Kayıp bir yıldan yeni bir dünyaya...
YK Enerji kömür madeni | Fotoğraf: Özer Akdemir/Evrensel
Afşin-Elbistan Ovası, çok değil 40-50 yıl kadar önce Türkiye’nin en verimli tarım topraklarına sahipken bugün dünya dışı bir gezegen yüzeyini andırıyor. Sadece toprak değil, hava da su da kirlendi ovada. Ovanın katilleri 1984 yılında işletmeye alınan 1355 MW’lık Afşin Elbistan A ve 2005’te çalıştırılmaya başlanmış 1440 MW’lık Afşin Elbistan B Termik Santralleri. Bu iki termik santralin yol açtığı hava kirliliği nedeniyle 40 yılda toplamda 17 binin üzerinde erken ölümün meydana geldiği hesaplanmış.
Şimdi iki yeni ünite daha yapılması planlanıyor aynı bölgeye. Bunun var olan sorunların katlanması anlamına geldiğini görmek için bölgedeki emisyon ölçümlerinin verilerine bakmak yeterli. Greenpeace’in mahkeme kararı ile alabildiği 3 aylık emisyon ölçüm verilerine göre; “Karbonmonoksit değerinin sınırın 19 katına, azot oksit değerinin sınırın 2 buçuk katına, kükürtdioksit değerinin sınırın 44 katına, toz değerinin ise sınırın 14 katına yükseldiği” görülmüş.
ÖLÜM VADİSİNE İKİ YENİ TERMİK DAHA!
Türk Tabipleri Birliğinin (TTB) de aralarında yer aldığı 15 meslek ve sivil toplum örgütünün oluşturduğu Temiz Hava Hakkı Platformu (THHP) tarafından eylül ayının sonunda açıklanan 2024 kara raporuna göre, Afşin Elbistan A Termik Santraline yapılacak iki ek üniteden kaynaklanacak hava kirliliği, önümüzdeki 35 yıllık işletme süresi boyunca 2 bin 268 erken ölüme yol açacak. 2 bin 896 çocuk astım hastası olurken, kirlilik 907 bebeğin erken ve 514 bebeğin gelişimini tamamlamadan düşük ağırlıkla doğmasına yol açacak. Termik santralin yol açtığı hastalıklar nedeniyle 755 bin 904 iş günü kaybı yaşanacak.
Kara rapor 2024’e göre sadece iki termik santralin bulunduğu Afşin-Elbistan yöresi değil Türkiye nüfusunun yüzde 92’si kirli hava soluyor! Rapor eğer temiz hava politikaları uygulanabilseydi 68 bin 440 kişinin ölümünün önlenebileceğini de ortaya koyuyor.
TÜRKİYE’NİN KÖMÜRDEN ÇIKMA NİYETİ YOK
Kömür ve termik santraller deyince, küresel ısınmaya yol açan sera gazlarının en önemli kaynağı olarak gösterilen fosil yakıtlarla ilgili Türkiye’nin gelecekteki politikalarına dair gelişmelerin de hiç iç açıcı olmadığını söyleyelim. Türkiye’nin kömürden çıkış gibi bir planı yok. Küresel ısınmaya karşı önerdiği şey ise bir başka ekolojik felaket projesi olarak tanımlanan ve özellikle Fukishimada’ki kazadan sonra tüm dünyanın terk etme planları yaptığı nükleer enerji! Öte yandan “yenilenebilir enerji-temiz enerji” adı altında bulundukları yerlerde ciddi çevre sorunlarına yol açan, bu nedenle de son yıllarda ekoloji mücadelelerinin yoğunlaştığı yöreler arasında öne çıkan RES, GES, JES projeleri de Türkiye’nin Bakü’de ki COP 29 toplantısında ortaya attığı küresel ısınmaya karşı mücadele planları arasında.
TİYATRODA SON PERDE: COP29 BAKÜ
Azerbaycan Bakü’de geçtiğimiz 11-22 Kasım 2024 tarihleri arasında yapılan Birleşmiş Milletler İklim Konferansı (COP 29) toplantıları artık birçok iklim bilimci ve ekoloji uzmanı tarafından “Küresel ısınmaya yol açan kapitalist ülkelerin bu soruna çözüm arıyorlarmış gibi yaptıkları bir tiyatro” olarak tanımlanıyor. Şimdiye kadar 28 kez yapılan bu toplantılarda alınan kararlarda küresel ısınmayı azaltmaya yönelik somut bir ilerleme sağlandığından bahsetmek olanaksız. 2015 yılında imzalanan Paris İklim Anlaşması’nda ısınmanın 1.5 derece ile sınırlandırılmasına dönük ortaya konan senaryoların bir işe yaramadığı 1.5 derece eşiğinin aşıldığına yönelik açıklamalarla ortaya çıkmış durumda.
COP toplantılarında ortaya konan tiyatro oyununun “senaryoları” gereği iyimser, orta, kötümser senaryoların en iyisinde bile artık küresel ısınmanın 1.5 dereceyi geçtiği dile getiriliyor. Orta düzey senaryoda çeşitli iklim politikaları devreye alındığı taktirde küresel sıcaklık artışı yüzyılın sonunda 2 veya 3 derece ile sınırlanacağı tahmin edilirken “Fosil yakıtların yüksek düzeyde kullanımı böyle devam ederse” diye başlayan, ki en akla yakın senaryo da bu görünüyor şimdilik, ‘kötümser senaryo’da ise küresel sıcaklıkların yüzyıl sonuna kadar en az 4 derrece artması bekleniyor.
2024 DOĞANIN KAYIP YILI
Birleşmiş Milletler çevre programının (UNEP) yeni yayımanan 2024 emisyon açığı raporuna göre şimdiye kadar hemen hemen hiçbir taahhütlerini tutmayan kapitalist ülkeler bundan sonra tüm taahhütleri yerine getirseler bile yüz yılın sonunda ‘orta senaryo’ gerçekleşecek küresel sıcaklık artışı yüzyıl sonunda 2.9 dereceyi bulacak. Küresel sıcaklıklarda 1 derecelik artışın bile ciddi bir biyoçeşitlilik kaybına yol açacağı, kuraklık, gıda krizi, iklim göçleri, aşırı enerji talebi, sel, orman yangınları, sulak alanların yok olması gibi onlarca olumsuz etkiye yol açacağı ve bunların bir domino etkisi ile durumun içinden çıkılmaz bir hale gelebileceği uyarılarını, iklim değişikliği inkarcıları dışında, yıllardır hemen hemen tüm bilimsel raporlarda okumak mümkün.
Hal böyle iken son günlerini yaşadığımız 2024’ü iklim değişikliğinin önlenmesine dönük çabalar açısından bir önceki yılda olduğu gibi kayıp bir yıl olarak değerlendirebiliriz.
*
AKBELEN’DE YENİ YIL
İkizköylüler bu yıl da yeni yıla Akbelen Ormanı kıyısındaki (Bir zamanlar Akbelen Ormanı demek lazım aslında. Direnen köylüleri döve döve ormanı kesip kömür ocağı yaptılar) nöbet alanında girmeye hazırlanıyorlar. Evet, Akbelen Ormanı kesildi, ormana dönen yolun kıyısındaki birkaç çam ağacı dışında ağaç kalmadı ama İkizköy ve yöredeki diğer köyler için tehlike geçmiş değil. Termikçi şirket şimdi bu köylerin zeytinliklerini, içinde evlerin de bulunduğu arazilerini istiyor. Ne kadar kömür çıkarılırsa o kadar çok elektrik üretiyor ve o kadar fazla para giriyor kasalarına. Ormanlar yok olmuş, hava, su, toprak kirlenmiş, köylüler yerlerinden yurtlarından olmuş umurlarında değil!
MÜCADELE YOKSA ÇED’DE YOK!
Sadece kömür, termik santraller, hava kirliliği değil ülkenin özellikle AKP iktidarları sürecinde katlanarak artan ekolojik sorunları her geçen yıl artmaya devam ediyor. Bergama Ovacık sürecinden günümüze en önemli ekolojik yıkım projeleri arasında yer alan ve her biri birer doğa ve emek sömürü işletmeleri olarak da tanımlanabilecek altın madenlerinin sayıları da yol açtığı sorunlar da giderek artıyor.
Polen Ekoloji Kolektifinin hazırladığı rapora göre halihazırda Türkiye’de faaliyet gösteren 22 altın işletmesi var. Raporda 01.01.2020-30.04.2024 tarihi itibarıya ÇED süreci devam eden 123 altın madeni projesi bulunduğu bilgisine yer verilmiş. Çoğunlukla Doğu Karadeniz ve Ege Bölgesi’nde kümelenen bu projelerin yavaş yavaş İç Anadolu’da da yoğunlaşmaya başladığı görülüyor.
İl bazında en fazla projenin 23 projeyle ile Gümüşhane, arkasından 11 projeyle Giresun ve 10 projeyle Balıkesir geldiğine dikkat çekiliyor. 123 projeden sadece bir tanesine ÇED olumsuz kararı verilirken tam 36 proje için ise ÇED gerekli değildir kararı alındığı görülüyor. Raporun en çarpıcı tespitlerinden birisi de bu ÇED süreçlerine dair; “ÇED gerekli değildir kararlarının ağırlıklı olarak çevre mücadelesinin güçlü olmadığı illerde verildiği görülecektir. Nitekim; Niğde’deki 5 projenin tamamına, Sivas’taki 6 projenin 4’üne “ÇED gerekli değildir” kararı verilmiştir”.
Mücadelenin olmadığı yerde çevresel etki değerlendirmesi gibi büyük çoğunluğu kopyala-yapıştır bilim dışı raporlara bile gerek duymamışlar!
DİRENİŞLER YOLUMUZU AYDINLATIYOR
Küresel durumdan, kendi yerelimize kadar geçtiğimiz yılı değerlendirdiğimizde görünen köy klavuz istemiyor; 2024 bir önceki yıl gibi doğanın kayıp yılı oldu.
Ülkenin dört bir yanında, kimini duyduğumuz, kiminden haberimizin dahi olmadığı irili ufaklı işçi-emekçi direnişleri, doğa koruma mücadeleleri, dağlarda, kırlarda, kentlerde, fabrikalarda tek tek yanan direniş ateşleri iki gün sonra gireceğimiz 2025’in kayıp bir yıl olmaması için neler yapılması gerektiğine dair önümüzü aydınlatıyor.
Yaşamın devamı için ‘kayıp yıllar’ı geride bırakarak “bir başka alem” umudumuzu korumak ve daha çok çaba harcamak zorundayız.
- Çevre mücadelelerine karşı şirketlerin "kutsal kitabı" 23 Aralık 2024 04:34
- Kıbrıs’tan Şam’a bir siyasal İslam okuması 16 Aralık 2024 04:35
- Siyasette dip temizliği 09 Aralık 2024 04:09
- Bu toprağın sonu!.. 02 Aralık 2024 04:33
- Doğa ve Direniş Öykülerinden çıkıp geldiler 25 Kasım 2024 04:12
- COP29 toplantıları ya da "Bir şey yapılıyor tiyatrosu": Tam bir zaman kaybı 18 Kasım 2024 04:20
- Kaz Dağları kardeşliği... 11 Kasım 2024 04:44
- Namlunun ucunda yaşamı savunanlar: Kırılırız ama eğilmeyiz!.. 04 Kasım 2024 04:51
- ‘Etki ajanı yasası’ ve Bergama köylüleri için kaynatılan cadı kazanı 28 Ekim 2024 04:51
- Bilimle dalga geçmenin bedeli 21 Ekim 2024 04:40
- Kapadokya'da balon turizminin görünmeyen yüzü ve balon emekçileri 14 Ekim 2024 04:32
- Mor çiçekli garganlar, arılar, mezarlar... 07 Ekim 2024 04:48