'Zalim iyimserlik'
Fotoğraf:AA/Muhammed Selim Korkutata
Cumhurbaşkanı Erdoğan, partisinin Diyarbakır İl Kongresine katılmak için geldiği Diyarbakır’da, “çözüm sürecinin” buzdolabına kaldırıldığını ilan edişinin ardından on yıldır kullandığı üslubu devam ettiren bir konuşma yaptı. O konuşmadan bir alıntıyla başlayalım: “Son dönemde gerçekleşen çalışmaların tek bir amacı vardır; terör örgütünün kendini feshetmesi, silahların kayıtsız şartsız teslim edilmesi, örgütün siyaset üzerindeki vesayetinin tamamen kaldırılması, bölücü örgütün baskısı dolayısıyla bir Türkiye partisi olması vasfını kazanamayan siyasi yapıya bu yönde kendini geliştirme fırsatı verilmesi, bölgede artan çatışmalar karşısında iç cephemizin güçlendirilmesi. Ezcümle; yarım asırlık bölücü terör parantezinin kapatılması, tüm boyutları ve unsurlarıyla ebediyen tarihe gömülmesidir. Altını çizerek ifade etmek istiyorum ki; bu, sadece ve sadece büyük ve güçlü Türkiye hedefinin önündeki en son engellerden birinin devreden çıkarılmasıdır. Bu, Kürt kardeşlerimizle ilgili bir konu da değildir. Sadece terör örgütünün tasfiye edilmesiyle sınırlı bir husustur.”
Kongreyi izleyen arkadaşımız Elif Ekin Saltık’ın hem Diyarbakırlılar ile yaptığı sohbetlerden hem de salondan aktardığı izlenimler, sokakta ‘süreç’ derken de tırnak içine alarak kullandığımız duruma dair bir iyimserliğin olmadığını söylüyor.
Gazete Duvar’dan Vecdi Erbay’ın izlenimleri de benzer içerikteydi.
Erdoğan’ın bu konuşmasıyla aynı gün, ona “Seni başkan yaptırmayacağız” tavrının da diyeti olarak 2016 yılından beri hapiste tutulan HDP’nin Eski Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın, DEM Parti’nin İmralı ile temasları sürdüren heyetinin kendisiyle görüşmesinin ardından yaptığı açıklama basına yansıdı. “Güven verici somut adımlar hızla atılmalı” diyen Demirtaş, Cumhurbaşkanı, Bahçeli, Özel ve diğer tüm partilere “barış için aldıkları ve alacakları inisiyatifler nedeniyle” teşekkürlerini sunarken, Öcalan’a tam desteğini ifade ediyor.
İktidarın, devam eden kayyım pratikleri ve Suriye’deki operasyonları, Erdoğan’ın konuşmasındaki içeriğin pratikteki karşılıkları. Ancak buna rağmen, Öcalan ile DEM heyetinin görüşmelerine izin verilmesi ve süren trafik nedeniyle, azımsanmayacak bir kesimde her şeye rağmen ‘süreci’ iyimser bir sonuç çıkması için cesaretlendirme tavrı da söz konusu.
Bu durum, Lauren Berlant’ın, Türkçede 2022 yılında M. Çağlar Atmaca’nın çevirisiyle Minotor Kitap tarafından ‘Zalim İyimserlik’ adıyla yayımlanan, 2011 tarihli kitabını (Cruel Optimism, Duke University Press) akla getiriyor.
Dört yıl önce kanser hastalığı nedeniyle yaşama veda eden Berlant, ABD’deki etkili kültür ve edebiyat eleştirmenlerinden biri olarak, birçok önemli çalışmayla birlikte literatüre “Zalim İyimserlik” kavramını da bıraktı. Kavramı ilk duyanların aklına muhtemelen İtalyan Marksist kuramcı, Antonio Gramsci’nin kullandığı “Aklın kötümserliği, iradenin iyimserliği” ifadesi gelmiştir.
Modern çağ insanın umut krizini tarif eden ‘zalim iyimserlik’ kavramsallaştırması ve kitabı için Berlant, “Krizlerle yaşamaya ve kolektif bir ‘yaşam’ biçiminin yıkımına, insanların gündelik yaşamda veya uzun vadede (longue durée) onları yıpratan baskılara uyum sağlamaları dramına, dünyanın artık iyi bir yaşama dönük fantezilerin sürdürülemeyeceği bir yer olduğunu fark etmenin yarattığı darbeye dair bir kitap” diyor.
Kitabında, “Zalim iyimserlik, ciddi bir şekilde sorunlu bir nesneye olan bağlılığı sürdürme durumudur” diyen Berlant, “Zalim iyimserliği” en başta, erişmeyi umut ettiğimiz bir iyi olma durumunu engelleyen nesnelere bağlı olduğumuz bir ilişki türü olarak tanımlıyor. Ve kendi farkını ifade etmek açısından da kitabından şu vurguyu yapıyor: “Başkalarının yanı sıra Lefebvre ve de Certeau’da bulduğumuz kapitalizm tarafından düzenlenen gündelik yaşam görüşü yerine, kapitalizm ve diğer başka pek çok güç tarafından düzensizleştirilen ezici sıradanlıkla ilgileniyorum. Bu, teorik bir olumsuzlama değil, farklı bir vurgu meselesidir.”
Kısa bir süre önce, kayyım baskısı altında tutulan kentlerden Diyarbakır ve Van’da geçirdiğim bir hafta boyunca yaptığım sohbetlerde de, bir yandan iktidarın içeride ve dışarıda süren baskı politikaları nedeniyle güvensizlik, diğer yandan da Bahçeli’nin yaptığı açıklamaların arkasından çözüme dönük bir gelişmenin yaşanması istediğinin birlikte dile getirildiğini gözlemlemiştim.
Kürt meselesinin ağırlığını her gün iliklerine kadar yaşayanlardaki bu duygu hali, ‘saflık’ diye tanımlanamaz. Ancak, iyimserliğin somut bir umuda dönüşmesinin, o umudu örgütleyen özne olma halinden geri çekilmemekle mümkün olabileceğini de belirtmek gerekiyor.
- Ahmet Güneştekin bizim acılarımızı da görecek mi? 27 Ocak 2025 06:45
- Tek adam düzeniyle onun sınırları içinde baş edilemez 20 Ocak 2025 15:37
- Çok aktörlü bölgesel inşa ve ortasında bir “süreç” 06 Ocak 2025 05:00
- Enternasyonalizm bayrağı, daha daha yukarı! 30 Aralık 2024 06:30
- Diyarbakır notları: Seçim öncesi gelip ‘Ser sera, ser çava’ demeyin 16 Aralık 2024 04:52
- Kürt meselesinde bir ihtimal daha olmalı 13 Aralık 2024 04:57
- Sınırımızdaki yeni Afganistan ve kaostan rant devşirmek 09 Aralık 2024 07:00
- Geniş atılan ağda çıkışı aramak... 02 Aralık 2024 06:55
- Türkiye zor bir değişimin ağır sancılarını yaşıyor 25 Kasım 2024 06:35
- Ebedi barış mümkün mü? 18 Kasım 2024 04:23
- İki güncel rapor eşliğinde Kürt meselesini tartışmaya devam 11 Kasım 2024 04:47
- 'Çöle çevirdikleri yere barış geldiğini söylüyorlar' 06 Kasım 2024 05:33