08 Ocak 2025 04:34

Metinler daima yaşar

metin göktepe

Fotoğraf: Sadık Güleç

Paylaş

‘90’lar Beyaz Toroslara bindirilip götürülen insanlardan bir daha haber alınamadığı, yargısız infazların yapıldığı, gözaltında kayıplar, ölüm çukurları, işkence ile anılan, “Yeşil” kod adlı milisin terör estirdiği gayrinizami harp zamanlarıydı. Kürt basınının muhabirleri ve dağıtımcıları birer birer öldürülüyordu. Ülkenin bir bölümünde adı konulmuş olan OHAL diğer bölümünde adı konulmadan uygulanıyordu. Metin Göktepe gazeteciliğe böyle bir kaos ortamında başladı. Boynundan hiç çıkarmadığı fotoğraf makinesiyle ‘olay yeri’ gazeteciliği yapan hevesli ve heyecanlı genç gazeteci arkadaşımız, içinde yaşadığı bu toz duman ve şiddet ortamında işkenceyle öldürüldü. Sadece Evrensel’in içine değil, gerçekleri yazmanın bedel gerektirdiği halk haberciliğinin içine de bir bomba düşmüş gibi oldu, cenazesine katılan on binlerce kişi bu cinayeti lanetledi.

AKP iktidarı ilk yıllarında bütün bu şiddetin, hukuksuzluğun kendisiyle birlikte sona erdiğini ilan etmişti. Ancak başı sıkıştığında Beyaz Toros gibi simgeleri hatırlatarak ‘90’lı yılların hafızasını canlandırmaktan geri durmadı. Toroslar ve Yeşiller gibi ‘90’lı yılların bir tür halk terbiyesi avadanlığı raftan indirilebilecek, günümüzde ve geleceğimizde hep yaşatılacaktı.

Uğur Mumcu'nun otomobiline bomba koyularak öldürülmesinin üzerinden 31, Metin’in öldürülmesinin üzerinden ise 29 yıl geçti. Korkutarak yönetmeye çalışan siyasal iktidarın hafızasında gazeteci katliamları nasıl müstesna bir yere sahipse emek ve hak gazeteciliği için bir kalkan haline geldi. Mehmet Ağar, Mumcu’nun eşi Güldal Mumcu’ya ‘Bir tuğla çekilirse bütün sistem çöker’ demişti. Metin Göktepe davası da cinayeti işleyen polisler üzerinden o sistemin yargılanmasına dönüştü. Halk bu sistemi tam da Aşil topuğundan yakaladı.

BASINDA SINIF MÜCADELESİ ŞİDDETİNİ YİTİRMEDİ

Bu Aşil topuğu hâlâ çıplak. Ancak bölgesel kaosun fay hattında bulunan ülkemizde basın havuz medyası ve diğerleri olmak üzere bölünmüş durumda. Birincisinde güdümlü, direktifli manşetler atılıyor. Diğerlerinde ise yıldırma, ev hapsi cezaları, bitmeyen yargılamalar, kayıplar ve öldürmeler devam ediyor. Dil sürçmelerinin bile affedilmediği bir ortamda işlerini yapmaya çalışıyor gazeteciler. Trol çetelerinin başlattığı kampanyalarla gazeteciler avlanıyor, ağır bir sansür mekanizması işliyor. Basında sınıf mücadelesi şiddetini yitirmedi.

Ekonomik krizin giderek ağırlaşmaya başladığı, emekçilerin açlıkla ama aynı zamanda hakları için mücadele etmeye çalıştığı ve her seferinde yine yasaklar ve baskılarla karşılaştığı bir dönem bu. Sendikalaşmaya çalışan, hakları için ücret mücadelesinde olan, iliklerine kadar sömürülmelerine karşı çıkan işçiler de fabrika önlerinde grev çadırları kuruyor, dişe diş bir mücadele yürütüyor. Halk evini, aşını, toprağını, ormanını korumak için gövdesini siper ediyor. Uğur Mumcu’nun ‘araştırmacı gazeteciliği’nden ve Metin Göktepe’nin ‘emek ve hak gazeteciliği’nden kalan miras tam da bu eylemlilik ortamında buluyor can suyunu.

GERÇEĞİN KAYNAĞINA TUTULAN MİKROFON

Metin’in gazetesi bu mirasa her zaman sahip çıktı ve üzerine her dönem yeni birikimler ekledi; organize yalanların içyüzünü, halktan süresiz sabır beklenirken sermayenin halkın cebini nasıl boşalttığını, Ortadoğu’daki gerilimlerin nasıl kışkırtıldığını, yağmayı, rantı gözünü kırpmadan faş etti. Türkiye’nin her yerindeki gönüllü muhabirleri ve mücadelelerin özneleri haberi grevlerin, direnişlerin içinden, yerinden yazdılar. Mikrofonlarını tumturaklı sözler arkasında gizlenen soyguna değil, dolaysız gerçeğin kaynağına tuttular.

Ne olursa olsun, hangi koşulda olursa olsun emek gazeteciliği baskıya ve sansüre, cezalara rağmen yaşatıldı. Yaşatılacak da.

Metin Göktepe öldürüleli 29 yıl oldu; onun sönmeyen gençliğinin parıltısı emekten ve halktan yana basın dünyasında kıvılcımlar çakmaya devam ediyor. Metin Göktepe böyle yaşatılıyor.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa