöneldiği koşullarda SDG ve ABD arasındaki iş birliği, Türkiye’deki iktidarın politikaları için riskler yaratıyor ve hareket alanını sınırlıyordu. Bu nedenle Bahçeli’nin sözcülüğüne soyunduğu ülkedeki burjuva gericilik, SDG üzerinde etkili bir aktör olarak Öcalan’ın devreye girmesiyle hem bu riskleri ortadan kaldırmak hem de bölgenin yeniden dizayn edilmesi sürecinde yayılmacı emellerine alan açmak istiyordu.

Bugün Esad rejimi devrilmiş olsa da Rojava’daki Kürt özerk yönetimi ve SDG’nin statüsüyle ilgili belirsizliklerin ve bu konuda ABD ile anlaşmazlık noktalarının devam ediyor olması, iktidarı/devleti bu pazarlığı sürdürmeye zorluyor.

Öte yandan Bahçeli, bu süreç üzerinden iç politikada Erdoğan’a yeniden adaylık yolunu açacak bir anayasa değişikliği için DEM Parti’nin desteğinin alınması ve iktidarın ömrünün uzatılması hesaplarının yapıldığını da gizlemiyor.

DEM Parti tarafından açıklanan Öcalan mesajı, iktidarın Bahçeli üzerinden ilan ettiği hesaplara bir yanıt olma özelliğini taşıyor.

Öcalan, öncelikle “Bahçeli ve Erdoğan’ın güç verdiği yeni paradigmaya pozitif katkı sunmaya hazır olduğunu” söyleyerek bu süreçte rol almaya ve süreci sürdürmeye istekli olduğunu ortaya koyuyor.

İkinci olarak, Gazze ve Suriye’de yaşananlara işaret ederek dış müdahalelerin sorunu kangrenleştirdiğini vurguluyor ve buna karşı bir çözüm iradesinin ortaya çıkması gerektiğini söylüyor. Bu vurguyu aynı zamanda “bölgesel tehditler”den söz eden iktidara bir uyarı olarak da okumak gerekiyor.

Üçüncü olarak; Öcalan’ın mesajında TBMM zemininde bir çözüme işaret etmesi, beraberinde birçok tartışmayı da getiriyor.

Kuşkusuz ilk akla gelen, Bahçeli’nin de bu sürecin hedefi olarak ortaya koyduğu anayasa değişikliği konusunda pazarlık oluyor. Erdoğan’ın geçtiğimiz ‘çözüm süreci’nde de (2013-15) anayasa değişikliği (başkanlık rejimi) için pazarlıklar yaptığı bir sır değil.

Ancak TBMM zeminine işaret edilmesinin iktidarın hesaplarını aşan ve bu hesapları bozabilecek bir boyutu olduğu da göz ardı edilemez.

Geçtiğimiz ‘çözüm süreci’nin en büyük zaafı ve iktidarın kendi çıkarlarına hizmet etmediğini gördüğü noktada masayı kolaylıkla devirebilmesinin en önemli nedenlerinden biri, bu sürecin şeffaf yürütülmemesi; başka bir deyişle kapalı kapılar arkasındaki pazarlıklar üzerinden sürdürülmesiydi. Dolayısıyla sürecin TBMM zemininde sürdürülmesi, ana muhalefet partisi CHP başta diğer siyasi aktörlerin de devreye girerek bu sürecin toplumsallaştırılması ve iktidarın dar hesaplarının boşa çıkartılması bakımından önem taşıyor.

Bugün iktidarın bu sürece dair hesapları konusunda bir soru işareti bulunmuyor. Ancak bu durum, ülkedeki emek ve demokrasi güçlerinin bu süreci Kürt sorununun eşit haklara dayalı demokratik-barışçıl çözümü ve Türk-Kürt her milliyetten işçi-emekçilerin insanca yaşam mücadelesinin büyütülmesinin bir aracı olarak kullanmasının önünde bir engel oluşturmuyor. Gezi/haziran direnişinden metal işçilerinin grevine (Metal Fırtına) emek ve demokrasi mücadelesi bakımından önemli olayların yaşandığı ‘çözüm süreci’nde iktidarın masayı devirmesinin arkasında bu sürecin kendi hesaplarını bozan sonuçlar çıkarması olduğu da unutulmamalıdır.

Bu noktada daha adı bile konmamış yeni bir süreçten söz edenlere karşı emek ve demokrasi güçlerinin talepleri açıktır:

- Suriye Kürtlerini tehdit olarak gören politika ve operasyonlar son bulmalı ve silahlar susmalıdır.

- Demirtaş ve Yüksekdağ başta geçtiğimiz süreçte siyasi hesaplarla cezaevlerine konulup cezalandırılan bütün tutsaklar serbest bırakılmalıdır.

- Kayyım atanan belediyeler gerçek sahiplerine iade edilmeli, halkın iradesine saygı gösterilmelidir.

- Bütün toplum kesimlerinin dahil edileceği şeffaf bir süreç işletilmeli; Kürt sorununun çözümü ve ülkenin demokratikleştirilmesi için atılması gereken adımlar Meclis çatısı altında atılmalıdır.

Geçtiğimiz ‘çözüm süreci’nde 2013’teki Gezi direnişinden 7 Haziran 2015 genel seçimlerine kadar halk güçleri, iktidarın hesaplarını boşa çıkarma konusunda azımsanmayacak bir mücadele deneyim ve birikimine sahip olduklarını ortaya koymuştu. Bugün de iktidarın hesaplarının ne kadar tutup tutmayacağını ülkedeki emek, barış ve demokrasi güçlerinin alacağı tutum ve sürdüreceği mücadele belirleyecektir.

Yeni yılda Evrensel aboneliği hediye edin
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa