Hemşireler mi çok maaş alıyor, öğretmenler mi?
Görsel X'in yapay zekası Grok tarafından üretilmiştir.
Öğretmenler, hemşireler, belediye işçileri, aile hekimleri, mühendisler…
Herkes, haklı olarak yaptığı işe göre düşük ücret aldığını düşünüyor.
Ama en çok yapılan şey, başka bir meslek grubunun ücretini yüksek bulup bundan şikayet etmek.
Geçtiğimiz günlerde sosyal medyada gündeme gelen öğretmen ve hemşire ücretlerinin karşılaştırılmasında olduğu gibi.
Ya da belediye işçilerinin ücretlerini yüksek bulup “bizim vergilerimizle…” diye başlayan yakınmalar.
Maalesef emekçiler çoğunlukla yoksulluğun asıl sebebine değil, yoksulluk seviyeleri arasındaki küçük farklara odaklanıyor.
ÜCRETİ BELİRLEYEN FAKTÖRLER
Ücretin belirlenmesinde çok sayıda faktör etkilidir.
İlki ve en temeli, işçinin çalışabilmesi için yaşaması lazım. Yani ücret barınma, yemek, giyinme, ulaşım gibi temel ihtiyaçlara yetmelidir. Bu, kapitalist toplumda etik bir ilke değil iktisadi bir ilkedir ve bu nedenle pek de anlayışlı sayılmaz. Yani ev deprem açısından güvenli olmayabilir, beslenme ucuz ve kalitesiz olabilir, çocuklara harçlık verilmeyebilir, bütün bunlar, eğer işçiye kabul ettirebilecek gücü varsa, işverenleri pek ilgilendirmez.
Ücretin belirlenmesinde ikinci bir unsur, emekçilerin kültürü, alışkanlıkları ve tabi oldukları kimi tahakküm ilişkileridir. Örneğin emekçilerin vazgeçemeyecekleri bir tiyatro alışkanlığı olsaydı, ücretin belirlenmesine tiyatro masrafları da girerdi. Ya da toplumsal cinsiyet eşitsizlikleri hem erkeklerin hem de kadınların ücretlerini etkiler.
Üçüncüsü eğitim, vasıf ve meslek, bunları sürdürmek için gerekli masraf ve çaba belirli koşullarda daha yüksek bir ücreti getirir. Mesela bir bilgisayar mühendisinin çok sayıda yeni gelişmeyi takip etmesi, eğitimlerle kendini güncellemesi gerekir. Bu da ücret maliyetine bir biçimde dahil olur.
GÜÇ İLİŞKİLERİ
Ancak kritik bir unsur daha vardır ve bu, ücret düzeyinin belirlenmesinde belirleyici bir etkendir: Güç ilişkileri.
Güç ilişkilerinin bir boyutu mülkiyet ilişkileridir ve kapitalistler üretim araçlarına sahip olduğundan, üretilenlerin önemli bir bölümüne kâr, faiz ve çeşitli biçimlerde el koyar. Bu kısım ne kadar artarsa, örneğin uluslararası sermayeye ne kadar çok faiz ya da kâr payı ödenirse, ücretlere düşen kısım o kadar azalır.
İkinci boyutu kapitalist mülkiyet sistemi kapsamındaki güç ilişkileridir. Eğer ücret alanlar örgütlüyse, mesela sendikalıysa, haklarını arama bilincine ve araçlarına sahipse elbette daha yüksek ücret alır.
Ancak, işçiler kendi içinde bölünmüşse, iş yerinde bile yanındaki arkadaşıyla rekabet halindeyse, işveren karşısında sadece bir birey olarak varsa güçsüzdür, zayıftır ve daha düşük ücrete razı olmak zorundadır.
ÜCRETLER NEDEN DÜŞÜYOR?
2000 yılında imalat sanayisinde çalışan bir işçinin ortalama ücreti, asgari ücretin 4.6 katı iken, 2022 yılında bu oran 1.8 kata düştü.
2002 yılında kamuda çalışan öğretmen maaşı asgari ücretin yaklaşık 3 katı iken 2025 yılında 2.4 katına düştü. Özel okullarda ise çoğunlukla asgari ücretin bir tık üstü.
Benzer bir şekilde 2002’de hemşire maaşı asgari ücretin yaklaşık 3 katı iken 2025 yılında 2.4 katına düştü.
2003 yılında ortalama memur maaşı asgari ücretin 4.3 katıyken 2024 yılında 2.2 katına kadar düştü.
Birçok meslek grubunda benzer bir düşüş söz konusu.
İki kritik nedenden bahsedebiliriz. İlki, işsizlik…
Eğer iş gücü arzı, iş gücü talebinden çok fazlaysa yani işsizlik yüksekse, işveren “Elimde binlerce CV var, beğenmiyorsan git” deme gücü ve gerçekliğine sahiptir.
İşsizlik çok düşük bir oranda ise, işverenler, istediği zaman ve istediği nitelikte işçi bulamayacağı için işçilerin gücü artar.
Türkiye’de 2014 yılında yüzde 17.8 olan geniş tanımlı işsizlik oranı, sadece on sene içinde yüzde 28.2’ye yükseldi.
Bu neredeyse bütün emekçi grupları için geçerli.
Örneğin, 2000’li yılların başlarında farklı mühendislik alanlarında ücretler nispeten yüksekti. 2000’lerin ortalarından itibaren devlet ve kamu üniversitelerinin sayısı arttıkça, bir binaya bir ayda kondurulan üniversiteler çoğaldıkça ihtiyacın çok üzerinde mühendis mezun oldu. Dolayısıyla mühendislik alanlarında işsizlik arttı, ücretler düştü. Ne kadar fazla ve işsiz mühendis olursa mühendis ücretleri de o kadar düşer. Kapitalizmde işçi, bir üretim girdisi gibi işlev gördüğünden fiyatı arz ve talebe göre değişir.
Aynı şey avukatlar, öğretmenler, hemşireler, doktorlar için de geçerli…
Kamu alanında özgünlükler var. Kimi politik müdahalelerle ücret farkları oluşsa da genel eğilim kamuda da etkili.
Eğer, herhangi bir meslekte ihtiyaç artarsa ya da kimi mesleklerde iş gücü arzı düşükse ücretlerin de artmasını beklemeliyiz. Türkiye’de birkaç meslek dışında böyle bir durum söz konusu değil.
NE YAPMALI?
İşçileri, basit bir mal gibi değerlendiren bu arz talep işleyişini reddetmek gerekir.
Çünkü, genellikle unutuluyor ama işçiler de insan. Basit bir üretim girdisi değil.
Düzgün bir ücret, lafa gelince hak olsa da gerçekleşmesi ancak mücadele ile mümkün.
Yani mevcut güç ilişkilerini değiştirmekle.
Kapitalistin karşısında birey olarak işçi güçsüzdür. Ancak birlikte olduğu, ortak hareket ettiği koşullarda güçlü olabilir, hakkını arayabilir.
Mesela kısa bir süre önce Birleşik Metal-İş üyesi Schneider işçileri, yaklaşık bir ay süren grevin ardından genel ortalamanın çok üstünde bir zam oranı elde etti.
Özel okul öğretmenleri yeni bir sendika ile etkili bir mücadele yürütüyor ve muhtemelen mücadele etmeyenlere kıyasla daha yüksek bir ücret elde edecekler.
Aile hekimleri üç ayda üç kez greve çıkıp haklarını aradı. Elbette hak aramayan emekçilere göre daha iyi bir kazanım elde edecekler.
Dolayısıyla, öğretmenler, hemşireler, metal işçileri, belediye işçileri ve tüm diğer meslek grupları, birbirlerinin yoksulluk düzeyine odaklanmak yerine tüm emekçilerin yoksulluğunu ortadan kaldıracak ortak bir mücadeleyi savunmalı ve böyle bir politik hat etrafında siyaset yapmalıdır.
Peki, hemşireler mi çok ücret alıyor, öğretmenler mi?
İkisi de yüksek ücret almıyor. İkisi de geçim derdi içinde. İkisinin de hakkını alması için gözlerini birbirlerinin gelirine değil sermayenin, bürokrasinin, yandaşların gelirine dikmesi gerekir.
- Türkiye kapitalizminin sınırları, AKP ve asgari ücret 30 Aralık 2024 05:21
- Suriye’de emperyalizm nasıl yok oldu? 11 Aralık 2024 13:44
- Yenidoğan çetesinin gizlemeyi başardığı gerçek 25 Kasım 2024 04:55
- Aile sağlığı merkezi ticaret merkezi olmasın grevi 11 Kasım 2024 04:57
- Acemoğlu ve arkadaşlarını neden kutlamamalıyız? 16 Ekim 2024 14:59
- Liberallerin emekli düşmanlığı 16 Eylül 2024 05:10
- Cevdet Yılmaz harçlık değil hesap vermeli: İşgücü uyum programı hikayesi 02 Eylül 2024 06:38
- Üç yumruk: Şimşek, Alpay ve Şık 19 Ağustos 2024 04:50
- Vergi değil soygun düzeni 05 Ağustos 2024 04:25
- Çok çalışıyoruz 21 Temmuz 2024 04:18
- Kaynak yok yalanı, vergi soygunu 24 Haziran 2024 05:11
- Özgür Demirtaş ve asgari ücret 10 Haziran 2024 04:48