21 Ocak 2025 06:40

Hak hukuk talebinden rahatsız olmak

İstanbul Barosu salonunda gerçekleştirilen açıklama

Fotoğraf: Eylem Nazlıer/Evrensel

Paylaş

İstanbul Barosu yönetiminin görevden alınması ve yeniden seçim yapılması talebi ile dava açıldı. Adalet Bakanlığının izni ile. Adalet bakanı da bir avukat.

Davanın gerekçesi Baronun yaptığı bir açıklama. Açıklamada iki gazetecinin öldürülmesi ve bu konuda basın açıklaması yapmak isteyen gazeteci, avukat ve hukukçuların gözaltına alınmasının ulslararası sözleşmelere, Anayasa’ya ve yasalara aykırı olduğu anlatılıyor.

Başsavcılık davanamede öldürülen iki gazetecinin terörist olduğu ve haklarında çok sayıda soruşturma ve yakalama kararı olduğunu belirterek bunlarla ilgili açıklama yapmanın terör örgütü propagandası yapmak olduğunu ve ayrıca Baronun görevleri kapsamına girmediğini belirterek Baro yönetiminin amacı dışında faaliyet gösterdiği gerekçesi ile görevden alınmasını talep ediyor.

Bu tür iddialar İstanbul Barosunun başına ilk defa gelmiyor. İnsan haklarını, hukuku savunanların başlarına hukuktan hoşlanmayanlar tarafından sık sık böyle davalar açılmıştır.  Geçmişte Ankara Tabip Odası ve İstanbul Diş Hekimleri Odası hakkında da benzeri davalar açılmıştı ve mahkemelerce davalar reddedilmişti.

Savcılığın iddialarında çok sayıda hukuka aykırılık görülüyor. Neler mi? Aklımıza hemen geliveren birkaçını sayalım.

Yasalara uygun, adil bir mahkeme tarafından verilip kesinleşmiş bir mahkumiyet kararı olmayan herkes masum kabul edilir. Yani öldürülen iki gazeteciyi haklarında kesinleşmiş bir mahkumiyet hükmü olmadığından terör örgütü üyesi kabul edemezsin.

Terör örgütü üyesi olsa bile sana silahlı bir saldırı yapmadığı durumda ateş edip öldüremezsin. Görevin sağ olarak yakalayıp yargılamaktır.

Karşındaki senin vatandaşın, terörist biri olmayıp savaştığın düşman askeri olsa dahi silahsız ve saldırıda bulunmayan birini öldüremezsin.

Bu kurallar hiçbirimiz için yabancı değil mi? Bunları bilmek için hukukçu olmak bile gerekmiyor. Gazze’de öldürülen Filistinlilerin öldürülmesinin uluslararası hukuka aykırı olduğunu bu gerekçelerle savunmuyor muyduk? Bu görüşlerimize iktidar sözcüleri hatta Cumhurbaşkanı da katılmıyor muydu? İsrail de “onlar terörist” demiyor muydu?

Peki iki gazetecinin öldürülmesi hakkında basın açıklaması yapmaya çalışan gazeteci, avukat ve hukukçuların gözaltına alınmasını eleştirmek niye bir baronun amacı dışında faaliyet göstermesi oluyor?

Barolar Anayasa hükmü ile kurulmuş bir örgüt. Hem bir meslek örgütü hem de yargının üç ayağından (sav-savunma-hüküm) birinin örgütü. HSK gibi bir şey yani. Yargı açısından Adalet Bakanlığı (Ki bence şu sıralar olmaması olmasından yargı için daha hayırlı) olmasa da olur ama barosuz bir yargı olmaz.

Avukatlık Yasası’nda avukatın ve baroların uluslararası sözleşmeleri, Anayasa’yı, yasaları savunması gerektiği belirtilir. Yani uluslararası sözleşmeler (örneğin Cenevre Sözleşmesi, insancıl hukuk, İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi), Anayasa ve yasa ihlali olduğunda avukat da baro da sesini çıkarır, açıklama yapar, kınar, hukuka uyulmasını ister, toplantı ve gösteri düzenler. Bu baronun ve avukatın anayasal ve yasal görevidir. Bunu yapmayana baro ya da avukat denmez. Aslında hakim, savcı, adalet bakanı da denmemeli.

Çok sayıda AYM kararında (Ki bunların içinde Can Atalay vd. de vardır) hak ve özgürlüklerin yasa ile ve sınırları açıkça belirtilerek sınırlanabileceği belirtilir. İktidar ile AYM arasında bu konuda şimdilik ayrılık vardır. Yeni atamalardan sonra yarın ne olacağı elbette belirsiz. Ama AİHM ve AYM şimdi düşünce, örgütlenme, toplanma ve gösteri hakkı, seçme ve seçilme hakkı gibi hak ve özgürlükleri yasa maddesi ile ve sınırları açıkça belirlenerek kısıtlayabilirsin diyor. Baronun açıklaması da bu hak ve özgürlükler kapsamında. Yani Baronun Anayasa ve yasalara dayanarak yaptığı açıklamayı yasaklamak: Baro AYM’ye göre bir örgüt olduğu için örgütlenme özgürlüğüne, düşünce açıklamasını engellemeye çalıştığın için ifade ve düşünce özgürlüğüne, yönetimini görevden almaya çalıştığın için seçme ve seçilme hakkına aykırıdır. Basın açıklaması yapmaya çalışanları gözaltına almak da ifade ve düşünce özgürlüğüne, toplanma ve gösteri hakkına aykırıdır.

Görüyorsunuz Adalet Bakanlığı ve savcılık bir işlem ile ne kadar çok hak ve özgürlüğü ihlal ediyor.

AKP iktidarı ve ortakları, destekçileri her geçen gün bütün hak ve özgürlüklerin toptan yok edildiği bir rejime doğru götürüyor memleketi. Her gün bir hak ihlali görüyoruz. Kayyımlar, gözaltılar, tutuklamalar, gazeteler ve televizyonlara baskılar, sosyal medya kısıtlamaları vb.

Bir taraftan da barış, kardeşlik sözleri ile bizi kandırmaya çalışıyorlar. Muhalif saydığı milyonlarca yurttaşı düşman sayan ve her gün üzerlerindeki baskıyı arttıran, zulmeden bir sistem o ülkede barışı ve kardeşliği nasıl tesis eder ki?

İnanmak mümkün değil.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa