Sıra CHP'de

Fotoğraf: DHA
DEM Parti’nin kazandığı belediyelerden sonra sıra CHP’li belediyelere geldi. Çok bilinen “sarı öküz” meselesi ya da son günlerin çok atılan sloganında anlatılmaya çalışılan hikaye “Susma, sustukça sıra sana gelecek.”
Belediye operasyonlarında dört unsur öne çıkıyor. Birincisi kayyım yasası, ikincisi gizli tanık, üçüncüsü örgüt ve dördüncüsü fişlemenin soruşturma ve kovuşturma sürecinde delil olarak kullanılması.
Vali ve kaymakamların kayyım olarak atanması uygulaması 1 Eylül 2016 tarihli 674 sayılı KHK ile Belediye Kanunu’na eklenen bir madde ile başladı. Gizli tanık uygulaması 2008’deki ceza usul yasasındaki değişiklikle gündeme geldi; kumpas davaları ile kullanmaya başladılar. Her türlü hak ve özgürlüğü ihlal etmek için yargılamak istediklerini örgüt torbasına sokmak ve fişleme ise 12 Eylül’den bu yana yaygın olarak kullanılıyor.
Örneğin belediyelere kayyım atanmasını protesto etmek için bir basın toplantısı düzenlendi ve siz de bu toplantıya katıldınız. Polis yasalara aykırı olarak basın toplantısını dağıttı ve sizi de gözaltına aldı. DEM Parti’li belediyeye kayyım atanmasını protesto ettiğiniz için polis sizi “PKK eylemine katılmak, PKK üyesi olmak” şeklinde fişliyor. Artık bütün kovuşturma ve soruşturmalarda polisten savcılık ya da mahkemeye gönderilen yazıda bu ibare yer alıyor. Tabii memuriyete giriş ya da KHK ile memuriyetten ihraç süreçlerinde de bu fişler ilgili yerlere gönderiliyor. Her yeni gözaltı ya da soruşturmada bu fişe ek yapılıyor. Bir süre sonra siz on kere bilmem ne örgütünün eylemine katılmış hızlı militan haline geliyorsunuz. Hiç ceza almamışsınız, hatta hiç yargılanmamışsınız önemli değil; artık siz tescilli bir terörist oluyorsunuz. Böylece sizin hakkınızda birkaç kişi ile birlikte bir soruşturma açıldığında o soruşturma örgüt soruşturması oluyor. Gizli tanık imalatı da şöyle: Bir örgüt üyeliğinden hakkınızda dava açılmış, işkence ve baskı ile aleyhinize ifade vermişsiniz, benzer yöntemlerle başkalarından da sizin hakkınızda aleyhinize ifade alınmış; size gizli tanıklık teklif ediyorlar. Eğer gizli tanık olarak ifade verirsen kurtulursun yoksa en az on sene hapis yatarsın vs. diye sizi ikna ediyorlar. Kabul ettiğinizde ise önünüze onlarca kişi hakkında suçlamalarda bulunulan bir ifade getiriliyor ve onu imzalıyorsunuz. Ondan sonra onlarca kişinin yargılandığı davalarda gizli tanık oluyorsunuz. Duruşmalarda bir ekrandan sizi salondakiler görüyor. Yüzünüz mozaiklenmiş tanınmıyorsunuz, hakim bir takım sorular soruyor siz de o ekrandan cevap veriyorsunuz. Oradan bir metni okuyarak mı cevap veriyorsunuz, siz biri sufle mi yapıyor duruşma salonundakiler bilemiyor. Sizi polisten başka bilen yok. Ceza yargılanmasındaki yüz yüzelik ilkesi oradan kalkmış, savunmanın delillere ulaşma hakkı çiğnenmiş kim takar…
Bu unsurları bütün kumpas davalarında ve kayyım atamalarında kullanıyorlar. 12 Eylül davalarında da “itirafçıları” şimdiki gizli tanık gibi kullanmaya çalışırlardı ama itirafçı duruşma salonuna geldiğinde savunmanın bir iki sorusu ile yalan söylediği, iftira attığı kanıtlanır, eli ayağı birbirine dolaşır tanıklığı boşa çıkardı. İşte bu duruma son vermek için “gizli tanıklığı” gündeme getirdiler. Adil yargılama iddiası olan hiçbir sistemde böyle gizli tanık olmaz. Tanık koruma programları vardır. Tanık duruşmaya gelir tanıklığını herkesin önünde yapar, doğru söylediği anlaşılır ve gerekirse ömür boyu korunur. Ama bizdeki “gizli tanık”lık böyle bir şey değil. Yalan tanıklığın kurumlaşması.
2016 OHAL darbesi ile yürürlüğe sokulan kayyım uygulaması işte bu unsurlara dayanılarak uygulanıyor. Basından öğrendiğimize göre Akdeniz Belediyesi yöneticileri hakkında yürütülen soruşturmada bir başkan yardımcısı hakkında fişleme notu koymuşlar dosyaya. Öğrenciliği zamanında “örgüt üyesi” diye fişlenmiş. Gizli tanık ‘Terör örgütü üyelerini belediyeye eleman olarak alıyorlar’ demiş. Örgüt üyesi diye fişlenen başkan yardımcısı da ‘Biz yönetime geldiğimizden bu yana hiç eleman almadık’ demiş. Hadi canım sende diyorsunuz değil mi? Öyle değil. Bu tür kumpas davalarındaki delillerin çoğu böyle. Kiracısının gönderdiği kiralar örgüt parası, hemşehrisinin getirdiği acı biber salçası örgüte yardım oluyor. Esenyurt ve Akdeniz Belediyelerinde CHP terör örgütü ile iş birliği yapmış oluyor.
Tek adam iktidarında hepimiz bir gün gelir terör örgütü üyesi, sanık olabiliriz. Sıra DEM’den sonra CHP’ye geldi.
Sırada kim var?
Susma sustukça sıra sana da gelecek!
Evrensel'i Takip Et