Berabere biten maçın kazananı
Fotoğraf: AA
Türkiye Kupası’nın Galatasaray için anlamı nedir? Eskiden başka bir anlamı vardı, son dönemde ise bu anlam oldukça farklılaştı.
Kupanın Galatasaray için eski anlamından başlayayım. Bugün deniliyor ya Galatasaray için “finallerin takımı”, ya da “kazan-ma kültürüne sahip bir kulüp” diye. İşte Galatasaray bu karakterini esas itibariyle Türkiye Kupası’na borçlu. Bu karakterin mucidi de Gündüz Kılıç’tır. Anlatayım.
Türkiye’de futbolun izleğini değiştiren en önemli gelişme UEFA-Avrupa Futbol Federasyonları Birliği’nin 1954 gibi oldukça geç bir tarihte kurulmasıdır. Çok bilinmez; UEFA’nın kurulmasının temel nedeni 20’nci yüzyılın ilk yarısında iki büyük savaşa sahne olan Avrupa coğrafyasında barışın sağlanmasında futbolun gücünden de yararlanmaktı.
Türkiye de hemen bu şemsiye altına girerek UEFA’nın regülasyonlarını hızla tatbik eden bir ülke oldu. Nitekim Türkiye Ligi’nin 1959’da Türkiye Kupası’nın 1962-1963 sezonunda ihdas edilmesinde, Türkiye’nin UEFA bünyesindeki iki organizasyona, UEFA Şampiyon Kulüpler Kupası’yla UEFA Kupa Galipleri Kupası’na katılmak istemesinin büyük payı vardır.
Dediğim gibi, Türkiye Kupası ilk kez 1962-1963 sezonunda düzenlendi ve ilk dört Türkiye Kupası’nı üst üste Gündüz Kılıç’ın çalıştırdığı Galatasaray kazandı. (Bugünkü adı Süper Kupa olan ilk Cumhurbaşkanlığı Kupası’nı da Gündüz Kılıç’ın çalıştırdığı Galatasaray kazanmıştı 1966 yılında.) Galatasaray için söylenen “finallerin takımı” unvanı Türkiye Kupası’nda elde edilen başarılar sonrasında kullanılmaya başlandı.
Galatasaray 14 yıl şampiyon olamadığı dönemde her üç yılda bir ya Türkiye Kupası’nı kazanarak ya da final oynayarak kendi taraftar kitlesini kulüp etrafında tahkim etmeyi başarmıştı. Dolayısıyla Türkiye Kupası çok yakın bir döneme kadar Galatasaray için inanılmaz önemli bir turnuvaydı.
Tam burada şunu da eklemeliyim; o dönemlerde Türkiye’yi UEFA kupalarında temsil eden takımlar genellikle ilk turlarda elenir, nadiren bir üst tura geçerlerdi. Bu nedenle Avrupa serüvenleri eylül-ekim aylarında sona ererdi. Başka bir deyişle eskiden bu kadar yoğun maç trafiği yoktu. Böylece Avrupa’da elenen büyük takımlarımız Türkiye Ligi şampiyonluğu kadar Türkiye Kupası için de amansız bir yarışa girerler, bu kupayı kazanmak için mücadele ederlerdi. Türkiye Kupası’nda eski rejim böyleydi.
Şimdilerde ise UEFA turnuvalarının formatı değişti. Kısmi lig uygulaması nedeniyle Türkiye’yi temsil eden takımlar her yılın ocak-şubat dönemine kadar yoğun bir maç trafiğinin içinde buluyorlar kendilerini. Bu nedenle son dönemde Türkiye Kupası’nda mücadele etmenin, ligde ve Avrupa’da yoluna devam etmek isteyen takımlarımız için bir angaryaya dönüştüğünü söyleyebiliriz. (Türkiye Kupası’nda mücadele edilmek istenmeyişin diğer nedenleri arasında kupa maçlarında elde edilen gelirlerin stadyumun işletme giderlerini bile karşılayamaması ile futbolculara maç başına ödenen primlerin yüksekliği de yer alıyor.)
Uzattım. Hemen konuya geçiyorum.
YAKIN VE AÇIK ACİLİYET
Bu sezon Galatasaray için en önemli iki hedef Türkiye Ligi şampiyonluğu ile UEFA Avrupa Kupası’nda gidebileceği yere kadar gitmek. Türkiye Kupası bu anlamda “yakın ve açık” bir aciliyet taşımıyor Galatasaray için.
Türkiye Kupası’nın başlangıç aşamasının Galatasaray için tek anlamı var: Oynamayan oyuncuların maç ritimlerini ve kondisyonları yükselterek rotasyondaki oyuncu sayısını artırmak, böylece ağırlık verilen iki kulvarda daha az yıpranarak hedeflere doğru yürümek.
Dolayısıyla dünkü Galatasaray-Başakşehir karşılaşmasına ilk olarak bu açıdan değerlendirmeliyiz.
Şimdi bu tezimi savunmak için tersten bir sağlama yapmaya çalışacağım.
Normalde Okan Buruk Galatasaray’ın bir lig karşılaşmasından sonraki ilk güne bir antrenman koymuşsa bu antrenmana bir önceki gün oynanan maçta 60 ve üzerinde dakika alan futbolcular katılmazlar. Bu futbolcular salonda yenilenme (rejenerasyon) çalışmaları yaparlar. İdmana ise bir önceki maçta en fazla 45 dakika forma giyenler ile hiç oynamayan futbolcular katılır.
Şimdi Galatasaray’ın bugün antrenmanı olduğunu düşünelim ve dünkü Galatasaray-Başakşehir karşılaşmasını temel alarak hangi oyuncuların bu antrenmana katılacaklarını muhayyel olarak saymaya çalışalım. (Burada antrenmana maçta 60 ve üzeri dakika alanların katılmayacaklarını bir kez daha hatırlatmak istiyorum).
KAZANIMLAR
Eğer bugün bir antrenman olacaksa buna Galatasaray’dan şu futbolcular katılmış olacaklardı: Fernando Muslera, Kaan Ayhan, Victor Nelsson, Metehan Baltacı, Ismail Jacobs, Lucas Torreira, Gabriel Sara, Eyüp Aydın, Yunus Akgün, Dries Mertens, Barış Alper Yılmaz, Yusuf Demir ve Victor Osimhen. Bu futbolcuların dokuzunun ilk 11 oyuncusu olduğunu düşünürsek Galatasaray’ın Başakşehir karşılaşması sonrasında elde ettiği kazançlardan ilkinin kupa maçında as takımın hırpalanmamasını sağlamak olduğunu söyleyebiliriz.
Peki kimler bugünkü antrenmana katılmayacaktı? Dünkü maçta 60 dakika ve üstü forma giyen futbolcular: Günay Güvenç, Davinson Sànchez, Abdülkerim Bardakcı, Elias Jelert, Kerem Demirbay, Efe Akman, Rolland Sallai ve Michy Batshuayi. Sadece sekiz futbolcu. Ancak burada da Galatasaray adına bir kazanç var: Başakşehir karşılaşması bu sekiz futbolcunun maç kondisyonlarını artırmaları ve maç ritmini kazanmaları yolunda önemli bir basamak oldu.
Bu yazıda karşılaşmayı kazançlar üzerinden okumaya çalışacağım.
FUTBOLCULARI DEĞERLENDİRME KISTASLARI
Çoğu taraftar takımının her maçı kazanmasını ister ve ortada bir galibiyet yoksa kendince buna neden olan oyuncuları bir şekilde “infaz etmeye” çalışır. Dünkü Galatasaray-Başakşehir karşılaşması sonrasında da bu tip infazların gerçekleştiğinden eminim. Dünkü maçı, “Okan Buruk niçin Yusuf Demir’e ve Jelert’e şans vermiyormuş, anladınız mı?” Ya da “Demirbay Galatasaray’da oynamayı hak etmiyor.” Veya “Başakşehir karşılaşması Galatasaray’ın nerelere transfer yapması gerektiğini ortaya koydu” türü cümlelerle yorumlayan, böylece infazlarını gerçekleştiren binlerce insan olduğuna eminim. Ben böyle düşünmüyorum.
Kanımca dün ilk 11’de fırsat bulan oyuncuları değerlendirirken temelde şu üç kıstasa dikkat etmek gerekiyor:
Bu futbolcular dünkü maçta görev yaptıkları pozisyonların gerektirdiği hareket setlerini ne dereceye kadar uygulayabildiler? İlk 11 başlayanlar maçın tamamını oynayabilmelerine yetecek maç kondisyonuna sahipler miydi? Bu futbolcuların hangileri maç ritimlerini yukarı çekebildiler, dolayısıyla bir kazanç elde ettiler?
Şimdi bu kıstaslar ışığında sahada gördüklerimi futbol kamuoyu tarafından hemen idam edilmek istenen oyuncular üzerinden kısa ve hızlıca paylaşmak istiyorum.
YUSUF DEMİR ÖRNEĞİ
Önce Yusuf Demir’den başlamak istiyorum.
Yusuf Demir oynadığı pozisyonun (dün sağ kanat forveti olarak görev yaptı) görev tanımını iyi bilen bir oyuncu. Örneğin fizik kondisyonu elverdiği ölçüde rakip bekin bindirmelerinde geriye döndü ve onu marke etmeye çalıştı. Aşağıya bir örnek koymak istiyorum.
Maçın hemen başlarında gerçekleşen bu Başakşehir hücumunda Yusuf Demir marke etmesi gerektiği rakip sol bek Lucas Lima’yla beraber geriye döndü. Ancak burada sonuçta bir tehlike oluşmasa da rakibinin yapılan ortaya kafa vurmasını önleyemedi.
Dün Yusuf Demir maç kondisyonu az olduğu için erkenden yoruldu. Demir’in bu yorgunluğunu bir pozisyonda (aşağıda) net içimde gözlemledik.
Dakika 28,45. Rakip bekiyle beraber geri gelen Yusuf Demir Galatasaray ceza sahası önünde sahipsiz topu kazanarak takımını hücuma çıkarıyor. Topu hiç rahatsız edilmeden yaklaşık 65 metre sürüyor. Ancak bu orta şiddetli koşunun sonuna geldiğinde yorgunluk hissettiği için önce yanlış bir karar veriyor: Soldaki Sallai yerine sağındaki Batshuayi’ye oynamayı tercih ediyor. Yine yorgunluk nedeniyle pasını yukarıdaki fotoğrafta da görüldüğü gibi Batshuayi’nin arkasına atarak top kaybına neden oluyor.
Yusuf Demir Başakşehir karşısında ilk 11 başlamadan önce Süper Lig’de sadece dört kere oyuna girmiş ve toplam 50 dakika oynama fırsatı bulmuştu. Dolayısıyla karşımızda ilk planda bol bol oynamaya ve maç ritmiyle kondisyonunu artırmaya ihtiyacı olan bir yetenek var.
Buradan geçiyorum Ellias Jelert’e.
JELERT ÖRNEĞİ
Jelert 2023’te Galatasaray’ın scouting listesine girmiş bir oyuncu. Bu sayede de sezon başında transfer edildi. En temel özelliği hızı ve çevikliği. Temiz ayaklara da sahip. Nitekim hızı, çevikliği ve temiz bir ayağa sahip olması sayesinde kötü başlanan UEFA Avrupa Ligi’nde Malmö FF deplasmanında gol atarak Galatasaray’ın ayağa kalkmasında önemli bir rol üstlenmişti.
Hem sağ hem de sol bekte oynayabilen Jelert’in temel defans tekniği topa en kısa ve çabuk biçimde dokunabilmesine dayanıyor. Onun çevikliğe ve hıza dayanan bu özelliğini aşağıdaki örnekle göstermek istiyorum.
Dakika 7,44. Jelert’e yapılan faul atışını Abdülkerim Bardakcı sol öne doğru kullanıyor. Sallai bu topu kontrol ettikten sonra aut çizgisine yakın yerden Başakşehir ceza sahasına yerden gönderiyor. Batshuayi bu topu şutlayamayınca Başakşehir defansı topu uzaklaştırıyor. Deniz Türüç’ün arkasında olmasına rağmen Jelert çevik bir hamleyle topu küçük bir dokunuşla Berkan Kutlu’ya kazandırıyor. Bu hamle sayesinde Galatasaray hücumu tazeleniyor.
Evet, Jelert bu konularda oldukça iyi. Ancak yeterli oyun ve pozisyon bilgisi olsa da beceri paketine hava mücadelelerini ekleyemediği için ters toplarda rakiplerinin kafa vuruşlarını önleyemiyor. Dün Galatasaray’ın yediği her iki golde bu özelliği nedeniyle göze battı.
SORUN CILIZLIĞI DEĞİL
Ancak burada önemli bir detay var. Jelert’in cılız olduğu için hava toplarında rakiplerine kafa vurma şansı verdiği söyleniyor. Hatta cılızlığını gidermek için, “Kuzey denizlerinde yetişen somonlarla beslenmesi” gerektiğini söyleyenler bile var.
Kanımca bu yanlış bir saptama. Jelert cılız olduğu için rakiplerinin kafa vuruşlarını önleyemiyor değil. Savunma tekniği gereği bu pozisyonlarda hava topuna rakiplerine vurdurmamak için değil, topa dokunmak amacıyla dahil oluyor. Bu nedenle de sıçramıyor.
Jelert’in bu savunma tekniğini Başakşehir’in ikinci golünde net biçimde gördük. Jelert, sağdan João Figueiredo’nun ortaladığı yüksek topa kafasıyla vurmak için değil, aşağıdaki fotoğrafta da görüldüğü gibi ayağıyla vurmak için hamle yaptı. Ancak bu imkânsıza yakın hareketi gerçekleştiremediği için Krzysztof Piatek topu kafasıyla kolayca Galatasaray kalesine gönderdi.
İLK GOLDEKİ HATALAR
Buradan geliyorum Başakşehir’in attığı ilk gole. Bu golde hatalı olan sadece Jelert değildi. Başta Sallai olmak üzere, Berkan Kutlu ve Metehan Baltacı da Başakşehir’in golüne katkı verdiler.
Şöyle, Başakşehir’in golle sonuçlanan hücumu Sallai’nin Berkan Kutlu’ya atmaya çalıştığı elverişsiz pas sonrasında başladı. Tam bu sırada Jelert aşağıda görüldüğü gibi Galatasaray hücuma çıktığı için biraz önde bulunuyordu.
Jelert sonrasında hızla geriye döndü ve arkasında olmasına rağmen golü atacak olan Deniz Türüç’ün önüne geçmeyi de başardı, ama aşağıda da görüldüğü gibi topa yükselemedi.
Aslında burada söylemek istediğim şey çok basit. Futbol pür bir yetenek oyunu değil. Yani futbol sadece dünyaya belirli yeteneklerle gelenlerin oynayabileceği bir spor değil. Futbol aynı zamanda belirli yeteneklerini eğitimle geliştirenlerin de zirveye çıkabildiği bir spor. Dolayısıyla yapılması gereken tek şey var; Jelert’i yüksek toplara özel çalıştırmak ve hava toplarına rakibini önlemek amacıyla yükselmesini öğretmek. (Burada şunu hatırlatmak istiyorum. Ada futbolunda hava mücadelelerine sadece topa vurmak amaçlı çıkılmaz, esas amaç hava topuna çıkarak rakibi bozmaktır. Britanya altyapısına sahip oyuncular rakibi bozmak amacıyla hava topuna nasıl yükselmeleri gerektiğini altyapıdayken öğrenirler.)
Sırada Efe Akman var.
EFE AKMAN ÖRNEĞİ
Kanımca Efe Akman bu yıl önemli bir mesafe kat ederek fizik kalitesini oldukça geliştirdi. Akman da tıpkı Sara gibi koşarak oynayan bir oyuncu olduğu için fizik kalitesini artırmak onun futbolu için hayati öneme sahip. Dün enerjisi bitene kadar ciddi anlamda pres yapıp top kazandı. Hatta bu nedenle rakipleri tarafından faul yapılarak cezalandırıldı. Aşağıya bir örnek ekliyorum.
Maçın hemen başında gerçekleşen bu pozisyonda Efe Akman Miguel Crespo’ya baskı yaparak topu kazanıyor ve hızla ileriye doğru hareketleniyor. Ancak aşağıda da görüldüğü gibi Crespo tarafından omuzundan tutularak durduruluyor.
Tabii şöyle bir durum da var. Efe Akman Florya ürünü olduğu için futbol kamuoyunda çok tepki almıyor. Ancak Galatasaray altyapısından olmasa onun da Yusuf Demir ve Jelert, hatta Kerem Demirbay gibi acı acı eleştirileceği de çok açık.
BAŞAKŞEHİR’İN TAÇ SETLERİ
Dün Okan Buruk maç sonunda yaptığı açıklamada oyundan genelde memnun olduğunu belirterek kanımca önemli bir şey dedi: “Bu oyunu hafta sonundaki maça da taşımamız gerekiyor. O da zor olacak, kolay bir maç olmayacak. Rakibimiz önemli oyunculara sahip. (…) Ama daha hazırız, rakibimizi daha iyi tanıyoruz ve hafta sonuna da kafa olarak, mental olarak daha çok hazır biçimde çıkacağız. Bu maçın sonu bizim için gerçekten bir kazanç oldu.”
Burada Okan Buruk’un “rakibimizi daha iyi tanıyoruz” vurgusunu Başakşehir’in Galatasaray için çalıştığı belli olan hücum ve taç setleri için yaptığı düşüncesindeyim. Gerçekten de Başakşehir hızlı geçiş hücumuna dayalı oyun anlayışında Piatek’i nasıl beslediğine ilişkin maç boyunca ciddi veriler sundu. Bunu ikinci Başakşehir golünde topun çizgi üzerinde Deniz Türüç’e gelince gözü kapalı biçimde Figueiredo’yu kaçırmasında ve onun Piatek’i en uygun pozisyonda topla buluşturmak için yaptığı hamlelerde açık biçimde gördük.
Taç setlerine gelince. Başakşehir’in son dönemde taç atışlarına özellikle çalıştığı çok açık. Şöyle ki, maç boyunca Başakşehir, Galatasaray kalesine beşi isabetli altı şut çekti. Bunların ikisi golle sonuçlandı. Bir taç setinde ise Başakşehir Olivier Kemen ve Piatek’in ayağında peş peşe kaleyi bulan ve Günay Güvenç tarafından kurtarılan iki şut çekme fırsatı buldu. Dolayısıyla görüldüğü gibi Başakşehir attığı şutların üçte birini bir taç setine borçlu. Bu seti aşağıya alıyorum.
KEMEN’İN ALDATMASI
Dakika 37,25. Başakşehir Galatasaray yarı sahasının ortalarında Lima’yla taç atışı kullanıyor. Bu topun Kemen’e atılacağı kesin gibi. Ancak Kemen, aşağıdaki görüldüğü gibi taç atışı kullanılmadan önce eliyle “arkama doğru at” diyerek Lima’ya sufle veriyor.
Kemen önce öne doğru hareketleniyor, ardından ters dönerek Bardakcı’yı aldatıyor ve topla buluşuyor. Kimse tarafından rahatsız edilmeden de şutunu atıyor. Bu şutu aşağıdaki görüldüğü gibi Günay Güvenç kurtarıyor.
Ancak son maçta olduğu gibi Sànchez sadece topa bakıyor, rakibini takip etmiyor. Böylece Sànchez’in gerisindeyken topa hareketlenen Piatek Galatasaray kalesine bir şut çekme fırsatı daha buluyor (aşağıda). Ancak Günay Güvenç bu şutu da çıkarmayı başarıyor.
Kanımca Pazar günkü maça dek Galatasaray Başakşehir’in taç setleriyle Piantek’i topla buluşturma şablonlarına daha sıkı biçimde çalışacaktır.
SONUÇ
Çağdaş Atan’ın Başakşehir’i dün sahaya bir futbolcu hariç ideal kadrosuyla çıktı. Amaç Galatasaray’ı net biçimde yenmekti. Ancak asıl hedefin pazar günü oynanacak maçtan önce Galatasaray’a psikolojik bir mesaj vermek olduğu düşüncesindeyim; “beni hiç yabana atma, seni devirebilirim.”
Okan Buruk’un Galatasaray’ı ise maça farklı bir hedefle çıktı. Amaç Başakşehir’i mutlak surette yenmek değildi. Oynamayanların maç ritmi kazanmalarını hızlandırmak, ana oyuncu grubunun yıpranmasının önüne geçmek ve de Başakşehir’in oyun yapısını daha yakından gözlemleyerek çözmekti. Dolayısıyla Okan Buruk’un daha kapsamlı bir stratejisinin olduğunu söyleyebiliriz.
Kanımca Galatasaray berabere biten maçın kazanan tarafındaydı. Dün Kerem Demirbay, Berkan Kutlu, Batshuayi’nin kendilerine verilen şansları kullanarak ritim ve kondisyon artırma anlamında ilerleme sağladıklarını gördük. Maça çok tesir edemese de Sallai’nin de maç temposunu artırdığını söylemek yanlış olmaz. Dolayısıyla sadece genç oyuncularının uzun dakikalar bulmalarının yanı sıra ilk 11’e daha yakın bu dört futbolcunun gösterdikleri gelişim Galatasaray adına önemli bir kazanç oldu.
Galatasaray adına bir diğer kazanım da ligin en çok koşan takımı unvanına sahip Başakşehir’i temposuyla oldukça yorması ve pazar günkü karşılaşma için açık bir mesaj vermesi oldu.
Bu açıdan pazar günü bu iki takım arasında gerçek bir düello izlemek çok uzak bir senaryo değil.
- Déjà vu 22 Ocak 2025 07:30
- Liderle sonuncu arasında mesafenin dayanılamaz kısalığı 18 Ocak 2025 16:17
- Galatasaray niçin lig lideri? 13 Ocak 2025 11:12
- Türkiye’de Avrupa provası 05 Ocak 2025 04:00
- Birikip yeniden sıçramak için 23 Aralık 2024 12:03
- Rus ruleti 18 Aralık 2024 03:51
- Böyle istedi savunma 13 Aralık 2024 15:28
- Öze dönüş 09 Aralık 2024 10:59
- Galatasaray yeni formasyonda boğuldu 02 Aralık 2024 09:50
- Bodrumdan giriş katına 29 Kasım 2024 09:30
- Okan Buruk muhafazakarlığına devam ediyor hâlâ 26 Kasım 2024 06:25
- Rüzgâra karşı 24 Kasım 2024 13:00