16 Ocak 2025 04:12

Transfere koşullanmak

Fotoğraf: Pixabay

Paylaş

Süper Lig’de ikinci transfer dönemi başlarken kulüplerin harcama limitleri de belli oldu. Buna göre yüzde 30 sapma dahil olmak üzere en yüksek harcama limitine sahip takım 4 milyar 983 milyon  615 bin 510 lirayla Trabzonspor oldu.

Fenerbahçe 2 milyar 381milyon 740 bin 752 lirayla harcama limiti tablosunda Trabzonspor’u izlerken, Galatasaray 2 milyar 293 milyon 888 bin55 lirayla üçüncü, Beşiktaş ise 1 milyar 195 milyon 663 bin 318 lirayla dördüncü sırada yer aldı.

Bu limitler güya kulüplerin içinde bulundukları ağır borç yükünden kurtulmaları ve har vurup harman savurmalarını önleyip sürdürülebilir bir ekonomik yapıya kavuşmalarını sağlamak için belirleniyor.

Lakin transferi futbolun olmazsa olmazı olarak algılayan ve bugüne dek yaptıkları bir dolu saçma sapan transferle kulüplerini borç batağına sürükleyen yöneticiler gelinen durumdan pek de etkilenmişe benzemiyorlar ki tam gaz aynı motivasyonla hareket etmeyi sürdürüyorlar.

Harcama limitleri ortada, transfer edilmek istenen futbolcuların piyasa değerlerini de yazılanlardan öğreniyoruz, buna karşılık ortalığın transfer haberlerinden geçilmemesi çok ilginç.

Kulüpler yıllardır yaptıkları gibi yine pahalı oyuncuların peşinden koşturuyor. Akıllanmaları için daha ne kadar parayı batırmaları gerekiyor acaba?

Takımdaki eksiklikleri gidermenin ve hedefe ulaşmanın tek yolunun transferden geçtiğine inanan bir zihniyet elbette bütçesinin önemli kısmını transfere ayırır. Çünkü herkes sabırsız ve herkes en kısa sürede başarılı olmayı hedefliyor. Bir an önce başarılı olmaktan daha fazla önemsenen bir şey yok. Bunun formülünü de bulmuşlar: Bastır parayı -al yabancı oyuncuyu- hedefine ulaş!

Ama anlayamadıkları şey şu. Futbol kolektif mücadele gerektiren bir spor. Takım oyunu sergilemek bu bakımdan her şeyden önemli. Kalıcı/istikrarlı başarılara bireysel performansla değil, takım oyunuyla ulaşılabilir. Güçlü bir takım oyunu olmadan bazı oyuncuların özel yeteneği, becerisi ya da üst düzey performansı sayesinde elde edilen başarılar yanıltıcıdır. Takımlarımızın, Avrupa’nın sıradan takımları karşısında bile zorlanması, hüsrana uğraması bunun en somut göstergesi…

Güçlü takım oyununu mümkün kılan en önemli olgu ise sağlam bir altyapı düzenidir. Kulüpler altyapıya yatırım yapsalar ve birkaç yıl sabretseler hem ekonomik hem de sportif açıdan imrenilecek bir başarı tablosuna sahip olabilirler.

Tabii altyapının önemini kavrayabilmek için öncelikle futbolun kolektif bir oyun olduğu gerçeğinin özümsenmesi gerekiyor. Ama biz, yöneticilerin bir türlü bu gerçeğin farkına varamadığı gerçeğiyle yüz yüzeyiz hep…

Yetenek-bilgi-çalışma üzerine inşa edilecek bir altyapı düzeni kulüplerin bütün sorunlarını kökünden çözer. Ama ne yazık ki kimsenin bunu bekleyecek kadar zamanı yok.

Parayı bastırıp hazır oyuncuya konmak varken altyapı için para, zaman, yoğun emek harcamak zor geliyor. Kulüplere, kısa vadede başarılı olmayı, kulübün geleceğinden çok daha fazla önemseyen bir anlayış hakim…

Transferlerin takım üzerinde adeta mucize etki yaratması beklendiği için paranın büyük kısmı oraya harcanıyor. Bu yüzden altyapının yanı sıra saha zeminlerinin futbol oynamaya elverişli hale getirilmesi gibi işlere de para kalmıyor. Zemini futbol oynamaya elverişli sahaların sayısı o kadar az ki. Muazzam paralar verilerek “yıldız” oyuncular transfer ediliyor, sonrasında ise bu oyuncular, harika işler yapmaları beklentisiyle tarla gibi sahalara sürülüyor. Tabii “yıldız oyuncuların” bozuk zeminli sahalarda hünerlerini gösterip beklentileri karşılaması pek kolay olmuyor.

Transfere büyük paralar harcayıp bozuk zemini umursamamak da başka bir garabet…

En çok umursanması gerekenler, en az umursandığı için oyunda gelişim sağlamak mümkün olmuyor…

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa