Değişimin zorunluluğu
Fotoğraf: MA
Yeni yılın 3. günündeyiz. Yılın yeni olması, yaşanılan sorunların da yeni olduğu anlamına gelmiyor. Yeni olan belki bunların üzerine yenilerin eklenmesi, eskilerin içeriklerinin gelişmesidir. Yılı işçi hareketinde genel grev ve direniş sloganlarının yaygınlaşması ile kapatmıştık. Ankara’da gerçekleşen son iki miting kitle hareketinin canlanmasında ve yaygınlaşmasında yeni bir döneme girilmekte olduğunun güçlü işaretlerini vermişti. Birleşik ve genel bir mücadelenin yaygınlaşmasına ilişkin talep ve istekler, işçi hareketinin içinden çıkan genel grev ve direniş çağrısı ile yanıtını bulmuş gibi. Girilen yılın bu yanıtın gerçeğe dönüştürülmesi için oldukça fazla nedene sahip olduğunu uzun uzun anlatmaya gerek yok.
Metal işçilerinin grevi yasaklamaya rağmen devam etti ve kazanımla sonuçlandı. Ama Gebze’deki Green Transfo ve GE Grid Solutions işçilerinin grevi devam ediyor. Mücadeleci bir tutum sergileyen sendika yönetiminin en azından bu süreçleri hiç olmazsa eş zamanlı yürütmesi, güçleri birleştirmesi beklenirdi. Ama yine de gösterilen kararlılığın devam etmesi, işçi hareketinin diğer kesimleri üzerinde olumlu ve geliştirici bir etki yaratacaktır. Hem metalde grup sözleşmelerinin yaklaşması hem işçi sınıfının diğer kesimlerinde özellikle ücret artışı ve sendikalaşma ile ilgili canlanmanın hız kazanması hareketin sıçramalı bir gelişme gösterebileceğinin işaretlerini veriyor.
Yılın sonunda açıklanan asgari ücret, işçi sınıfı ve emekçi halk için mevcut iktidarın açlık ve yoksulluk dışında bir yaşam ve gelecek veremeyeceğini açıkça ortaya koydu. Emeklilerin ve kamu çalışanlarının yaşamlarındaki zorluğu küçük de olsa iyileştirecek bir adımın atılmayacağını, yapılan “artışların” göstermelik kalacağını gelişmeler açıkça ortaya koyuyor. Yüksek oranlı zamlara, yüksek oranlı artışlarla vergiler de eklenmiş durumda. İktidarın ekonomik krize bulduğu tek “çözüm” işçi ve emekçi halkın gırtlağına çökmek, onlardan soyduğunu büyük sermayenin önüne koymak. Bu da genel grev taleplerinin, iktidarı götürecek genel bir direnişe evrilmesinin zeminini olgunlaştırıyor.
Bahçeli’nin açıklamaları ile başlayan süreç, yeni gelişmelerle devam ediyor. Kürt politik hareketinin ve halk kitlelerinin beklentisi bu sürecin bir çözüm sürecine doğru evrilmesi ve somut kazanımlar ile sonuçlanması. İktidar kanadından bugüne kadar yapılan açıklamalar Türk-Kürt kardeşliğine ilişkin güzellemelerin ötesine geçmedi. Onlara göre bu süreç zaten “çözüm süreci” değil, “terörün bitirilmesi” süreci. Kürt sorununu ve Kürt halkının eşitlik, barış ve demokrasi taleplerini terör kaynağı olarak görenlerin “çözümünün” de gerici ve inkarcı olacağını öngörmek yanlış olmayacaktır. İktidar Suriye’deki gelişmelerin kendisine yeni olanaklar ve fırsatlar açtığını hesaplıyor ve bu fırsatı Kürt mücadelesini söndürmek için kullanmak istiyor.
Süreç Cumhur İttifakı tarafından Erdoğan iktidarını pekiştirme ve uzatma fırsatı olarak da değerlendiriliyor. Parlamenter düzeyde burjuva muhalefette sürece buradan karşı çıkıyor! Ama burjuva siyasetinde partilerin her türlü gelişmeyi kendi iktidar veya iktidar olma çıkarları için kullanmadıkları, istismar etmedikleri tek bir olay, tek bir konu var mı? Başta din ve milliyetçilik olmak üzere halkın yoksulluğu da işçilerin aşırı sömürüsü de faiz ve enflasyon da zamlar da “dış düşman” masalı da sığınmacılar sorunu da emperyalizm sorunu da sürekli olarak istismar ve kullanma konusu değil mi? Bu sorunlara ve bu sorunların temelden çözümüne muhalefet partilerinin de iktidar partileri gibi bir çözümleri yok. Sorunların sağını solunu biraz tıraşlamak, aşırılıkları törpülemek halkın önüne “çözüm” diye konuluyor. Kürt sorununda örneğin CHP’nin çözümü ne? Anayasal olarak eşit vatandaşlık! Anayasa’ya göre zaten herkes eşit değil mi? Türk ana babadan olan ve Türkçe konuşan bir çocuk okula başladığında Türkçe eğitim görecek ama Kürt ana babanın çocuğu okul öncesinde ana dili ile yaşamını sürdürürken okula başladığında sen Türkçe eğitim göreceksin denilecek ve bu uygulanacak. Ve buna kayyımlardan, Kürt politikacıların zindanlara tıkılması gibi daha pek çok sorun eklenebilir. O zaman hangi eşitlikten, hangi anayasal vatandaşlıktan söz ediyoruz?
Suriye’deki gelişmeler Sünnilik ya da Şiilik ayrımı yapmadan değerlendirilecek olursa mezhepçilik heveslilerinin iştahını kabartmış durumda. Oysa ülke ve bölge halklarının din, mezhep, etnik köken ayrımı olmadan kardeşlik ve eşitlik içinde yaşaması gerekiyor. Bölgeye gerek dışarıdan yapılan emperyalist müdahaleler gerekse İran ve Türkiye iktidarları tarafından yapılan bölgesel gerici müdahaleler, halklar arasında tarihten gelen ve kaynağını egemenlik ve sömürü ilişkilerinden alan sorunları derinleştiriyor, çatışmalara ve katliamlara doğru kışkırtıyor. Bu nedenle Esad gibilerinin gitmesi, Colani gibilerinin gelmesi sorunlara çözüm getirmediği gibi, onları derinleştiriyor ve kangrenleştiriyor. ABD, İngiltere, İsrail gibi lanetli güçlere alan açıyor, at oynatmalarını sağlıyor.
Türk’üyle, Kürt’üyle Türkiye halkları; mücadele tecrübeleri, birikimleri, gelişmişlik düzeyleriyle gelişkin bir işçi sınıfına sahip olmaları; politik, sosyal gelişmişlikleri ile bölge halklarının laiklik, demokrasi ve bağımsızlık mücadelelerine önderlik yapabilmeleri kapasitesine sahiptir. Ama bu kapasitenin kullanılabilmesi ülke içinde tek adam iktidarının yıkılması için mücadelenin başarıya ulaşmasına bağlıdır. Halkların barış ve kardeşlik içinde yaşaması, laik, demokratik, eşit bir yaşam kurmalarına bağlı. Bunun yolu ise mücadeleden geçiyor. Birleşik ve genel mücadelenin yolunun açılması, genel grev ve direniş için çaba gösterilmesi gerekiyor. Bu çabanın sınıf bilinçli ileri işçilere, namuslu ve dürüst mücadeleci sendika yöneticilerine, yeni bir ülke kurma iddiasındaki siyasi partilere büyük bir sorumluluk yüklediği görülmelidir. Sadece dünya değil, bölge ve ülke de çok kritik bir süreçten geçiyor ve bu süreçte geleceğin nasıl kurulacağına, tarihin nasıl yazılacağına karar vermek gerekiyor.
- 'Zaferden' işçiye düşen 27 Aralık 2024 05:25
- Seyredecek misiniz? 20 Aralık 2024 05:42
- Ücret asgari, yaşam sefalet 13 Aralık 2024 05:40
- Genel grev ve direnişi gerçeğe dönüştürmek için 06 Aralık 2024 06:15
- Birleşik ve genel mücadele için 29 Kasım 2024 06:55
- Siz ne diyorsunuz? 22 Kasım 2024 05:31
- Gelişmelerin anlamı üzerine 15 Kasım 2024 05:25
- Direnerek kazanmak 08 Kasım 2024 11:13
- Elde ne var? 01 Kasım 2024 05:05
- İktidara ve düzen partilerine güvensizlik 25 Ekim 2024 15:00
- Dışa karşı cephe, içe karşı cephedir 18 Ekim 2024 05:06
- Muhalefet sorunu 11 Ekim 2024 05:27