24 Ocak 2025 14:36

Erol kardeşe

Fotoğraflar ve düzenleme: Evrensel

Paylaş

38 yıl önce haziranın bir öğlen sonrasında, Çayırova önlerinde bir mekanda, bir yer sofrasında, üç kardeş oturmuş maziden gelecekten konuşuyorlardı. Toprağa bağdaş kurmuşlardı ve önlerindeki gazete kağıtlarının üstünde birkaç domates, birkaç küçük salatalık bir kalıp peynir, iki ekmek vardı. Yeni tanışmışlardı ama on yıllardır tanışıyor gibiydiler. Kaygısız bir ciddiyetle koyu muhabbetteydiler. İsimsiz adreslerde kavgaya ant etmiş bir ordunun neferleri fabrika, iş yeri, atölye, okul, kurum ve semtlerde birleşip çağlayacak bir ırmak oluşturmalı ve dört mevsim kurumaz pınarlardan beslenmeliydi!

Her biri memleketin bir yerlerinden gelip farklı yerlerinde farklı işlerde çalışmış, badirelerden geçmiş, insanlar ve yoldaşlar tanımıştı. Zor zamanlardan geçip gelmişlerdi ve yeni zorlukları aşmak için bilgi, olanak ve güçlerin verimli, kalıcı ve sonuç alıcı şekilde nasıl seferber edilebileceği sorunu önlerinde duruyordu.

Evveli vardı ve her biri bu evveli farklı yerlerde, farklı görevler üstlenerek yaşamıştı. 38 yıl önce daha genç, daha enerjik, daha hızlıydılar ve sen en gençlerindendin. Cuntanın ölü toprağına gömmeye koyulduğu örgütlü mücadele yeni filizlerle daha güçlenmiş bir şekilde meyveye durmalıydı. NETAŞ işçileri ilk kıvılcımı çakmışlardı ve mücadelenin her safhasında ve her yönünde yer alarak partinin, kararlı ve ısrarlı bir tek partilinin şahsında dahi kendini yeniden üretme azmi göstermesiyle büyüyecek örgütlü gücünün sesine ses katacaklar, dağınık ya da nispeten bir araya gelmiş-getirilmiş olarak farklı alan ve iş yerlerinde bulunuyorlardı.

Yeni bir seferberlik acil gereklilikti ve bağdaş kurmuş dava yoldaşları kararlıydılar. Bilgilerini paylaşıp olası olanakları nasıl verimli kılacakları üstüne konuştular. Uzun kış zamanları geride kalmış görünüyordu. Memleketin çeşitli kentlerinde fabrika işçileriyle belediyeler başta olmak üzere kamu emekçileri yaşam ve çalışma koşullarının iyileştirilmesi için çaba göstermekteydiler. Var olan ilişkiler aracıyla bu mücadelenin birleşik halde ve yaygınca gelişmesi için çalışmak acil pratik sorumluluklar gerektiriyordu. Kolektif merkezi örgütlü güç haline gelmek bu kavganın militanlığıyla dolaysızca bağlıydı.

Yapılacakları sıralayıp omuzlamaya karar vermişlerdi. Olanaklar oldukça sınırlıydı ama çalıştıkça ve ürettikçe artıp genişleyecekti. Mevcut durumdaki ilişkilerden hareketle ve eski tanışmalara merhabalarla safları tahkime koyuldular. Büyük kentin neredeyse tüm sokaklarıyla tanıştılar ve başka kentlerin başka alan, sokak ve iş yerleriyle. Uzun yol yürüyüşçüleriydiler. Yeşil cami önlerinde simit-çay ziyafeti o günlerin lüksü sayılırdı. Sen, “Ya bizi simit ve çaya talim ettiriyorsun!” diye takılırdın. Kuruşların hesabını tutmak yol kardeşliğinin kitabında yazılıydı. Paylaşmada yorulmadık bilirsin.

Sonra günler günlere, aylar aylara, yıllar yıllara eklendi. Baharda-yazda ve kışta kaybettiğimiz kavga kardeşlerimiz oldu. Eylülde, kasımda, ocakta ve daha başka aylarda. İmran’ı ve Kenan’ı işkencede, Namık’ı kahpe bir pusuda, Hidayet’i yoldaşına gelen kurşunlara siper olanda yitirdik. Sonra Şeref’i, Metinleri ve koca gövdesiyle İşçi Memet’i yitirdik. Ama yürüyüşümüz devam etti. İstanbul, Kocaeli, Bursa, İzmir, Ankara, Zonguldak, Adana, Antep, Diyarbakır, Dersim, Malatya, Elâzığ ve daha birçok yerde fabrika, iş yeri, atölye, okul ve kurumlarda çoğaldık gün gün. Bahar eylemlerinin, Zonguldak işçilerinin, genel grev ve direnişlerin coşkusunu paylaştık. Bu mücadelelerin yaygınlaştırılmasının yol, yöntem ve araçları üzerine en çok kafa yoranlardan biriydin.

İşçi sınıfı ve diğer emekçilerin derdini dert edinmeyen; işçilerin sınıf bilinciyle donanması ve örgütlü büyük güç olarak sermaye ve gericiliğin karşısına dikilmesi için yılmaz bir kararlılıkla sürdürülmeyen çalışma başarıya ulaşamazdı. Bu çalışmanın kararlılıkla sürdürülmesi için gösterdiğin ısrar; daha ileri mevzilere ulaşmak için ayrıntılara dek her konudaki dikkatli uğraşın; yoldaşça paylaşmada örnek oluşturman, sıcak ve sıkı dayanışma duygularıyla yoldaşlarına sarılman; bulunduğun ortamlarda yapılması gereken her ne ise hemen yapmaya koşturman, seni tanıyanların yaşamları boyunca unutmayacakları hasletler arasındadır. Gülümsemen bile mütevazıydı yoldaş kardeş! Hani, nasılsın diye sorduklarında “iç güveyisinden hâllice!” diye yanıtlarken ya da bir dost meclisinde zengin türkü repertuvarından parçalar okurken ki gibi. 

Bir davanın yol savaşçılarıydık. Birlikte hayli yol yürüdük ve sen şimdi senden önce yitirdiklerimizin yanına yol almaktasın. Gidişin acı verici, davamız ise kattıklarınla devam edecek! Kurtuluş mücadelesinde yaşayacaksın!

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa