31 Aralık 2024 06:30

2. çözüm süreci mi?

Devlet Bahçeli ve Efkan Ala, Meclis açılışında DEM Parti grubuyla tokalaştı.

Fotoğraf: Harun Özalp/AA

Paylaş

Çözüm süreci”nin ikincisine tanık olduğumuz yaygın bir görüş.

Böyle öngörülsün istendiği söylenebilir.

Benzerlikler olduğu tartışmasız.

Öncelikle, ikisi de Kürt sorununa odaklanıyor ve Öcalan üzerinden yürüyor. Öcalan’ın yapacağı açıklamalar, amaç ve yönelimleri çok farklı ve hatta birbirine karşıt olan taraflarca önemli sayılıyor.

Bir diğer benzerlik, ilkinde de bugünkü süreçte de araya “kardeşlik” türünden sözcükler sıkıştırılmasına karşın, Kürt sorununun devlet katındakilerce “terör sorunu” olarak algılanmasıdır. Dolayısıyla peşi sıra gelen benzerlik noktası, devlet katındakiler tanıyor ve veriyor gibi yapsalar da bırakalım eşit hakları, herhangi bir hak tanımadan ve ele gelir hiçbir hak tanımadan “çözüm” arzulamalarıdır.

Devlet adına süreci başlatırken Bay Devlet bunu çok net tanımladı: “Bütün teröristlerin silahlarıyla dağdan inip Türkiye Cumhuriyeti devletine teslim olması [ve] Türk adaletinin vereceği hükme razı olarak cezalarını çekmeleri terör örgütü için tek çıkıştır.!” İlkinde de lafı çok edildi, ancak “olur” verilen bir hak ve talep yoktu.

Farklılık da çok. Çağrısını “Bin yıllık kardeşliğimizde kenetlenin teklifi” olarak tanımlayan son sürecin ön alıcısı Bahçeli, “Türkiye’nin yeni bir çözüm sürecine değil ortak aklı çalıştırmaya ihtiyacı” olduğunu söylemektedir. Açık ki “kardeşlik” ve “bin yıllık Türk-Kürt ittifakının gücü” argümanları boşunadır, Bahçeli, mealen “Gelin arkamıza takılın” demektedir. Onun niyeti önemsiz değildir, ama bu her şey ya da her şeyin sonu da değildir!

Bahçeli önce “Öcalan gelsin Mecliste…”, arkasından da “DEM grubunda konuşsun” demiş ve birkaç kez sözlerinin arkasında olduğunu söylemiş, ama sonuç Öcalan’ın İmralı’da ziyaret edilmesi olmuştur. Bahçeli’nin dedikleri ve kabulleri değişebilmektedir!

2010’lardaki “çözüm süreci” başlıca Türkiye Kürtleri ya da Türkiye’nin iç Kürt sorununu konu almıştı. Şimdiki sürecin ana konusu Rojava’dır, Suriye Kürtleri ve otonom yapılanmasıdır.

Çözüm süreci” döneminde Rojava sorunu yok değildi, ancak Öcalan’ın Suriye Kürtlerine “tavsiyeleri” kapsamında konuya dahil olmuştu. Şimdi ana gündem maddesidir.

Bahçeli çağrısını daha önce değil, Ortadoğu’nun yeniden dizayn edilmesi an meselesi olduğunda yaptı. İsrail Gazze ve Lübnan’ın ardından güneyden Suriye’ye yüklenmeye başlamıştı, İran’ın geri sürülmesine yönelik hesaplar sadece onun tarafından değil donanması bölgede devriye gezen destekçi ve yönlendiricisi başta ABD olmak üzere Batılı emperyalistlerce yaşama geçirilmekteydi. Öncesi olmakla birlikte Esad’la görüşme çağrıları ciddileşirken Öcalan’ın DEM grubunda konuşması dillendirilmişti. Suriye ve özel olarak Suriye Kürtlerine odaklanılmıştı. Türkiye önemli ölçüde dışlanarak, ABD, Fransa, İngiltere ve İsrail gibi başkalarınca bu iki sorunda bir çözüm arayışının önü alınmak, Esad’a görüşme çağrıları kadar Öcalan’ın Meclis konuşması çağrısının asıl gerekçesiydi. İran kadar olmasa bile Rusya’nın ve doğal olarak Astana sürecinin de bölgedeki eski değerinden kaybettiği ya da kaybetmekte olduğu ve eskisi gibi ABD ile Rusya arasından kendine yol açma politikasının sürdürülemeyeceği belli olmuştu.

Öteden beri başlıca ABD’nin bölge ve özellikle Suriye’ye yaklaşımıyla Türkiye’ninki arasında bir açı farklılığı olduğu sır değildi. Ve artık “Barış Pınarı” türünden yeni askeri harekatların pek mümkün olmayacağı anlaşılmaktaydı. Bir “çözüm süreci” olmayan “yeni süreç” böyle gündeme geldi.

Eskisinden bir başka farklılık, eski sürece cepheden karşı çıkan MHP’nin bu kez boylu boyunca içinde olduğu sürecin sürükleyicilerinden olmasıdır ki, bunun önemli bir farklılık olduğundan kuşku duyulamaz.

Bir diğer önemli farklılık, eski süreç tek adam ve görevlileriyle sınırlı yürütülürken bu kez ne kadar hayata geçeceği bilinmemekle birlikte “Terörle müzakere ve mütareke yok” diyen Bahçeli’nin TBMM’yi işin içine katmasıdır: “TBMM’de her meselenin ele alınıp milli ve müşterek akılla çözümü mümkün ve hatta mecburidir.” Ve bu kez tüm siyasi partiler “çözüm”e ortak edilmek istenmektedir.

Kürt sorununun belirli bir çözümü tabii ki reddedilemez; ancak murat edilenin, herkesin Cumhur İttifakının arkasında birleşmesi olduğu bilinmelidir!

Yeni yılda Evrensel aboneliği hediye edin
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa