Merhaba yeni sene, mutluluk hangi seneye?

DİĞER YAZILARI
Kelime eksikliği 1 Şubat 2025
Yaşamak arzusu 25 Ocak 2025
Var mıyız yok muyuz? 18 Ocak 2025
Uykusuzluk üzerine 11 Ocak 2025
Uyanık tutan sorular 21 Aralık 2024
Kara kış 14 Aralık 2024
Karar üzerine tartışma 7 Aralık 2024
Had aşımı 23 Kasım 2024
YAZI ARŞİVİ

Ocak 4 oldu.

Hâlâ sürüyor iyi seneler dilekleri.

Bu sene anladım meğer ne büyük şeymiş “Mutlu yıllar” dileği.

Yaşanacak şehirler sıralaması, refah sıralaması, mutluluk endeksi derken sıralamalarda kayışı kopmuş asansör kabini gibi düşüyoruz.

Mutluluk çok lüks bir temenni oldu, kendi ihtiyaçlar piramidimizde en büyük dilim hayatta kalmak.

Kimsenin politik olmama ihtimali kalmadı, mutsuzluğunun nereden kaynaklandığını bulmak bakkala gitmek kadar yakın herkese.

Bir duygu lüks ve sınıfsal olmaya başladığında, peşinden kini de getiriyor. Mutsuzların tahammülü yok en ufak iyi halin seyirciliğine.

Bir zamanlar ne güzel gelirdi kulağa Ümit Yaşar Oğuzcan'ın şu dizeleri:

“En geç yediye çeyrek kala evdeyim
Ben gelene kadar bütün üzüntülerinden kurtulmalısın
Borcumuz varmış, derdimiz varmış düşünme
Ümitsizlik fakirlerin harcı değil

Saksının yerini değiştir
Göreceksin daha güzel olacak
Aç pencereyi odamız havalansın
Sonra mutlu geceleri düşün sabahları değil
Gelir gelmez sarıl boynuma, öp beni
Geçsin”

Bundan 50 sene önce verdiği his başkaydı şimdi iktidarın sabır, sebat temennilerini anımsatıyor ister istemez.

Sardunya mı yiyeceğiz ey şair diye saksıyı çalarlardı başına.

Orhan Veli'nin bir İşsizlik öyküsü vardır.

Bir banka oturup haline naifçe üzülür. Ve bir ara mayonezli levrekten bahseder.

Fakir ve işsizdir ama bilir mayonezli levreğin tadını. Kabul etmediği işlere de ah eder bir yandan. 

Şimdi olsa, ulan Orhan, sen kim mayonezli levrek kim be, gitmemişsin işe, mübah sana açlık, biz hâlâ bir kilo soğanın hesabındayız be!

En çok Cahit Külebi anlar gibi şu sıra derdimizden:

“...
Sonra âlem değişiverdi
Ayrı su, ayrı hava, ayrı toprak.
Mevsimler ne çabuk geçiverdi
Unutmak, unutmak, unutmak.

Anladım bu şehir başkadır
Herkes beni aldattı gitti,
Anladım bu şehir başkadır
Herkes beni aldattı gitti,
Yine kamyonlar kavun taşır

Fakat içimde şarkı bitti.”

Bir şarkı bitti içimizde, mutlu yıllar ne büyük dilekmiş bunca yoksunluk içinde.

En çok da insandan yana bozulmak ağır geliyor insana. Haberler akıyor sabahtan akşama, trafikte kızdı öldürdü, kadını öldürdü, köpeği öldürdü, kavga çıktı, çatışma çıktı, o yakalandı bu kovalandı, küfretti, hakaret etti... Ne kadar sıradan bir şey gibi her gün her saat düzenli akan haberler. Tamam doksan milyona yakın insanız, kalabalığız ama güruh gibi bir yaşam da hak değil, reva değildi bize.

Herkes en az üç-beş çalmış çırpmış sanki bir yerlerden en azından küçük hesapçılık yapmış, zorunda kalmış belki ama temiz değil sanki hiç kimsenin elleri, her durakta birileri kapıları yolcular inmeden binmeyi zorluyor toplu taşımada, selamlar havada kalıyor, kuyruklarda kaynakçılar, tetikte yaşamlar, tekinsiz sokaklar, güven diye bir his vardı kim bilir nasıldı tadı.

Eskiden İstiklal’de sokak müzisyenleri olurdu, etrafında halaylar, horonlar ve inanmazsınız ama bir zamanlar tangolar, valsler...

İnsan insana eşlik ederdi, dans ederdi insanlar sokak ortasında. Bir ülkenin yaşamla bağı nereden kopacak belli olmuyor işte. Yılbaşı gecesi fark ettim hiç dans eden yoktu sokakta, pek insan yoktu hatta.

Seçim kampanyaları, geçinemiyoruz mitingleri, asgari ücret isyanları arasında bir şey daha yapmalı iyiliğe dair, basit ama sağaltacak bir şey. Bizi güruhtan topluma geri taşıyacak bir şeyler lazım. 

Saksının yerini değiştirmek gibi işte, belki balkonlar için sardunya dağıtmalı birileri kentin ortasında. “Dayanın ve bir hayat olduğunu unutmayın” demek için. 

Ya da bir “merhaba” kampanyası en basitinden. Karşındaki insanı gör, bir merhabayı esirgeme şu hayattan demek için. Birbirine merhaba demek bir tavır olsa ve yayılsa keşke, beni gör, sendenim, dinlemeye açığım dercesine. Bir dükkana girdiğimizde, otobüse bindiğimizde, aynı kaldırımda karşı karşıya geldiğimizde, bir merhaba diyebilsek.

“Merhaba yeni bir sene, topal ve çolak kalsa da merhaba beslediğimiz umutlar, merhaba içimizde hâlâ yanan ateş, merhaba içten bir gülücüğe olan hasretimiz, merhaba vergide adalet çığlığımız, merhaba bu topraklardan sökülemeyen köklerimiz, merhaba bilenmiş öfkemiz, merhaba kana kana içmek istediğimiz adalete olan hararetimiz, merhaba bir sokak hayvanı görünce yumuşayan yüz hatlarımız, merhaba hâlâ sokağa bir kap su bırakan insanlığımız, merhaba bizim şu yaşama olan inadımız, merhaba yirmi yıllık bekleyişimiz, merhaba sabır taşımız, çatlayacağın güne içten bir merhaba.”

En güzel şiiri Yaşar Kemal yazmıştır merhabaya,

“...
Selam olsun dört bir yana merhaba
Akan kana düşen cana merhaba
Hesap sorulacak güne merhaba
Türküler söyleyen dile merhaba”

Selamdan büyüktür merhaba, bir anlamı “Geniş ve ferah bir yere geldiniz” demektir, bir diğer manası “Rahat olun iyi bir yerdesiniz, çekinmeyin.”

Mutluluk büyük dilekmiş, onca yükü taşıyamaz belki ama bir merhabayı hak eder diye düşündüm yeni sene.

Merhaba.

Evrensel'i Takip Et