Suriye'de doğru bilinen yanlışlar, yanlış bilinen doğrular!
Fotoğraf: Emin Sansar/AA
Suriye’de Esad yönetimi devrileli 1 ay oldu. Başkent Şam dahil şehir merkezlerinde hayatın normal akışında devam ettiğini, Hristiyanlar ve Aleviler gibi kesimler açısından da kırsal bölgelere nispeten güvenli olduğunu söyleyebilirim. Suriye’de konuştuğum istisnasız herkes 14 yıllık yıkıcı bir savaşın ardından tek beklentilerinin insani yaşama şartlarının sağlanması, güvenlik, huzur ve istikrar olduğunu söylüyor. Amerika’nın yaptırımları kısmen ve 6 aylığına hafifleteceğine dair haber doların az da olsa düşüşünü sağladı. Ayrıca Esad döneminde uluslararası yaptırımlar sebebiyle kapalı olan Türkiye, Irak, Ürdün ve Lübnan üzerinden ticaretin ve para akışının açılması çarşı pazarda fiyatları düşürmeye başladı.
HTŞ’nin şimdilik ağırlık verdiği iki önemli konu var gibi görünüyor; diplomasi ve ekonomi -ki aslında ikisi birbirine bağlı. Bu nedenle geçiş hükümetinin dışişleri bakanı göreve atanır atanmaz bölge ülkelerine turlara başladı. Keza 20-30 yıllık memurların aylık maaşlarının en fazla 25 dolar olduğu Suriye’de maaşlara yüzde 400 zam yapılması için Katar’dan kaynak sözü alındı. Elbette bunlar oldukça önemli ve insanları rahatlatan, ümitlendiren gelişmeler. Ancak diğer taraftan insanlar yeni Suriye’de nasıl bir yönetim olacağını, Hristiyanlar-Aleviler-Dürziler-İsmaililer-Kürtler gibi sayıca küçük gruplarla ilgili politikayı, mahkemelerde medeni kanunun mu şeriat hükümlerinin mi uygulanacağını da merak ediyor. Eğitimde müfredat, üniversitelerdeki eğitimin içeriği, kadın hakları, tamamı cihatçılardan oluşan yeni komuta kademesinin kuracağı ordu, azınlıkların hem anayasa yazım sürecine hem de yeni devletin inşası aşamasına dahil edilip edilmeyecekleri gibi, cevabı endişe ve merakla beklenen birçok mesele de var.
HTŞ’den ise bu konularda karışık mesajlar gelmeye devam ediyor. Mesela önceki hafta Yeni Milli Eğitim Bakanlığı okul kitaplarında İslami terminolojinin ağırlıklı olarak kullanıldığı, önemli kadın figürlerin hayal ürünü olarak nitelendirildiği hatta kadınlara dair bölümlerin çıkarıldığı bir düzenleme yaptı. Toplumdan gelen tepkiler üzerine bakanlık kitaplardaki bayrakların değiştirildiğini ve BAAS Partisi ile Esad ailesine dair dönemlerin çıkarıldığını, geri kalan kısımların aynen korunduğunu ve yeni müfredatı uzmanlardan oluşan bir komitenin belirleyeceğini duyurdu. Bakanlık geri adım mı attı, yoksa tepkinin yatışmasını mı bekliyor, toplumun nabzını mı ölçüyor, anlamak zor.
Keza bu hafta itibarıyla bütün kamu kurumlarında çalışan memurlar işe çağrıldı. Memurların bir kısmının kamu kurumları yeniden düzenlenene kadar işe gelmeyecekleri ancak maaş almaya devam edecekleri açıklandı. Elbette bu haberle birlikte binlerce memur işsiz kalma korkusu yaşamaya başladı. Yine yeni ekonomi bakanı Suriye’de yüz binlerce bankamatik memurunun olduğunu ve bunların işlerine son verileceğini söyledi. Çok sayıda bankamatik memurunun olduğu doğru ancak insanlarda özellikle de azınlıklarda “Bankamatik memurlarını ayıklayacağız deyip bizi kamudan uzaklaştırırlar mı” tedirginliği hakim.
Bu hafta itibarıyla ayaklanma döneminde savaşta hayatını kaybeden ordu mensuplarının ailelerine ödenen şehitlik maaşları kesildi. Yine savaş döneminde on binlerce rütbeli-rütbesiz asker yaralandı, sakat kaldı. Bu kesime sağlanan ilaç desteğinden fizik tedaviye kadar her türlü sağlık hizmeti askıya alındı.
İnsanlar “Ordu, devletin ordusuydu Esad’ın değil” demeye başladı. Emekli askerlerin bu ay maaşlarını almalarına rağmen gelecek ay durumları belirsiz. Keza ordu dağılmadan önce orduda görev yapan askerlerin ve çalışanların durumuna dair de bir düzenleme yok.
“Suriye ordusu Esad’ın ordusu ve Esad’ın ordusu yani Aleviler” şeklinde devam eden bir anlayışın giderek pekiştiğine dair korkular giderek artıyor. Suriye ordusunun çoğunluğunun Sünnilerden oluşması, devrik yönetimin genelkurmay başkanının bir Sünni olduğu, kuvvet komutanlarının çoğunun Sünni olduğu gibi gerçekler göz ardı ediliyor. Bu anlayışla birlikte özellikle Alevilere yönelik saldırılar giderek artıyor. Son olarak mezhep açısından oldukça karışık olan Humus kentinde günlerdir devam eden huzursuzluk Alevilere yönelik saldırılara dönüşmeye başladı. HTŞ önceki gün Humus kentindeki “Suçlulara ve silahlarını teslim etmek istemeyenlere yönelik başlatılan operasyonunun sona erdiğini” duyurdu, ancak birkaç gündür devam eden saldırıların büyük kısmını da üstlenmedi.
HTŞ özellikle Lazkiye, Tartus, Humus, Halep ve Hama kentlerinin kırsal bölgelerindeki köylere ve kimi yerlerde 15-20 haneden oluşan yerleşim birimlerine yönelik saldırıların, buralardan insanların alınıp bir daha haber alınamaması gibi olayların kendileri tarafından yapılmadığını söylüyor. Ancak yerel halk saldıranların HTŞ ile aynı arabaları, üniformaları ve silahları kullandıklarını anlatıyor. Bu durum saldırıların HTŞ tarafından yapıldığını kanıtlamaz belki, ancak HTŞ’nin Aleviler dahil bütün Suriyelilerin can güvenliğini sağlamaktan sorumlu olduğu da bir gerçek.
HTŞ tarafından hâlâ Hristiyanlar ve Aleviler başta olmak üzere azınlıkların haklarına ve özellikle de can güvenliklerinin korunmasına dair ne açıklama yapıldı ne de net bir politika belirlendi. Bu durum özellikle kırsalda başıboş gezen, köylere para ve kıymetli eşyaları çalmak üzere saldıran, insanları öldüren grupları daha bir cesaretlendiriyor.
Keza HTŞ’nin önceki yönetim ile hesaplaşma söylemini hâlâ belirginleştirmemesi, Suriye ordusunu Esad’ın kişisel ordusu gibi nitelendirmesi, eski ordu mensuplarını doğrudan hedef haline getiriyor. Silahlarını teslim ettikleri halde saldırıya uğrayan çok sayıda insan var ve birkaç kişinin de öldürüldüğü iddia ediliyor. Ülkede ve özellikle de silahların toplandığı bugünlerde silahlı grupların arabaları ile Alevi köylerine saldırıp, insanları yaralayıp veya öldürüp, köyleri terörize edip rahatça ortadan kaybolması insanlar açısından artık çok da geçerli bir söylem gibi görünmüyor. HTŞ’nin hâlâ azınlıklarla resmi olarak temas kurmaması azınlıkları saldırıya daha açık hale getiriyor.
Madalyonun diğer yüzü de var. Özellikle sosyal medyada 1 aydır Suriye’ye dair korkunç bir dezenformasyon dolaşımda.
Mesela Suriye’de azınlıkların ve özellikle de Alevilerin yaşadıkları yerlerde kan nehirleri akmıyor. HTŞ tarafından “Bütün azınlıklar yok edilecek, çocuk-kadın-yaşlı-erkek demeden bütün Aleviler bu topraklardan silinecek” denilip toplu katliam yapıldığı şeklindeki iddialar doğru değil.
HTŞ’nin yine azınlıkların ve Alevilerin yaşadıkları bazı köylerde silah vs. araması yapmak için evlere girerken izin istediklerini ve oldukça profesyonel davrandıklarını da yine o köylerde yaşayanlar anlatıyor.
Saldırıya uğrayan her Hristiyan ya da Alevi azınlıklardan olduğu için saldırıya uğramıyor. Bizzat azınlıkları da canlarından bezdiren çok sayıda uyuşturucudan adam kaçırmaya suça bulaşmış çete olduğu bir gerçek. Mesela en son Humus’ta Şuja Ali lakaplı bir adamı HTŞ’ye halk teslim etti. Yine sosyal medyada eski, içeriği çarpıtılmış, fotomontaj vs. çok sayıda iddia da dolaşımda. Bazı bölgelerde gerek aileler arasındaki husumetlerde ve gerekse kişisel intikam amaçlı saldırılarla başlayan gerilimlerde HTŞ azınlıkların dini liderleri ve önde gelen isimleri ile birlikte hareket ediyor.
Aslında verilecek örnek çok ancak kısaca Suriye’de ne çiçeklerin açtığı, herkesin mutlulukla coştuğu bir hava var ne de insanların sokaklarda parçalandığı kan revan bir manzara.
Şu anda yapılması gereken HTŞ’ye STK’lerle, barolarla, aydınlarla, hükümetlerle velhasıl akla gelebilecek her kanalla ulaşıp azınlıkların yeni anayasa yazım sürecine ve yeni devletin inşası sürecine katılımlarının garanti altına alınması en acil ve önemli ihtiyaç.
- Suriye: Korku ve ümit iç içe 02 Ocak 2025 03:00
- Suriye bıçak sırtında! 27 Aralık 2024 06:15
- Şam'da neler oluyor? 20 Aralık 2024 05:35
- Her şeye rağmen ateşkes sağlandı! 28 Kasım 2024 06:30
- Trump başkan ama gözler Putin'de 21 Kasım 2024 05:00
- Enkaz altında Ali'nin yarım bacağı! 15 Kasım 2024 04:44
- Trump'ı değil Lazzarini'yi dinleyin! 08 Kasım 2024 12:17
- Lübnan Şiileri ve Türkiye’nin Kürt açılımı! 24 Ekim 2024 04:42
- 7 Ekim ve bölgenin yeniden dizaynı! 17 Ekim 2024 05:45
- Lübnan için kıyamet vakti! 10 Ekim 2024 04:59
- Bölge kaynıyor: Savaş içinde savaş! 03 Ekim 2024 04:55
- Lübnan savaşın eşiğinde! 26 Eylül 2024 04:27