10 Ocak 2025 04:40

Trump, Erdoğan’ı niye övüyor?

Fotoğraf: DHA

Paylaş

ABD’de başkanlık görevini ikinci kez üstlenmeye hazırlanan Trump, her fırsatta Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı övüyor, onun “Çok akıllı biri” olduğunu söylüyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan ise partisinin il kongrelerindeki konuşmalarında sık sık “Emperyalizmin oyunlarını bozmak”tan söz ediyor.

Burada yanıtlanması gereken soru şu: Erdoğan iddia ettiği gibi emperyalistlere kafa tutuyor, onların oyunlarını bozuyorsa nasıl oluyor da dünyanın en büyük emperyalist gücünün yeni lideri ona böylesine övgüler yağdırıyor?

Bu sorunun yanıtını verebilmek için yapılan açıklamaların ötesinde uygulanan politikalara ve bu politikaların kimlerin çıkarlarına hizmet ettiğine dönüp bakmak gerekiyor.

Trump, Erdoğan’ı överken ve onun akıllı biri olduğunu söylerken iki olaya işaret ediyor.

Birincisi, başkanlığının ilk döneminde Rojava’ya yönelik operasyon konusunda Erdoğan’a “Lütfen bunu yapma” dediğini ve Erdoğan’ın kendi sözünü dinlediğini hatırlatıyor.

İkinci olarak da HTŞ’ye (Heyet Tahrir eş Şam) destek vererek Esad rejiminin devrilmesini sağladığı ve bu sayede Rusya ve İran’ın Suriye ve bölgedeki gücünü zayıflattığı için Erdoğan’ın “Çok akıllı biri” olduğunu söylüyor.

Trump’ın “sözünü dinlediği için” Erdoğan’ı övdüğü ilk olay, 2019’daki ‘Barış Pınarı’ operasyonu idi. Trump, Rojava’ya yönelik bu operasyon konusunda Erdoğan’a “Lütfen bunu yapma” dediğini söylüyor. Oysa o zaman gönderdiği mektupta “Aptallık etme, gel anlaşalım” diye yazarak Erdoğan’ı açıktan tehdit etmiş ve ardından bu operasyonun durdurulması konusunda Türkiye ve ABD arasında 13 maddelik bir anlaşma imzalanmıştı.

Ancak Trump’ın bugün bu olayı ‘nazik’ bir dille hatırlatması ve Erdoğan’ı övmesi de boşuna değil. Çünkü Trump, ABD emperyalizminin yeni dönemde Türkiye’ye hem Suriye’de ve hem de bölge genelinde daha fazla ihtiyaç duyacağını görüyor ve bu övgüleri yeni dönemde iş birliğini geliştirme yönünde bir “iyi niyet” mesajı olarak iletiyor.

Devamında Trump, Suriye ve bölge (Ortadoğu) genelinde Rusya ve İran’ın pozisyonunu geriletip ABD ve İsrail’in çıkarlarına hizmet eden bir tutum aldığı için Erdoğan’ın “akıllı biri” olduğunu söylüyor. Başka bir deyişle Erdoğan, bölgede ABD emperyalizminin çıkarlarına hizmet ettiği için Trump’ın övgüsüne mazhar oluyor!

Trump, yeni dönemde Erdoğan iktidarından bölgede İran’ı dengeleyecek, geriletecek bir rol üstlenmesini istiyor. Özellikle İran yanlısı Haşdi Şabi milislerinin dağıtılması konusunda Irak hükümetine yönelik uyarı ve tehditleri, sahadaki boşluğun Türkiye tarafından doldurulması yönünde bir politika izleneceğinin işaretlerini veriyor. Erdoğan iktidarı, özellikle Kalkınma Yolu projesi üzerinden bu role dünden hazır olduğunu ortaya koyuyor.

Yine ABD emperyalizmi, önümüzdeki dönemde Suriye’deki HTŞ yönetiminin kontrol altında tutulması; yeni Suriye’nin kendi çıkarları ve İsrail’in güvenliği ekseninde şekillenmesi konusunda Erdoğan yönetimine ciddi görevler biçiyor. Bu görevleri bir bakıma Astana sürecinde Rusya’nın cihatçı grupların İdlib’e taşınması konusunda Türkiye’ye biçtiği role benzetebiliriz.

Ayrıca bugün Türkiye’nin Ukrayna’ya silah-teçhizat sağlayan birkaç NATO ülkesinden biri olması, emperyalist güçler arasındaki gerilimin giderek tırmanmakta olduğu bir süreçte Türkiye’nin ABD ve NATO için önemini daha görünür hale getiriyor.

Öte yandan Kürt sorununun (SDG ile sürdürülen iş birliği) bugün Türkiye ve ABD arasındaki ilişkilerde en önemli anlaşmazlık konusu olarak öne çıktığı biliniyor. Trump yönetiminin bu konuda nasıl bir politika izleyeceği, önümüzdeki döneme dair soru işaretlerinin başında geliyor. Yaptığı açıklamalarında Türkleri ve Kürtleri “doğal düşman” olarak tanımlayan Trump, her iki tarafa da güven vermekten uzak bir tutum ortaya koyuyor.

Bugün ABD emperyalizmi, Kürt güçlerinin oluşturduğu SDG ile “IŞİD ile mücadele” adı altındaki iş birliğini bölgesel çıkarlarının korunması ve bölgenin bu çıkarlar temelinde yeniden dizayn edilmesi bakımından kullanışlı buluyor ve bu nedenle de sürdürmek istiyor. Bununla birlikte Türkiye, ABD için önemli bir NATO müttefiki olmanın ötesinde Ortadoğu’dan Karadeniz ve Kafkasya’ya, Balkanlar’dan Doğu Akdeniz’e kadar iş birliği ve ortaklığı sürdürmeyi gerekli gördüğü bir “bölgesel güç” konumunda bulunuyor.

Bu tablo, Trump’ın neden hem Türkiye’ye ve hem de Suriye Kürtlerine güven vermekten uzak bir tutum içinde olduğunu açıklıyor. ABD emperyalizminin önümüzdeki dönemde Kürtlerle iş birliğini ne kadar sürdüreceğini ya da Türkiye’deki yönetimin “terör” parantezi içinde değerlendirip yeni ‘operasyon’ tehdidinde bulunduğu Kürt sorunu konusundaki hassasiyetlerini ne kadar gözeteceğini bölgedeki öncelikleri belirleyecektir.

Trump’ın, NATO müttefiki Danimarka’nın elindeki Grönland’ı Çin ve Rusya ile mücadele adı altında ilhak etmek (satın almak) istemesi ve bu konuda askeri seçeneğin bile masada olduğunu söylemesi, önümüzdeki dönemde kendi emperyalist çıkarlarını savunma konusunda ne kadar pervasız olabileceği konusunda uyarıcıdır.

Dolayısıyla bugün Trump’ın övgüleri Erdoğan iktidarı ve medyadaki sözcülerini gururlandırıp heyecanlandırabilir. Ancak bu durum, Trump için esas olanın Türklerin ya da Kürtlerin dostluğu değil; kendi bölgesel çıkarları olduğu/olacağı gerçeğini değiştirmiyor.

Başta sorduğumuz soruya dönersek, Suriye’den Ukrayna’ya ABD emperyalizmi ve NATO’nun politikalarına hizmette kusur etmeyen ve bu nedenle Trump tarafından övülen Erdoğan’ın “emperyalizmle mücadele” adı altında elinde kala kala Kürt sorunu kalıyor.

Türkiye’de devlet ve hükümetler yüzyıldır ülkedeki Kürtlerin ulusal hak eşitliği sorunu olan Kürt sorununu “Dış güçlerin, emperyalistlerin kışkırttığı bir sorun” olarak görüyor ve bu nedenle Kürt sorunundan kaynaklı gerilim ve çatışmalar son bulmuyor. Erdoğan, “Emperyalizmin oyununu bozmak”tan söz ederken aslında bu nakaratı tekrarlamaktan öteye gitmiyor. Üstelik bugün sorunu emperyalistlerin istismarına açık hale getiren de savaş ve şiddet politikaları üzerinden şovenizm ve halklar arasında düşmanlığın kışkırtılması ve dahası bu müdahale politikasının sorunu diğer ülke sınırlarına yayarak çözümsüzlüğü derinleştirmesidir.

O yüzden bugün emperyalizmin oyunlarını bozmak; emperyalizme hizmette kusur etmeyen ve halklar arasında düşmanlık tohumlarını eken iş birlikçi-gerici iktidara karşı Türk ve Kürt halklarının, her milliyetten işçi-emekçilerin demokrasi, barış ve bağımsızlık mücadelesini birlikte yükseltmesinden geçiyor.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa