13 Ocak 2025

Nilüfer Çayı’ndaki kirlilik Marmara’daki müsilajı da tetikliyor

Fotoğraf: Özer Akdemir/Evrensel

Geçtiğimiz 2024 yılı 18 Ekim tarihinde Bursa kent merkezinde ve kentin tarım havzalarında Çepeçevre Yaşam programı çekimleri yapmıştık. Bursa Su Kolektifinden arkadaşların daveti üzerine gittiğimiz kentin içinden geçip Nilüfer Çayı’nı besleyen derelerin kupkuru halini çektik.

DERELER KURU İSE NİLÜFER’DEN AKAN SU NEREDEN?

Uludağ’dan beslenen Kaplıkaya, Balıklı Dere ve Deliçay’ın yatakları kupkuruydu. Betonla kaplanarak güya ıslah edilmiş olan bu dere yataklarının bazı yerlerinde kuru otlar göze çarpıyordu. Nilüfer Çayı’nı beslemesi gereken bu derelerde hiç su akmıyordu ama Nilüfer Çayı’na kentin dış mahallelerinde özellikle tekstil fabrikalarının boyalı suları ve arıtma tesisinin temiz olması gerekirken kirlilikten simsiyah görünen atık sıvıları boşalıyordu. Nilüfer işte bu kirli suyu Marmara Denizi’ne taşıyordu.

Bursa’nın Kestel ve Gürsu ilçelerinin evsel atıklarının yanı sıra şehirdeki endüstriyel faaliyetlerin yarattığı kirliliği de arıtmak için yapılan ve başında da Bursa valisinin olduğu Yeşil Çevre Kooperatifinin arıtamadığı sular o kadar kirliydi ki tesislerin açılışından bir yıl sonra bölgedeki çiftçiler isyan etmiş, bu tesislerden salınan sular ile tarlalarını sulamayı reddetmişlerdi. Çiftçinin tarlasına akıtmaktan kaçındığı sular kanallarla Nilüfer Çayı’na boşaltılıyordu. Çepeçevre Yaşam Programında Bursa Su Kolektifi üyeleri Nilüfer Nehri’ndeki kirli sularla sulanan tarımsal ürünlerin sofralara zehir olarak gelmesinin yanı sıra bu kirli suların boşaldığı Marmara’da müsilaj oluşmasına da neden olduğunu dile getirmişlerdi. İki bölüm halinde yayımladığımız programın linkleri yazının altında.*

MARMARA’DAKİ MÜSİLAJDA NİLÜFER ÇAYI’NDAKİ KİRLİLİĞİN İZİ VAR

Aylardır, gerek deniz altından ve yüzeyden çektiği videolarla, gerekse bölgedeki balıkçıların kameralarına yansıyan görüntülerle Marmara Denizi’nde gittikçe büyüyen müsilaj tehlikesine dikkat çeken Bandırma Onyedi Eylül Üniversitesi Denizcilik Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Murat Sarı da geçtiğimiz günlerde Nilüfer Çayı’ndan Marmara’ya taşınan zehirli suların müsilajı tetiklediğini dile getirdi. Sarı, yan kollarla birlikte 200 km uzunluğa sahip olan Nilüfer’in, Uludağ’ın eteklerinde içme suyu olarak kullanılırken, Türkiye’nin en kirli sularından birisi olarak Marmara’ya döküldüğünü belirtti.

"SU BİLE DENEMEYECEK DERECEDE KİRLİ"

Resmi verilere göre evsel ve endüstriyel atıkların yüzde 95 oranında arıtıldığını, eğer böyle olsa idi Nilüfer Çayı’nın tertemiz akıyor olması gerektiğini dile getiren Sarı çayda görünen sıvının su bile denemeyecek derecede kirli olduğunun altını çiziyor.

Bu kirliliğin nasıl oluştuğunu bulmak için 15 Temmuz 2024 tarihinde çaydaki su kalitesinin en önemli parametrelerinden olan çözünmüş oksijen miktarını Uludağ eteklerinden, çayın Marmara’ya dökülmeden hemen önce Çapraz Çayı’na karıştığı yere kadar ölçtüğünü belirten Sarı, ölçüm sonuçlarına dair şu bilgileri verdi: “Tüm istasyonlar birlikte değerlendirildiğinde Uludağ eteğinde, kentin girişinde temiz su bölgesinde ölçülen 16.2 mg/l çözünmüş oksijenin, kentin içinde yaklaşık 30 km yol aldıktan ve irili ufaklı atık kanalına dönüşmüş akarsuları bünyesinde toplayarak kenti terk ederken Balat Köprüsü istasyonunda neredeyse tamamen tükendiği 0.14 mg/l değerine düştüğü görülmektedir.”

