Galatasaray yerinde sayıyor
Fotoğraf: İsa Terli/AA
Aylardır ortaya koyduğu oyuna bakıldığında Galatasaray’ın evinde, iki kez iki farkla öne geçtiği maçta Dinamo Kiev ile berabere kalması hiç de şaşırtıcı bir sonuç değil. Sarı-kırmızılı ekip bu sezon ligde de iki ve üç farklı öne geçtiği iki karşılaşmada üstünlüğünü koruyamamış ve sahadan beraberlikle ayrılmıştı. Her rakip karşısında her türlü sonucu alabilecek bir takım görüntüsü veriyor Galatasaray.
Bir takımın art arda benzer hüsranlar yaşaması, sorunlarını gideremediği ve gelişemediği anlamına gelir. Galatasaray savunmasını bir türlü iyileştiremiyor. Sürekli olarak benzer goller yiyor. Ayrıca hücum çeşitlemeleri üretmekte de yetersiz kalıyor. Kısacası zaman geçiyor ama Galatasaray ne oyununu ne de oyuncularını geliştirebiliyor. Sara dışında istikrarlı bir şekilde performansını yukarıya çeken bir oyuncusu yok sarı-kırmızılıların…
Okan Buruk, takımının yaptığı prese dikkat çekerek buna bakılması gerektiğini söylüyor. Evet, Galatasaray koşma, mücadele etme ve rakibe baskı yapma anlamında ülkenin en etkili takımı. Lakin bütün bu mücadeleyi, bilinçli şekilde yani bir oyun planı çerçevesinde yapıyormuş gibi bir izlenim vermiyor. Daha çok, şuursuzluğun ve anlamsızca bir telaşın damga vurduğu doğaçlama bir mücadele biçimi gibi görünüyor…
İki farklı, üç farklı öne geçse de bol pasla tempoyu düşürüp kontrollü oyuna dönmeyi beceremiyor sarı-kırmızılı ekip. Maç boyunca skor ne olursa olsun aynı oyun. Varsa yoksa yüksek eforla baskı yapmak. Ne yazık ki baskıdan alınan verim, sarf edilen onca eforun, onca enerjinin karşılığını veren seviyede olmuyor…
Galatasaray’ın bu baskılı oyunda iki zaafı dikkat çekiyor. İlki, baskıyla kaptığı topları iyi kullanamıyor. Hem çok fazla top kaybı yapıyor hem de hücum çeşitlemeleri yetersiz. İkincisi, baskı yapıp topu kapamadıkları zaman, yani rakip baskıyı kırıp hızlı atağa geçtiği zaman savunmada dengesiz yakalanıp ciddi açıklar verebiliyor. Baskı sırasında top kazanılmasa bile savunmada eksik yakalanmamak için en azından oyunu durduracak hamleler yapılmalı ve rakibin, çok sayıda oyuncuyu oyundan düşürerek hızlı karşı atağa geçmesi engellenmeli. Zira ağır stoperler ve devşirme kanat savunmacıları Galatasaray’ın yumuşak karnını oluşturuyor. Savunma orta sahanın desteğinden mahrum kaldığı anda sallanmaya başlıyor…
Tam da bu nedenle Sara gibi savunma ile hücum arasında mükemmel bağlantılar kuran oyuncunun eksikliğini yakıcı bir şekilde hissediyor Galatasaray…
Okan Buruk ayrıca oyuncularının cesaretle, fedakarlıkla oynamalarından, çok büyük kalpleri olduğundan söz ediyor.
Laf olsun torba dolsun misali dile getirilen sözler. Cesaretle, fedakarlıkla oynamak sanki sadece Galatasaraylı oyunculara özgü bir şey. Rakip oyuncularda bu özellikler yok mu yani? Elbette bütün futbolcular, formasını giydikleri takım için ellerinden gelenin en iyisini ortaya koymaya çalışır.
Bu oyunu cesaret, fedakarlık, büyük kalplilik, kendini adamak gibi duygusal kavramlarla ifade etmek ve insanları bu kavramlar üzerinden fark yaratılabileceğine inandırmaya çalışmak, yetersizlik göstergesinden başka bir şey değildir.
Okan Buruk’tan beklenen, anlamsız laflarla gerçeklikten uzak pembe tablolar çizmesi değil, takımının ve oyuncularının (mesela Osimhen’in sürekli ofsayta düşmesi gibi) kronikleşmiş sorunlarına odaklanıp bunlara çözüm üretmesi…
- Transfere koşullanmak 16 Ocak 2025 04:12
- Oyunu saha dışına taşımak 09 Ocak 2025 04:37
- Hakemlere takık kafalar 02 Ocak 2025 04:28
- Sorun oyunda mı, oyuncu da mı? 26 Aralık 2024 04:50
- Kaybetmek kazandırabilir 19 Aralık 2024 04:20
- Yapı 12 Aralık 2024 04:32
- Herkesi kendi gibi sananlar 05 Aralık 2024 04:28
- Bize oyunu anlatın 28 Kasım 2024 06:10
- Tutuculuğun bedeli 21 Kasım 2024 04:37
- Buyrun cinnet ortamına... 14 Kasım 2024 04:14
- Komplodan komediye 07 Kasım 2024 04:12
- Seviyesiz saha dışı, kalitesiz saha içi 31 Ekim 2024 04:34