09 Ocak 2025 05:31

Bölgesel gelişmeler ve devrimci yayıncılıkta ‘tekrar’ın yeri

Orta Doğu haritası

Harita: Pixabay

Paylaş

Okuyuculardan gelen mesajlar, bölgesel-uluslararası ve ülkedeki gelişmelerin öne çıkanları üzerine tekrarları da içeren makalelerin son dönemde Evrensel’de sıklıkla yer almasının okuyucuların bir bölümü tarafından yadırgandığına ya da hatta devrimci-ilerici görüşlere sahip olanlardan bazılarının Suriye’deki gelişmelerin yanı sıra işçi hareketindeki gelişmeleri konu edinen yayıncılığın devamını ‘pek fazla sıkıcı buldukları’na işaret ediyor.

Böylesi bir tutum veya yaklaşımın çeşitli konulara ilişkin yazılı materyal-makale vb. karşısında gelişmesi mümkündür. Belirli durumlarda yerinde ve haklı da olabilir. Ancak biz bu tutumun, yukarıdaki konu başlıkları bağlamında, en azından bir yanılgıyı da içerdiğini söylemek durumundayız. İki nedenle böyledir: İlkin yayıncılıkta önemli gelişmelerin farklı yönleriyle irdelenmesini içeren haber analiz, makale, röportaj vb. ile fikri takip önemlidir. Devrimci yayıncılıkta ise bu, gerçeklerin farklı unsurlarıyla sergilenmesi gerekliliği nedeniyle daha da önemlidir. Aynı şeyin sürekli tekrarıyla bıktırıcı olmama kaydı elbette konmalı. Buna karşın devamlılık gösteren olay ve gelişmelerin kimi tekrarları kaçınılmaz kıldığı da hesaba katılmalıdır. İkinci olarak bazı olgu, olay ve gelişmeler, bağlantılı-ardılı gelişmelerin etkeni işlevine de sahiptir. Bu da onların bütün bağlantılarıyla ayrı ayrı konu edinilmesini gerekli kılar. İşçi sınıfı hareketinin farklı unsurlarıyla gösterdiği gelişme, ortaya çıkan grev ve direnişler, bu direnişlerin gelişim seyri ve sonuçları sadece güncel-güne dair bıraktıklarıyla değil, öncesi sonrasıyla olası gelişmelerin de etkeni işlevi görür veya görebilir. 15-16 Haziran büyük işçi direnişi, TEKEL, TARİŞ, SEKA, Paşabahçe, Zonguldak, Ünaldı’dan kalan “dersler” bir biçimde güncelin içinde olmayı sürdürür ve bir vesileyle işlenirler. Özak direnişinde ne olduğu, Polonez işçilerinin nasıl ve neden kazandıkları ya da kazandıklarının ne olup olmadığı, işçi hareketinin geneline dair gelişmelerin de hikayesi kapsamına girer.

Gelelim bu yazının bu biçimde kurgulanmış olmasının diğer nedenine. Bu neden hemen fark edilebileceği gibi Suriye ve bağlantılı olarak bölgedeki gelişmelerdir. Konu sadece güncelliği ve güncelde içerdiği olgusal-politik tehditler nedeniyle değil yakın-orta gelecek zaman için bölge halklarının yaşamıyla bağı nedeniyle de büyük önem göstermektedir.

Ortadoğu’nun yüzyıldır bitmeyen dizaynı politikasının başlıca güçleri, “Suriye’de HTŞ’yi işbaşına getirdik, iş tamam” demiyorlar. Askeri, politik, diplomatik ve mali operasyonlar devam ediyor. Bu politikaların etkilemediği bölge ülkesi, halkı olmayacaktır. Üzerine en çok söz ve eylemin sahnede olduğu konu başlıklarından biri de bu ülkedeki -dolayısıyla da bölgedeki gelişmelerin daha fazla aktüelleştirip uluslararası karakterini gözlere sokarcasına açık hale getirdiği Kürt sorunudur.

Kürtlerin günümüzde ve yakın gelecekte nasıl bir ulusal-siyasal, askeri ve ekonomik ilişkiler sistemi içinde yer alacakları üzerine emperyalistler ve bölge güçlerinin plan ve politikaları daha fazla aşikar hale gelmiştir. ABD ve İsrail’in Kürt sorunundaki çözümsüzlükleri nedeniyle açmazın farklı düzeyleriyle boğuşan bölge ülkeleri yönetenlerine karşı Kürt kozu-Kürt kartı kullanma, sorunu istismar etme politikası fiilen de daha fazla netleşmiş bulunuyor. Türkiye’yi yönetenlerin sorunu askeri kuvvet zoruyla gündemden düşürme strateji-taktik vs. her neyse o da ortaya çıkan yeni durumda daha fazla zora girmiştir. Bölgedeki gelişmeler, kimi burjuva liberalleriyle olgulara gözü kapalı politikacıları yalanlarcasına yıkıcılığın malzemesini yığma yönündedir. Ortadoğu’daki sorunların çözümü, İsrail, İran, Suriye, Lübnan, Irak, Türkiye başta olmak üzere bölge ülkelerinin denebilir ki tümünü ilgilendiren kaotik, çatışmalı, savaş üretici ilişkilerin değişmesini gerektirir. ABD, İngiltere ve Fransa başta olmak üzere emperyalistlerin bölgedeki varlığı ve müdahaleleri bunun başlıca engelleri arasındadır. ABD, İngiltere ile birlikte İran ve Irak’ı on yıla yakın savaşa sürükledi. Söylenenlere bakılırsa bir milyon kişi bu savaşta öldü. Irak işgal edildi ve yıkıma uğratıldı. Suriye’nin ne duruma getirildiği göz önündedir. Din-mezhep-milliyet farklılıkları üzerinden çatışmaların bu ülkede ve çevre ülkelere yayılması büsbütün olanaksız değildir. Fransız, İngiliz ve Amerikan emperyalistlerinin Kürt sorununa el attıkları da gizli değildir. Suriye’nin kuzeyinde oluşturulan özerk Kürt yönetiminin ABD’nin koruması nedeniyle yaşayabildiği propagandası aracıyla Türkiye’de her ne kadar Türk şoven ırkçılığı ABD karşıtı bir söyleme başvurmaktaysa da Türk devlet yönetimi ve tekelci burjuvazisinin Amerikancılığı kendi pratiğiyle tescillidir.

Bölgedeki gelişmeler Kürt sorunu bağlantılı ilişki ve tutumları haber bültenlerinin ön sıralarına taşıdı. Sorunun çözümü üzerine görüş ve tutumlar daha fazla tartışma konusu olmaktadır. Emperyalistlerle iş birliğinin ezilen halklar için anlamı bu tartışmaların baş sıralarına yerleşti. Perinçekçi sermaye politikacılarıyla Kürt-Türk gençlerinin ölümünden rant devşiren “Türk milliyetçileri”, emperyalist oyunlara işaretle çözümsüzlüğün devamı için çabayı sürdürüyorlar. Bazı solcularsa iş birliğinin iki taraflı olduğuna işaretle Kürt hareketinin desteklenemeyeceğini söylüyorlar.

İş birliğinin iki taraflı olduğu apaçıktır. Emperyalistlerin himayesinde ulusal bağımsızlığın ya da ulusal kaderini tayin etme fiilinin devrimci tarzda ve ezilen ulusun sömürülen ve ezilen kitlelerinin yararına gerçekleştirilmesinin mümkün olmadığı da bir o denli açıktır. Peki, mevcut durumda ne yapılmalıdır? Türkiye ve İran hakim güçlerinin ulusal haklarını ret politikasındaki ısrarıyla Amerikan-İsrail ve öteki bazı emperyalistlerin istismarcı desteği arasındaki Kürtlerin, baskın Kürt siyasi hareketiyle uyumlu şekilde “emperyalist gerici koruma”yı tercih etmeleri karşısında, bağımsızlıkçı-ulusal tam hak eşitlikçi savunu ve tutum dışında devrimci mevziden yapılacak başka ne olabilir? Bölge ve ülke halklarının emperyalistlere karşı mücadele birliğinin güç kazanması bu sorun da dahil çözümsüz sorunların çözümünde gerçek bir dayanak olacaktır. Sosyalistler ve devrimci demokratlar bunun için çabayı yoğunlaştırmalıdırlar. Türkiye Kürt hareketinin politikasını gerici güçlere yedeklenme ötesinde bir platforma oturtamayanlar ise emperyalist tehdit gerekçesiyle mevcut durumun savunusuna sabitlenmektedirler. İşçi sınıfı ve ezilen halk kitlelerinin yararına olan bu sorunun Kürtlerin istemlerinin karşılanması temelinde çözümüdür. Proletarya ve kent kır emekçilerinin sermaye ve gericiliğe karşı mücadelesi ancak bu durumda daha güçlü şekilde ve ulusal farklılık zemininde bölünmeksizin güç kazanabilir.

Bütün bunlar bölgede ve ülkedeki duruma ilişkin gerçeklerin geniş halk kitleleri tarafından daha net şekilde görülmesi ve emekçilerin kendi yararlarına bir tutumda ısrar etmelerine yardımcı olacak bir siyasal teşhir ve propagandada ısrarı gerekli kılıyor. Bu bağlam içinde tekrarlar zarara yol açmaz, yarar sağlar.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa