'Savaş ilanı'... Kim, kime?

CHP yayınından alınan ekran görüntüsü

Beşiktaş Belediye Başkanının tutuklanmasının ardından Ö. Özel “AKP’nin bugün yaptığı iş, CHP’ye düpedüz savaş ilanıdır... Bu savaş ilanını görüyoruz ve kabul ediyoruz.” açıklaması yaptı.

CHP’ye “savaş” ilan edildiğini söylemek yanlış sayılmaz. Ne denli “topyekûn bir saldırı” başlatıldığını göreceğiz, ama bu partiye karşı saldırı başlatıldığı bir gerçek.

Ancak açıklama alelacele yapılmış görünüyor.

Savaşı” ilan eden AKP ile sınırlı sayılamaz. AKP, tabii ki işin içinde. “Savaş ilanı”nda Erdoğan’ın rolü hatta kararlaştırıcı. Ancak “devletin kurucu partisi” CHP’ye bizzat devlet tarafından savaş ilan edildiği de ortada. “Kuruculuk” başka devletin güncelliği başka!

Adını anmanın bile gözaltına alınmak için yeterli olduğu İstanbul Başsavcısı Akın Gürlek’i atayan HSK. Ancak başkalarında olduğu gibi bu atamada da Erdoğan’ın rolü elbette kararlaştırıcı. Atamaları ya doğrudan kendisi yapıyor ya da yapılmasını sağlıyor.

Erdoğan’ın rolü olmaması düşünülemez, ancak düğmesine basarak “savaş ilanı”nı fiilen gerçekleştiren başsavcı Gürlek. İstanbul Başsavcılığı devletin “üç kuvvetinden biri” olan yargının önemli bir pozisyonu. Ve ilan edilen “savaş” ise, yargının işlevi görmezden gelinemez. Ele geçirildiği ve siyasete bağlandığı söylenebilir, ancak yargının, dolayısıyla “kuvveti” olduğu devletin bu ilanla ilgisi olmadığı ileri sürülemez. Ve zaten “savaş”ın AKP tarafından ilan edildiğinin söylenmesi de, yine devletin bir diğer “kuvveti” olan “yürütme” dolayısıyla da devletçe ilan edildiği anlamına gelir.

Üçüncü kuvvet” yasama söz konusu edilecekse, Anayasa’da kanun gerektiği yazan konularda bile artık yürütmenin Erdoğan eliyle yürürlüğe koyduğu “KHK”lerle yasama işlevi yerine getiriliyor. Emekli maaşlarına yapılan son zam, bunun örneği.

Üç kuvvet”ten burjuva ideologlar devleti anladıkları için söz ettik. Yoksa devletin iki temel kurumu ordu ve bürokrasidir ki, eski genelkurmay başkanlarının savunma bakanları olarak Erdoğan kabinelerinde görev almasının olağanlaştığı son yılların ordusunun doğrudan Beşiktaş Belediye Başkanının tutuklanmasında bir rolü olmadı. Alanı değildi. Ama “savaş”ın bürokrasi eliyle ilan edildiği ortada. O emir verdi, bu talimatlandırdı- bunlar teferruattır, yapılan her işin ardındaki somut imzalar bellidir.

Ve bu “savaş” üstelik CHP’ye yönelik olmakla sınırlı sayılamaz.

Sadece CHP muhalefet edemez hale getirilmeye çalışılıyor değil. Evet, CHP ana muhalefet ve diğer muhaliflerden daha büyük önem taşıyor. Ancak bu, hem “bugün için”dir ve “savaş” sadece CHP’ye ilan edilmiş değildir.

Bu ay örneğin BTP Lideri Hüseyin Baş “cumhurbaşkanına hakaret” suçlamasıyla gözaltına alındı ve yurt dışına çıkış yasağı konarak tutuklanmaktan kurtuldu. Ve aynı başsavcı, anketlerde AKP’yle MHP’den aldığı yüzde 4-5 oyu görülen ve Erdoğan’a sert eleştirileriyle bilinen Zafer Partisi Lideri Ümit Özdağ hakkında dün aynı türden hakarette bulunma suçlamasıyla soruşturma başlattı.

Ve DEM Parti çok önceden başlatılmış bir “savaş”a muhatap. CHP’nin iki belediye başkanı tutuklanmışken bu partinin çok daha fazla belediye başkanı tutuklu. Üstelik son “açılım” süreciyle hedefte olan da bu parti.

Sadece partiler mi? TTB ve en son İstanbul Barosu “savaş ilanı”na muhatap değil mi?

Ve CHP’ye niçin şimdi savaş ilan edildi? Yurt dışı gelişmeler bir yana, asıl birkaç yıldır işsizleri ve emeklileriyle birlikte açlıkla sınanmakta olan işçi ve emekçilere açılan savaş yoğunlaştırıldığı ve CHP de bunu dile getirmeye başladığı için değil mi?

Şüphesiz ilgili, ancak sorun, cumhurbaşkanı adaylarının önünü kesmekten ibaret sayılamaz. Tabii ki cumhurbaşkanı seçimi önemli. Ama her şey seçim ve sandık değil. Her kademede toplantılar da önemli ve düzenlenmeli. Ancak adaylık çekişmelerine yer olmadığı kadar toplumsal muhalefetin birliği perspektifine sahip olmak şart.

Partilerle, sendikalar, barolar vb. ile birliğin amaç değil, işçi ve emekçilerin birliğine hizmet edecek türden bir araç olabileceğini görmeden ilerlenemez. Sadece toplantılar, parlamento konuşmaları, paneller vb. “Savaşın kazanılmasına” yetmez. Asıl olan, işçi ve emekçilerle onların grev, direniş, boykotlar vb. türünden yaptırım gücü olan eylemliliğidir.

Evrensel'i Takip Et