Düdüklü tencere ekonomisi

Fotoğraf: MA | Arka plan: Pixabay | Kolaj: Evrensel

Türkiye ekonomisi, çoğu zaman iç içe geçmiş ve birbiriyle bağlantılı ekonomik ve siyasi süreçlerin de etkisiyle, tıpkı bir düdüklü tencere gibi basınç altında biriken sorunların ağırlığıyla karşı karşıya. Yıllardır uygulanan sermaye yanlısı ekonomi politikalarının ve yapısal sorunlara (yüksek enflasyon, hayat pahalılığı, vergi adaletsizliği, gelir dağılımı eşitsizliği vb.) kalıcı çözümler üretilmemesi nedeniyle oluşan basınç giderek artıyor.

Ülke ekonomisi bir süredir düdüklü tencere gibi işliyor desek abartmış olmayız. Artan enflasyon, hayat pahalılığı, düşük ücretler ve peş peşe gelen zamların toplum üzerinde yarattığı basınç tehlikeli boyutlara ulaşmaya başladı. Son yıllarda satın alma gücü sürekli olarak düşerken, insanlar en temel fizyolojik ihtiyaçlarını (beslenme, barınma vb.) bile karşılayamaz hale getirildi. Market raflarındaki, çarşı pazardaki fiyat etiketleri sürekli değişiyor. Gıda, barınma, ulaşım ve fatura ödemeleri ücretlerin büyük kısmını yutuyor. Son yıllarda etkisini iyiden iyiye hissettiren hayat pahalılığı mutfağın ateşini hiç düşürmüyor.

2025’in ilk günlerinde hemen her şeye en az yüzde 44 zam gelirken, asgari ücrete yüzde 30, memur ve memur emeklilerine yüzde 11.54; işçi emeklilerine yüzde 15.75 zam yapılması tencerenin içindeki basıncı daha da artırdı. Erdoğan-Şimşek programının halkın sadece kemerini değil, aynı zamanda boğazını sıkmaya başlaması basıncı yükseltirken düdüğün çalışmaması halkın ve emekçilerin sabır ve tahammül sınırlarını ciddi anlamda zorlamaya başladı.

Halkın üzerindeki vergi yükü artarken, sermaye sahiplerine sağlanan vergi afları ve teşvikler, gelir adaletsizliğini daha da derinleştiriyor. Kamu harcamalarının önemli bir kısmı müşteri garantili projelere ayrılırken, kamu hizmetleri alanı son 22 yılda neredeyse yarı yarıya daraltıldı. Eğitimden sağlığa, ulaşımdan enerjiye kadar her alanda halkın sırtına gizli zamlar ve ek maliyetler yükleniyor. İşçi ve emekçilere resmi enflasyonun bile altında sefalet zamları yapılıp müşteri garantili ödemelere daha fazla kaynak aktaranlar, halka harcanması gereken paraları bir avuç kapitalistin kasasına aktarmak için taklalar atıyorlar.

Geçtiğimiz yıldan bu yıla birikerek artan sorunlardan hemen hiçbirine yönelik somut çözümler üretilememesi yüksek basınç altında kaynayan düdüklü tencereyi her an patlayacak hale getirmesi, sadece ekonomik değil, toplumsal ve psikolojik anlamda da büyük bir sorunla karşı karşıya olduğumuzu gösteriyor.

Bu yıl, özellikle asgari ücret zammının beklentilerin çok altında belirlenmesi, halkın sırtındaki vergi yükünün daha da artması, emeklilik haklarındaki yaşanan olumsuzluklar ve eşitsizlikler ile esnek ve güvencesiz çalışma uygulamasının artması gibi konular, emekçilerin gündeminde öne çıkan başlıklardan sadece bir bölümünü oluşturuyor. Bu durumun kaçınılmaz bir sonucu olarak önümüzdeki dönemde bireysel ve toplumsal huzursuzlukların artması, grevlerin ve protestoların yaygınlaşması, halkın taleplerini daha yüksek sesle dile getirmesi şaşırtıcı olmayacaktır.

2025 yılı, düdüklü tencerenin kaynama noktasına en çok yaklaştığı dönemlerden biri olmaya aday bir yıl olacak gibi görünüyor. Ya tencerenin düdüğü açılacak ve halkın sorunlarına kulak verilecek ya da artan basınç büyük bir toplumsal patlama ile kendini gösterecek. Sonucun nasıl olacağını işçi ve emekçilerin ve onların örgütlü güçlerinin tutumları ve mücadele tarzları belirleyecek.

Evrensel'i Takip Et