MÜSİLAJI OLUŞTURAN ÜÇ FAKTÖR

Nilüfer Çayı’ndan taşınan bu kirlilik ile Marmara’da yeniden ortaya çıkan ve denizin 5-25 metre derinliklerini örümcek ağı gibi saran müsilaj arasında ilişki bulunduğuna dikkat çeken Sarı, “Müsilaj oluşumuna onlarca faktör katkı sağlasa da üç tetikleyici bir araya geldiğinde felaket boyutunda müsilaj ortaya çıktığı artık bilinen bir durumdur. Bu üçlü tetikleyicinin birincisi kuşkusuz iklim değişimine bağlı su sıcaklığındaki artış, ikincisi deniz şartlarında özellikle yüzeyle dip sularının sıcaklıklarında gözlenen homojenlikle karakterize olan kararlı durağanlık, üçüncüsü ise Marmara Denizi’ne noktasal ve yayılı kaynaklardan ulaşan kirlilik yani azot ve fosfor yükünün yüksekliğidir” dedi.

Sarı, deniz suyu sıcaklıklarını kontrol etmenin mümkün olmadığı bir ortamda müsilajın felaket boyutunda ortaya çıkmasını önlemenin tek yolunun Marmara Denizi’nin kirlilik yükünün azaltılmasından geçtiğinin altını çizerek; Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı tarafından başlatılan denetimler ile belediyelere yönelik yapılan uyarıların geç de olsa yerinde olduğunu belirtip ekliyor; “Ancak yapılan ölçümlere göre Nilüfer Çayı kirlenmiş IV. sınıf sulara sahip bir atık kanalı fonksiyonu üstlenmiştir. Bu durum kabul edilemez. Bölgede her gün yenisi faaliyete başlayan OSB’ler, kaçak evsel ve endüstriyel deşarjlar, bireysel sanayi tesisleri, yoğun hayvansal ve bitkisel üretim işletmeleri ile gıda endüstrisinin mevcudiyeti dikkate alındığında Nilüfer Çayı için acil önlemlerin alınması zorunluluktur.”

ACİLEN ALINMASI GEREKEN ÖNLEMLER

Sarı’nın Nilüfer ile ilgili acilen alınması gerekli dediği önlemler şunlar:

- Çayın uzun yıllar kurak mevsim ortalama debisi dikkate alınarak, çaya deşarj edilecek toplam maksimum yükler yeniden belirlenmelidir.

- Sorun tek başına organik kirlilikten kaynaklamadığı için sadece azot,bfosfor sınırlaması yeterli olmayacaktır. Azot,fosforun yanında mutlaka ağır metal, tuzluluk ve renk parametrelerini de kapsayan yeni bir deşarj kısıtlamasına gidilmesi şarttır.

- Nilüfer Çayı halihazırda IV. sınıf su kalitesine sahiptir. Yani aşırı kirlenmiş bir sudur. Böyle sular tarımsal sulamaya uygun değildir. Oysa gözlemler esnasında sayısız su motoruyla su çekilerek sulama yapıldığı görülmüştür. Nilüfer Çayı’nın tarımsal sulama amacıyla kullanımı, su kalite sınıfı iyileşinceye kadar derhal önlenmelidir.

- Halihazırda Nilüfer Çayı’na atık deşarj eden bütün işletmeler bellidir. Çayın mevcut durumu debiden bağımsız olarak ruhsat şartlarındaki taahhütlere uyulmadığını göstermektedir. Denetimlerle bu işletmelerin vakit geçmeden Nilüfer Çayı’nı kirletmeleri önlenmelidir.

- Nilüfer Çayı için tüm tarafların katılımıyla yeni bir acil eylem planı hazırlanmalı, uygulama süresi belirtilmeli ve uygulamalar herkes tarafından şeffaf olarak izlenebilmelidir.

- Nilüfer Çayı’nın kirlilikten kurtarılması için merkezi yönetim, yerel yönetim, özel sektör, sivil toplum kuruluşları ve vatandaşların topyekûn iş birliği yapması şarttır.

‘VELHASIL BURSA SUDAN İBARET’ DEĞİL ARTIK!

Evliye Çelebi’nin 17. yüzyılda Bursalıların kırmızı yanaklarından fışkıran sağlığın kentin içinden geçen derelerden ve Uludağ’dan gelen temiz havadan kaynaklandığını söyleyerek, “Velhasıl Bursa sudan ibarettir” sözü artık geçerliliğini yitirmiş durumda. Kent merkezindeki dereler kış aylarındaki bir iki ay dışında diğer mevsimler kupkuru. Kentin dışında tarımsal üretim yapılan ovaları sulayan Nilüfer Çayı’ndan akan “sıvı”, 4. sınıf kirli su olarak nitelenerek sulamada kesinlikle kullanılmaması gerektiği dile getiriliyor. Prof. Dr. Mustafa Sarı’nın son çalışmaları ise açık bir kanalizasyon gibi akıp Marmara’ya boşalan Nilüfer’in Marmara Denizi’ndeki müsilajı tetiklediğini ortaya koyuyor.

* https://youtu.be/FaLqg5P65Hk?si=zE4sMCOjUz87mt7T
https://youtu.be/pcJ5oJm1vjY?si=NQTadlVum2wT0MZf

Evrensel'i Takip Et