23 Ocak 2025 04:11

"Yeni nesil" esnek çalışma

Fotoğraf: Cem GÜL/Evrensel

Paylaş

Son günlerde hükümetin yeni nesil esnek çalışma uygulamalarını gündemine aldığına dair haberler basında yer bulmaya başladı. Bu uygulamaların gerekçesi olarak “İş piyasasında değişen koşullara uyum sağlama” ve “İstihdam oranlarını artırma” hedefleri öne sürülüyor. Ancak asıl amacın emekçilerin mevcut haklarını tırpanlamak ve iş güvencesini zayıflatmak olduğu gerçeği göz ardı edilerek, “güvenceli esneklik” söylemiyle kamuoyu ikna edilmeye çalışılıyor. Haberlerde, OECD ülkeleri ve Avrupa’da yaygın olarak uygulanan esnek çalışma modellerinin kamu kurumlarında da hayata geçirilmesinin planlandığı belirtiliyor.

Esnek çalışma, iş yeri ihtiyaçlarına, işin gerekliliklerine ve özellikle işverenin beklentilerine uyum sağlayarak iş gücü maliyetlerini azaltmayı hedefleyen bir düzenleme biçimi olarak tanımlanabilir. Bu yaklaşımın temel özelliği, çalışma düzeninin işçi ve emekçilerden ziyade işverenin taleplerine göre şekillenmesidir.

Çalışma yaşamına dair bugüne kadar yapılan düzenlemeler, tıpkı bir pazarlamacının malını satmak için abartılı yöntemlere başvurmasına benzer şekilde, esnek çalışma konusunda da benzer bir tutum sergiliyor. “Yeni nesil” esnek çalışma modelleriyle istihdam oranlarının artırılması, kadınların ve gençlerin iş gücüne katılımının sağlanması, işveren maliyetlerinin düşürülmesi ve dijitalleşme ile uyumlu bir iş gücü piyasası oluşturulması hedefleniyor. Ancak bu düzenlemelerin asıl amacı; iş güvencesi, gelir güvencesi ve sosyal güvenlik haklarının sınırlandırıldığı, işverenlerin yasal koruma hükümlerine takılmadan çalıştırabilecekleri bir iş gücü yaratmak.

Esnek çalışma düzenlemeleri, özellikle kadınlar ve gençler için “önemli bir fırsat” olarak sunulmaya çalışılıyor. Ancak geçmiş deneyimler, bu tür düzenlemelerin kadınları ve gençleri düşük ücretli ve sürekliliği olmayan işlerde çalıştırmaktan öteye gitmediğini gösteriyor. Esnek çalışma; çalışanların iş biçimleri, sayıları, çalışma koşulları, ücretleri ve çalışma süreleri gibi unsurların piyasa koşullarına göre belirlenmesini ifade eder. Piyasa koşulları, gerektiğinde çalışan sayısının azaltılmasını (sayısal esneklik), aynı kişinin birden fazla işi yapmasını (işlevsel esneklik), ücretlerin düşürülmesini (ücret esnekliği) veya çalışma saatlerinin artırılmasını (çalışma sürelerinde esneklik) gerektirdiğinde, buna uygun bir istihdam yapısının oluşturulmasını hedefliyor. 

Hükümetin geçmiş uygulamaları, bu düzenlemelerin emekçilerin aleyhine sonuçlanacağını açıkça gösteriyor. Eğer bahsedilen düzenlemeler hayata geçirilirse, iş güvencesi kapsamının daralması, sosyal hakların azalması ve emekçilerin daha korumasız koşullarda istihdam edilmesi kaçınılmaz olacaktır. Esnek çalışma modelinin, emeği değersizleştirerek patronların kârlarını artırmayı hedeflediği konusunda hiçbir şüpheye yer yoktur.

Bugüne kadar “güvenceli esneklik” adı altında sunulan düzenlemeler, çalışanların kazanılmış haklarını aşındırmayı ve iş güvencesini zayıflatmayı amaçladı. “Yeni nesil” adı altında sunulan bu düzenlemeler de aynı hedefleri taşıyor. Hükümetin geçmişteki uygulamaları, gelecekte yapılacakların açık bir göstergesidir. Bu nedenle, bu tür düzenlemelere karşı mücadelede geçmiş deneyimlerden ders çıkararak hareket etmek gerekiyor. 

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa