01 Ocak 2025 04:30

Ceyhun Ülker

Fotoğraf: Özcan Yaman

Paylaş

Kasım 2022 ve şubat 2024 tarihlerinde bu köşede “Emirgan Sanat Evi’nden Kültür Merkezlerine” yazılarımda ismi geçen gençlik arkadaşım Ceyhun Ülker’den söz edeceğim.

CEYHUN ÖLDÜ

Ülkenin görkemli şehir hastaneleri var, ülkenin holdinglerince açılmış bir sürü devasa özel hastaneleri var. Yoksula sıradan yurttaşa sağlık hizmeti var mı? -mış gibi var, yani yok. Hastane çeteleri var, para için bebekleri öldürüyorlar. Sağlık sisteminden şikayet ediyoruz da diğer kamusal hizmetler çok mu iyi? Aslında al birini vur ötekine bir düzen(sizlik) içinde şansa yaşıyoruz.

Sağlık, barınma ve eğitim, kamusal (toplumsal) temel hizmet alanıdır. Sosyal bir hukuk devleti bunun içindir. Devlet bunun için vardır. Bir avuç çıkar grupları ya da kişilerin elinde kazanç kapısına dönüşmüş bir ülkeyiz maalesef.

Ceyhun 8 Kasım günü eşi Hürriyet’le yürüyerek gittiği hastanede akşam öldü.

BirGün’den Merve Atıcı’nın geçen hafta yaptığı haber sonrasında medyada konu gündeme geldi.

21 Ocak’ta İstanbul Anadolu Adliyesinde ilk dava görülecek.  

“Tedavi sona erdi, artık bana gelmenize gerek yok!”

Haziran 2024 tarihinde bana bir mesaj yollamıştı. Mesajında sağlık sorunlarından, nedeninden bahsediyordu. Hakkını aramak için dava açmaya çalışıyordu.

Ceyhun’un kendi ağzından özetleyerek kısa tıbbi öyküsünü aktaracağım:

26.08.2014 tarihinde yüksek tansiyon (20/12) sorunuyla Yeditepe Üniversitesi, Kardiyoloji servisine başvurdum. Baypas önerildi.Ardından 2014-15 yılları arasında sırasıyla Koşuyolu EAH ve Medipol Hastanelerinde birer kez daha anjiyo ve kardiyolojik kontrollerden geçtim. Her birinde aynı tanı konularak Baypas olmam gerektiği bildirildi.

Son olarak Memorial Hastanesinde yapılan ayrıntılı tetkiklerden sonra durum bir kez daha teyit edildi.Bir taraftan ilaçlı tedaviye devam ederken diğer taraftan da ameliyat konusunda -doğru kurum, doğru hekimi bulmak adına- araştırmalar yapıyordum.2016 başlarında televizyonlarda  yayımlanan programlardan izleyerek tanıdığım ve giderek de inandırıcı bulduğum Profesör Dr. Canan Karatay'ın çalıştığı özel hastaneden (Florence Nightingale, Kadıköy Hastanesi) randevu alarak muayeneye  gittim.Muayene hekim odasında yapıldı. Hekim, herhangi bir tahlil veya ileri düzeyde görüntülemeye gerek duymadığı gibi benim getirdiğim anjiyo raporlarına da bakmadı;"Onlara gerek yok" dedi...Muayene sonucu -irticalen- şöyle özetlenebilir:"Siz kalp hastası değil şeker hastasısınız”“Sorun yaşam biçiminizde. Yaşam biçiminizi değiştirmeniz halinde şikayetleriniz de son bulacak ve sağlığınıza kavuşacaksınız" dedi ve ardından da hâlen kullanmakta olduğum ilaç listeme bakarak" bugüne dek kullandığınız tüm ilaçlar iptal (stop), bunlara artık ihtiyacınız olmayacak” dedi. İlk muayene böylece sona erdi.Asıl tedavinin doğal tedavi olacağını ekledi ve reçeteyi yazdı: “Bol tuz...”Evet günlük 3 litre suyu, her bir su bardağının içerisine 1 tatlı kaşığı kaya tuzu atıp karıştırarak içmemi önerdi. Bu tedavi sayesinde kısa sürede tansiyonumun dengeleneceğini söyledi.İlerleyen seanslarda tansiyonum düşmek yerine artmaya başlayınca da “Tuz tedavisini aksatmış olabileceğim ihtimali” üzerinde durdu ve düzenli olarak kaya tuzu karıştırılmış 3 litre su tüketimi önerisini tekrarladı. 2019 yılı kışında şiddeti giderek artan göğüs ağrılarım başladı. Yine şiddetli anjinalardan biri gelmişti ve dayanamayıp yaşadığım yerin tek hastanesine (Ayvalık Devlet Hastanesinin acil servisine) gittim. Serviste kan sulandırıcı iğne yapılıp kardiyoloji servisine yönlendirildim.Burada yapılan tetkiklerde hekim tansiyonumun "ölçülemez" sınıra geldiğini, denetimden çıktığını bildirip ekledi: "Durumunuz çok ciddi. …Vakit kaybetmeden Baypas olmamı önerdi.Kreatinin değerim 4.6 ya çıkmıştı... Bu bir iflastı; böbreklerim iflas etmiş. Ertesi gün her şeyi yüzüstü bırakarak İstanbul'a gidip acil randevuyla muayene odasına girdim ve olan biteni anlattım.Verdiği tepki şöyleydi:"Doğru, bu durumda kalp krizi riskinizin olduğunu kabul etmemiz gerekiyor. Bir de yine bu sonuçlara göre böbreklerinizi de kaybettiğiniz anlaşılıyor" diyerek seansı bitirdi:"Tedavi sona erdi, artık bana gelmenize gerek yok!"…Not: TTB de Onur Kurulunda karar aşamasında bir şikayet dosyamız var. Rapor çıkmasını bekliyoruz.Bu bağlamda basının bağımsız kalemlerimin desteğine çok ihtiyacımız olacak. Bizim elimizde olan sadece bu özgür basın insanlarının cesareti, dürüstlüğü ve etik değerleri.Saygılar. Hasta: İ. E Cehun Ülker - Mağdur eşi:  Hürriyet Eren Ülker

Sonuç:

Sonrası makineye bağlı şekilde kalp-damar ameliyatı ve böbrek nakli… Bir sürü ilaç ve hastane kontrolleri.

Bu mesajdan 10 gün sonra kendisini ziyarete evine gittim. Başından geçenleri dinledim. Yanımdaki kamerayla çektim. Gayet iyi görünüyordu. Kasım ayında kanama şikayetiyle İzmir Acıbadem Hastanesine eşiyle yürüyerek gidiyor ve akşam hayata veda ediyor. Hürriyet Hanım hastanenin ihmalinin olduğunu, elinde belgelerin bulunduğunu ve hastane için de dava açacaklarını söylüyor.

Ceyhun’un hayatla imtihanı böyle bitti. 2025 yılının ilk günlerinde canınızı sıktığımın farkındayım. Başkalarının, bizlerin de aynı akıbete uğramaması için savcıların, Sağlık Bakanlığının denetimcilerinin bu duruma müdahale etmesi için sizlerle paylaşmak zorunda kaldım. Bağışlayın…

Yeni yılda Evrensel aboneliği hediye edin
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa