2025’e ilk yazı: Kim av kim avcı?
Fotoğraf: Hüseyin Nasır/AA
340 gün önce Uluslararası Adalet Divanı, Güney Afrika'nın başvurusu üzerine İsrail'in Filistin halkına karşı sürdürdüğü katliam nedeniyle ve soykırım suçlamasıyla yargılanması kararı almıştı. İsrail hala katliamı sürdürüyor. Netanyahu, tüm Ortadoğu’ya yeni bir düzen vermekten bahsederek Suriye içlerine seferler düzenliyor. İran’ın bölgedeki mevzileri ve destek güçlerine, Hizbullah ve Hamas yöneticilerine saldırı ve infaz eylemleriyle hayli yol aldı.
Ortadoğu’da düzen kurucu güç olma iddiasıyla HTŞ-SMO terör çetelerini meşrulaştırma operasyonlarında yer alan diğer bir bölge gücü Türkiye. Genel olarak Kürtlerin bölgedeki, özel olarak Suriye Kürtlerinin Suriye’deki -ve hatta yine bölgedeki konumu üzerinden ABD emperyalizmi ve Ortadoğu’ya yönelik hedefleri devam eden öteki emperyalistlerle pazarlık devam ediyor. Bu pazarlık(lar), patlayıcı madde birikimleri fitillenmiş Suriye ve bölge ülkeleri halkları arası ilişkilerin ve onların her birinin kendi bugünü ve gelecekleriyle doğrudan bağlantılı.
Esat ve Baas yönetiminin işbaşından uzaklaştırılmasıyla bu ülkeye-ve dolayısıyla da bölgeye huzur-barış-istikrar geleceği söylemi aldatıcı, beklentisi boşunadır. Ortadoğu’ya “yeni düzen verme“ stratejik bir hedeftir ve başlıca güçlerinin ön sıralarında ABD, İngiltere ve İsrail olmak üzere Batılı emperyalistler bulunuyor. Rusya ve Çin’in el etek çekip kaderlerine rıza göstereceklerini sananlar ancak tekelci kapitalizmin kaynaklar, nüfuz alanları, hegemonya kavgasıyla ilişkisini anlayamamış olanlar olabilir. Türkiye, İran, S. Arabistan gibi bölge ülkeleri yönetenlerinin sadece basit kukla konumundan politika yaptıkları varsayımı da temelsiz bir azımsamadan ibarettir. Kuşkusuz her güç kendi gücü oranında; ancak sermayenin yayılma-büyüme ve hakim olma eğilimiyle bağlı olarak bu güçlerin ‘kendi gölünde yosun tutma’yı kabullenmedikleri de göz önündedir. Bölgede ve dünyada güçler ilişkisinin günümüzdeki belirleyici özelliği daha fazla gerginlik ve çatışmaya yol almadır.
Başlıca etkeni pazar ve etki alanları için tekelci kapitalist rekabetin kızışması ve sertleşmesi olmakla birlikte, kimisi faşist olduğunu da gizlemeyen genel olarak işçi sınıfı ve diğer emekçilere düşman özel olarak ‘yabancı düşmanı’ şovenist burjuva politikacı ve yönetimlerin devlet-hükümet yönetimlerine gelmeleri de ilişkileri daha fazla germekte, çatışma ve savaş malzemeleri yığımına yol açmaktadır.
Bağlı olarak tüm halkların üzerlerindeki baskı artmıştır. Hemen tüm ülkelerde sosyal kazanımlar budanmış, ekonomik koşullar emekçiler aleyhine kötüleşmiş, büyük tekeller ve devlet asalaklarının çıkarlarına işleyen çark, küçüklerin baskılanması ve tasfiyesine, daha fazla işsizlik ve yoksullaşmaya yol açmıştır. Türkiye’de açlık sınırı 21 bin liranın üzerinde, asgari ücret 22 bin lira civarındadır.
Koşullar sömürülen sınıf ve halkın diğer kesimleri için giderek kötüleşmektedir. Bunu engelleyebilecek güç ise yine sömürülen ve ezilenlerin kendileridir. Çalışma ve yaşam koşullarının iyileştirilmesini isteyen emekçiler şurada burada giriştikleri iş yavaşlatma, grev ve direnişin diğer çeşitli biçimleri nedeniyle sermaye ve devlet güçleriyle karşı karşıya geldiklerini, hemen her seferinde görüp saldırının çeşitli biçimlerini yaşıyorlar. Kendi pratiklerinin bu neredeyse bitmez-tükenmez dersi ve deneyimi, sömürülenlerle sömürenlerin farklı sistem-düzen ve dünyanın temsilcileri ve insanları-sınıfları oldukları sonucuna yol açmadığı sürece, “devlet niye işçinin yanında değil de sermayenin yanında yer alıyor?“ sorusuna doğru yanıt veremez-ya da bulamazlar.
Sermayenin; tekelci kesimi başta olmak üzere burjuvazinin devleti, onun çıkarlarının koruyucu gücü olarak tüm toplumu bir cenderede tutmak durumundadır. Böyle olmadığına yönelik her açıklama aldatma, saptırma, yedekleme amaçlıdır.
Yeni yıl, takvimsel olarak eskiye yeni günlerin eklenmesini; ama aynı zamanda eski-ancak eskimemiş sorun ve ilişkilerin yeni olanlarla bir arada sürmesini de ifade eder. Alışkanlık olduğu üzere insanlar ister yöneten ister yönetilenlerin saflarından olsunlar böylesi günlerde- ‘dönüm zamanları’nda “iyilik, güzellik, mutluluk, refah, sağlık vs. dilek ve temennisi“nde bulunurlar. Ancak gerçek hayatta bunların hiçbiri dilek ve temennilerle sağlanamaz. Gerçekleşmeleri insan etkinliğini, değiştirme ve gerçekleştirme eylemini gerektirir. Falcılığın, astrolojik martavalların, sis bulutlarına sığınmanın karşılığı kocaman bir aldanıştır.
Günümüzde yaşamda olan bütün düşünebilen kuşaklar eski tarihlerin bıraktığı izler hakkında belirli bilgiye sahip olmalarının yanı sıra kendi yaşam süreçlerindeki kavgaların mahiyeti hakkında da bir tecrübeye sahiptirler. 2025’e grev ve direnişlerle giren, kışın dondurucu soğuklarına ve sermaye ve devletinin baskı-saldırı güçlerine direnerek işsizliğe, açlığa ve yoksulluğa mahkum edilmemeyi sağlamaya çalışanlar, örgütlü güçle-o zayıf, parçalı ve küçük olsa da kuvvet kazanıldığını görmüş-göstermiş oluyorlar. Ayda neredeyse ortalama 160-170 işçinin iş cinayetlerinde can verdiği, on milyonlarca kişinin açlık sınırında yaşamda kalmaya çalıştığı, milyarderlerin sermayelerine yeni milyarlar kattığı, devlet yönetiminin SMO-HTŞ çetelerinin finansına kaynak aktarıp “bir teröristi etkisiz kılma“ adına savaş uçakları kaldırıp dağ-taş bombaladığı bir ülkede, özgürleşme-hürriyet ve kurtuluş yönünde ilerlemek için aldanan ve avlanan konumundan kurtulmaya çalışmak ilk şarttır.
Anımsanabilir belki, çok da uzak olmayan bir zaman önce, zenginlerin insan avı üzerine haberler gazetelere düşmüştü. Safari sadece dünyanın zengin züppelerinin hayvan avına çıktığı bir eğlence gösterisi değildir. Emperyalist-Siyonist barbarlar ve dünyayı emperyal hedefli politikalarıyla yıkıma sürükleyen öteki kıyıcılar insan avındadırlar. Öldürerek, sakat bırakarak ve aldatarak.
Bu barikatı aşarak insan soyunu sermaye ve temsilcilerinin avı olma konumundan çıkarma yolunda ilerlemenin potansiyel güçleri 2025’i nasıl geçirecekler? Bütün sorun burada ve bu ancak meydan okuyucu-hesap sorucu güç olma konumuna gelmek için çalışarak ve daha güçlü birlikler sağlanarak gerektiği gibi yanıtlanabilir.
- 2025’e ilk yazı: Kim av, kim avcı? 03 Ocak 2025 04:00
- Yıkım, yoksullaşma ve savaşlar yılı 26 Aralık 2024 06:32
- Emperyalistlerin maşaları ! 19 Aralık 2024 05:58
- Kaosun geniş mezarlığı 12 Aralık 2024 05:20
- ‘Suriye pastası’ ve duvarların dışına bakmak! 05 Aralık 2024 06:50
- Değişim; nasıl ve hangi yönde? 28 Kasım 2024 06:45
- Kürtçe eğitim Türkiye’yi böler mi? 14 Kasım 2024 04:52
- Bahçeli’nin çağrısı Kürt gerçeğinin neresinde? 07 Kasım 2024 05:41
- Sorun yoksa, telaş niye? 31 Ekim 2024 06:54
- Çürümenin toplumsallığı ve çürüyeni yönetme politikası 24 Ekim 2024 12:47
- İktidarın ekonomi kriterleri 26 Eylül 2024 05:56
- Vicdansızlık! 19 Eylül 2024 05:15