10 Ocak 2025 04:54

Okulun ebedi paydos zili

Öğrenciler sınav olurken.

Fotoğraf: MEB

Paylaş

Okul artık fizik, coğrafya, kimya, tarih, matematik öğrenilen ve disiplinler arasındaki ilişkilere dair az çok birikim elde edilen bir yer olmaktan çıktı. Biraz bakkal hesabı, biraz ‘milletin şanlı tarihi’, çokça değerler eğitimi denen ırkçı, cinsiyetçi, fetihçi bilginin dolaşımda olduğu bir yer. Özellikle emekçi sınıfların çocukları için.

İçinde yaşadığımız ekonomik ve siyasal sistem yurttaşların çocukluktan itibaren çok yönlü gelişimini öngören genel eğitim anlayışından kilometrelerce uzakta. Okul erkenden ‘hayata atılmak’ zorunda kalan geleceğin yetişkinlerinin sadece tornacı, tesviyeci, kuaför, elektrikçi, tesisatçı olduğu; tek yönlülüğe mahkum edildiği bir kuruma dönüştürülüyor. Bu, öğretim kurumuna haftada bir gün gitmeyi zorunlu kılan MESEM’lerle ilgili bir sorun değil sadece. Her gün emeğin vasıfsızlaştırılmasına, emeğin insani olmaktan çıkarılmasına yönelik yeni bir düzenlemeyle karşılaşıyoruz çünkü.

Eski Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk’un 2020 yılında “Herkes üniversite eğitimi almak zorunda değil. Çünkü sen ağa, ben ağa, bu inekleri kim sağa?​” vecizesi bir vesileyle yeniden güncellendi. Vesile Erdoğan’ın 2025’i aile yılı ilan etmesiyle ve bir süredir unutulmuş görünen ‘Üç çocuk yapın’ buyruğunu yinelemesiyle de ilgiliydi. Ziya Selçuk’un, okulları ekonomideki ara eleman ihtiyacını karşılamak için fabrikaların, otellerin, işletmelerin içine taşıdıklarını söylediği zamandan bu yana, ucuz emek gücüne yapılan vurgu daha da arttı. Suriyelilerin geri dönüş ihtimali iş gücü açığına ilişkin kaygı uyandırıyor olmalı ki yerli kaynaklar, yani aileler genişlemeye özendiriliyor.

Yoksul çocukların okullaşma oranı iktidar teşvikleriyle olduğu kadar ailelerin geçinememelerinden dolayı da azalıyor. Endüstrinin üretim döngüsü ve bu döngüyü besleyen kara para sektörleri çocuk ve genç bedenlerinin eğitimsiz omuzlarına yüklenerek güvenceye alınmaya çalışılıyor. Üç çocuklu aileye müjdelenen mali destek ise 300 küsur lira.

Çocuk ve genç bedeni sömürüsünün imkanlarının çoğaltıldığı kalkınma siyaseti bağlamında boş bırakılan zihinlere yapılan doping ise milliyetçi-mukaddesatçı-dini telkinlerden oluşturulmakta. Tarikat ve cemaat mensuplarının okullarda eğitmen, öğretmen, iktidarın siyasi ve dini telkinlerini değer paketi halinde enjekte eden ‘terbiyeci’ elemanlar olarak görevlendirilmeye başlanması bizzat MEB’in bu yapılarla imzaladığı protokollerle oldu. Giderek de sayıları arttı.

Son bomba Ülkü Ocaklarıyla yapılan ‘protokol’. Önce okul ziyaretleriyle, küçük adımlarla başlayan Ülkü Ocaklarının eğitim hamlesi bu hafta onaylı olarak ete kemiğe büründü. Bir siyasi partinin gençlik kolları olarak faaliyet gösteren Ülkü Ocaklarına, çocukların ve gençlerin zihinlerini kendi fikirleriyle doldurması için icazet verildi. Böylece okul vaazların verildiği, öğrencilerin endoktrine edildikleri, eskiden de varlığı şüpheli olan ama hiç değilse varmış gibi yapılabilen bilimsel eğitimin altının bu müdahalelerle oyulduğu bir süreci tamamlamak üzere hızla yapılandırılıyor. Tevhidi Tedrisat yani eğitimde birlik ilkesi çoktan çökertildi; her öğrencinin aynı müfredata tabi olamayacağı kaos adım adım inşa edildi.

Eğitim Sen son gelişmeye tepki gösterdi ve şöyle bir açıklama yaptı: “Ülkü Ocakları, bugün devlet tarafından kamu yararı yürüten kuruluş olarak isimlendirilse de biz ne anlama geldiğini aslında çok iyi biliyoruz. Bu ülkede, karanlık bir geçmişi olan, dönem dönem mafyatik ilişkiler, dönem dönem cinayetlerle anılan bu yapının, bugün yaygın eğitim faaliyeti yürütebilecek hale getirilmiş olması gerçekten kaygı verici. Hem okullardaki eğitimin niteliği hem çocukların ırkçı yapılarla bu denli yüz yüze kalma hali gerçekten kaygı verici.”

Daha önce demokratik ve sosyalist ülkelerde uygulanan, eğitim ile üretim sürecini birleştirerek çok yönlü yetişmiş bireyler ve emek gücü ortaya çıkaran politeknik eğitimin günümüzün sermaye sistemi tarafından vurkaç, rant ve kâr odaklı bir bakış açısıyla içinin boşaltılarak tatbik edilmesinin örneği bu adımlar kafa ve kol emeği arasındaki ayrımı da derinleştiriyor. Zengin ailelerin çocukları özel okullarda teknik ve zihinsel becerilerini geliştirmeye yönlendirilirken geçim derdindeki ailelerin çocukları gelişmemiş uzuvlarıyla istihdam edildikleri yerlerde iş cinayetleri istatistiklerini kabartıyor.

Kriz her gün açlar sınıfına yenilerini eklerken ‘Pahalı ürünleri almayıverin, boykot edin’ tavsiyesi yapma noktasına kadar gelen rejimin yöneticileri, ailelerden sanayiye ara elaman ihtiyacını karşılamak için ailelerden gözden çıkarılabilecek genç sanayi neferleri bekliyor.

Protokol yapılan cemaatlere bırakılan müfredatla ırkçı, gerici, muhakemesi zayıf, cahil, ağalara süt sağdığı için şükür duası edebilen bir neslin yetişmesi güvence altına alınıyor.

Bu nesil vurdulu kırdılı işlerin de ara eleman ihtiyacını karşılayabilir. Çok dertlendiğinde, yaşam şartlarına dayanamaz olduğunda isterse arabesk müzik eşliğinde kadere, talihe yalvarıp yakarabilir hatta sövebilir. Kısacası beden için ağır yük, zihne sıfırlanmış muhakeme yetisi ve itaatkarlık, duygular için kendi talihine ve kaderine meydan okusun diye arabesk.

Yeter ki çocuklar ve gençler makinenin bir parçası olarak kalsın; düzeni omuzlarında taşısın.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa